Beyaz Toros Cumhuriyeti

28-10-2015
Selahattin Çelik
A+ A-

Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu, seçim propagandası vesilesiyle bulunduğu Van'da, "AKP'nin iktidar olmaması durumunda, Beyaz Toros'ların geri geleceği" sözlerini sarfetti. Sözcükler tartışmaya yol açtı. HDP'liler açıklamayı "tehdit" olarak yorumladı. Olay benim için de Beyaz Torosun "hünerlerini" hatırlatmama ve onları, AKP iktidarının uygulamalarıyla kıyaslamama vesile oldu.

  

Küçük bir hatırlatma ile başlayayım; "Toros", Türkiye üretimi bir Renault otomobilidir. Bahsedilen dönem, 1990'lı yıllardır. Sözkonusu bölge, Cizre ve Silopi'dir. Türk kontrgerilla timleri, kurbanlarını gündüz ortası caddelerden, ev ve işyerlerinden, genelde Beyaz Torosla kaçırıyor ve katlediyorlardı. Cesetler bulunmuyordu. Korku saçmak için bazen çöplük ve çukurlara ceset atıldığı oluyordu. Yıllar sonra BOTAŞ kuyularından ceset artıklarının çıkarıldığını biliyoruz.

 

1993-1995 döneminde Cizre bölgesinde; Beşir Bayar, Ömer Dal, Osman Akıl, İskan Arslan, Ebubekir Duran, Reşit Posat, İbrahim Danış, Ahmet Külte, Yusuf Tün, Süleyman Tün, Ramazan Elçi, Abdullah Yılmaz, Ahmet Demir, Ramazan Uykur, İhsan Irgat, Mehmet Acar, Ahmet Elçin, Süleyman Gasyak, Abdulaziz Gasyak, Yahya Akman, Ömer Candoruk, Mehmet Gürri Özer, İbrahim Adak, Abdurrahman Avşar, İzzet Padır, Abdullah Özdemir, Abdulhamit Düdük, Mustafa Aydın, Mehmet İlbasan, Hesam Tok, Abdurrahman Akyol, Abdullah Efelti ve daha onlarca Kürt yurtseveri aynı yöntemle katledildi.

 

Neticede Beyaz Toros, ölüm ve dehşetin, aynı zamanda kontrgerilla egemenliğinin ve devlet şiddetinin simgesi olmuştu.

 

Katiller kimlerdi?

 

JİTEM'in tetikçileriydi onlar. Jandarma teşkilatının bir örgütü olan JİTEM kendine, "teröre karşı istihbarat ve mücadele örgütü" ismini takmıştı ama gerçekte kendisi ölüm makinasına dönüşen bir terör örgütüydü.

 

1993-1995 döneminde Cizre ilçe jandarma birliğinin başında Yüzbaşı Cemal Temizöz vardı. O, astlarından, uzman çavuşlardan, itirafçılardan, köy korucularından ve özel tim elemanlarından ölüm timleri oluşturmuştu. İtirafçı-tetikçilerden Abdulhakim Güven, Adem Yakın, Hıdır Altuğ, Berces Ergin, Hüseyin Bülbül, Fırat Altın ve Sefer Bildik, uzman çavuşlardan Burhanettin Kıyak ve Yavuz, Tuna, Cabbar takma isimlerini kullananları, korucu şefi Kamil Atak ile Kokel Atak, Temer Atak gibi yakınları, bilinenlerdi.

 

Kuştepe köyünde konumlanmış Hizbullah militanlarını da kullanıyorlardı. Bu köy çevresinde gömülen ceset çoktu.

 

Cizre neden pilot bölge seçilmişti?

 

1990'lı yıllarda Kürdistan'ın çoğunluğunda "Beyaz Toros egemenliği" vardı. Yine de devlet özel yasalar ve örgütlerle, "pilot bölgeler" seçmişti.

 

"18.06.1993 tarihli" ve SHP-DYP hükümetinini İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu imzalı "Gizli Emir genelgesinin 5. Maddesinin (e) bendi"yle, "kardeş belediye" uygulaması başlatılıyordu. İlginçtir; uygulama tek bir örnekte kalıyor; 1994 yılında Ankara'nın Keçiören belediyesi ile Cizre belediyesi, "kardeş belediye" oluyorlardı! Daha ilginci, iki belediye de MHP'nin elindeydi. Kontrgerilla, Kamil Atak'ı Cizre belediye başkanı yapmıştı. Keçiören belediyesinden "kardeş memurlar", Cizre belediyesine aktarılmıştı. Uygulama ardından Cizre'de "faili meçhul cinayetler"in sayısında astronomik bir artış olmuştu.

 

Cizre özel timlerin merkezi olmuştu. Üç hilal yüzüklü, sarkık bıyıklı ve üniformalı ırkçılar, duvarları sloganlarla dolduruyor, ırkçı marşlarla halkı tahrik ediyor, panzerleriyle çocukları eziyor, gösterileri, ev ve işlerini kurşun yağmuruna tutuyorlardı.

 

Cizre ilçe merkezi, 3.08.1991, 10.02.1992, 7.11.1992 (Hacı, İsmail, Leyla, Nadir, Sinem, Fatma ve Hanife Çağırga öldüler), 11.09.1993 (Seyithan ve Mesut Balçık öldüler), 25.11.1993 (Behiye Kızılkaya), 6.01.1994 (Mehmet Emin, Mümine ve Ali Katmış), 10.01.1994 (Ramazan, Sanide, Saliha, Hediye, Muhammed ve Ahmet Bilgiç) tarihlerinde tarama ve bombalamadan nasibini aldı.

 

Eğer Cizre'nin bugünkü asilik ve direnişçiliğinin anlamını kavramak istiyorsak, 1990'ların o vahşetini hatırlamamız yetecektir.

 

JİTEM davası

 

AKP iktidarı Diyarbakır Ağır ceza Mahkemesinde "Cizre JİTEM'i davası"nı açtı. Yüzbaşı Cemal Temizöz ve ölüm timinin birçok elemanı tutuklandı.

 

Dava Kürtlere umut verdi. Ama hayır. Dava tıkandı. Eskişehir'e nakledildi. İtiraflarda bulunanlar, ifadelerini geri aldılar. Bu arada "Gülen Cemaati Operasyonu" oldu. Balyoz ve Ergenekon davasından tutuklu ordu elemanları serbest bırakıldı. Cizre JİTEM'i davasından da tutuklu kalmadı ve dava çöktü. Kürt öldürme serbestliği denmez mi buna?

 

AKP iktidarı tükürüğünü yaladı. Halkın umut ve beklentilerine darbe vurdu. Generallere teslim oldu, kontrgerilla örgütlerine ve yöntemlerine ortak oldu.

 

Bugünkü Cizre/ler

 

Eylül ayında şehir abluka altında tutuldu. Plan aynı plan, yine özel hareket timleri ırkçı gösterilerle cadde ve mahallelere daldılar. Beşikteki çocuklardan (35 günlük Mehmet Tahir Yaramış) yaşlılara kadar (Mehmet Erdoğan, 74) onlarca insanımızı katlettiler.

 

1990'ların üzerinden 20 yıl geçti. Silahlar çok daha etkili oldu. Son teknoloji, helikopterler ve pilotsuz uçan aygıtlar kullanılıyor. Düşman şehrine girer gibi Cizre'ye giriyorlar. Başkaldırıları bastırma tatbikatı, insanlarımız üzerinde yapılıyor. Amaç halkı sindirmek, iradesini kırmaktır. Silopi, Şırnak, Yüksekova, Şemdinli, Dersim, Varto, Silvan, Diyarbakır ve daha pek çok il ve ilçede aynı taktik uygulanmaktadır.

 

AKP iktidarının 1990'lar dönemi iktidarlarından bir farkı kalmış mıdır? Hatta ırkçılık ve vahşette onları geçmemiş midir? 1990'larda faili meçhul cinayetler vardı. Şimdi ise faili meçhul katliamlar. Davudoglu boşuna tehdit ediyor, çünkü şimdi de zaten egemen olan, Beyaz Toros terörüdür.

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli