ÖZEL – İngiliz Dışişlerinden göçmenin faciası ile ilgili iddialara yanıt

Calais (Rûdaw) – Manş Denizi'nde yaşanan tekne faciasından sağ kurtulan iki kişiden biri olan Muhammed İbrahimzade (21) isimli Kürt genç, İngiliz sahil güvenliğini, “imdat” çağrılarına rağmen boğulan göçmenlerin yardımını görmezden gelmekle suçladı. Ancak İngiliz makamlar, suçlamaları reddetti.

23 Kasımı 24 Kasıma bağlayan gece Fransa’dan İngiltere’ye geçmek isteyen ve sayılarının 33 kişi oldukları tahmin edilen göçmenleri taşıyan bot, Manş Denizi’nde battı. Faciada, aralarında Kürdistan Bölgesi ve Rojhılat’lı (Doğu Kürdistan) Kürtlerin de bulunduğu 27 kişinin cesedi çıkarıldı. Ancak, ölü sayısının 31 olduğu tahmin ediliyor.

Ne İngiliz, ne de Fransızlar yardıma koştu

Faciadan sadece biri Somalili ve biri Kürt iki kişi kurtulmayı başardı.

Süleymani’nin Kaladize ilçesinde yaşayan ve İngiltere’ye gitmek için botta bulunan 21 yaşındaki Kürt genç Muhammed Halid İbrahimzade, Rûdaw’a verdiği özel bir röportajda, hayatını kaybeden 31 kişinin birer birer boğulmasını izlediği o dehşetin detaylarını anlattı.

Aslen Rojhılat’ın Serdeşt kenti nüfusuna kayıtlı olan, ailesi ile birlikte 5 yıldır Kaladize’de yaşadıklarını anlatan İbrahimzade, o gece yaşananları şöyle anlattı:

“Sayımız 33 kişiydi. Yola çıktıktan bir süre sonra bot motor kısmından su almaya başladı. Su doldukça biz kovalarla boşaltıyorduk. Bindiğimiz bot gittikçe batmaya başladı. Kenarındaki hava dolu balonlar patladı. Bazılarımız suyu boşaltmakla meşgul olurken bazılarımız da sönen balonları şişirmeye başladı.

Bir süre sonra botun artık batacağını anlayınca Fransa telefonla polisini arayıp imdat çağrısında bulunduk ve konum atarak İngiltere karasularında olduğumuzu bildirdik. Fakat onlar, İngiliz karasularında olduğumuz için yardım edemeyeceklerini söyledi. Aynı anda İngiliz sahil güvenliğini de aradık, onlar da Fransa polisini aramamızı istedi ve çağrımıza kayıtsız kaldı.

Daha sonra botta bulunanlar hayattan ümitlerini kesti ve bot battı. Dalgalar bizi Fransa karasularına doğru itti. Batan botta el ele tutuşarak hayatta kalmaya çalıştık. Sabaha kadar böyle durduk. Ancak insanlar artık dayanamayıp kendilerini suların insafına bıraktı, her biri yanındakinin elini bıraktı.”

“Teknenin konumunu canlı olarak takip ettim”

Rûdaw İngilizce servisinin ulaştığı ve facia gecesi Facebook üzerinden teknedeki iki akrabası ile iletişim kurarak konumlarını canlı takip eden Taha (gerçek adı değil), göçmenlerin İngiliz sularına ulaştığını iddia ediyor.

Taha, “Boğulmadan kırk beş dakika önce aradılar. İngiliz sularında olduklarını ancak hareket edemediklerini söylediler. İngiliz sularında boğuldular ve dalgalar cesetlerini Fransız sularına götürdü” dedi.

“İngiliz sularının beş kilometre içinde olduklarına inanıyorum” diyen Taha, teknedeki akrabalarının İngiliz polisini arayıp aramadığı sorusuna, “Yüzde 100, yüzde 100 ve aradılar. Hatta (İngiliz sahil polisi) kurtarmaya geleceklerini bile söylediler” yanıtını verdi.

Taha, bot batmaya başladığında Fransız sularında olduğunu, ancak kaçakçının onları 45 dakika daha İngiltere'ye doğru ilerlemeye zorladığını söyledi.

Botun motoru durduğunda teknenin hareketini Facebook'tan canlı olarak takip ettiğini belirten Taha, “Canlı olarak konumlarını buldum, ancak konumun yalnızca bir saatliğine açık olduğunu biliyorsunuz" diye belirtti.

İngiliz yetkilinin yanıtı

Rûdaw İngilizce servisi, e-posta üzerinden İngiliz Dışişleri Bakanlığı ile Denizcilik ve Sahil Güvenlik Ajansı'na olay gecesi acil durum çağrısı yapıp yapmadıklarını sordu.

İngiliz hükumeti adına yanıt veren İçişleri Bakanlığı’nda kıdemli bir iletişim görevlisi Patrick Dinham, olayın Fransız karasularında gerçekleştiğini söyledi.

Dinham, iddiaların "tamamen gerçek dışı" olduğunu savunarak, “Buradaki yetkililer, olayın Fransız karasularında meydana geldiğini doğruladılar. Bu yüzden kurtarma çalışmalarına öncülük ettiler. Yine de uyarı alır almaz arama ve kurtarma görevini desteklemek için helikopter hazırladılar” dedi.

Patrick Dinham ayrıca Rûdaw’a konu hakkında İngiliz Denizclik Sahil Güvenlik Ajansı ile temasa geçmesini tavsiye etti.

İngiliz Sahil Güvenlik Ajansı’na, “olay gecesi bir imdat çağrısı alınıp alınmadığı, bu konuda bir araştırma olup olmadığı” soruldu. Ancak ajans e-postaya henüz yanıt vermedi.

“İngiliz karasularında boğulduk”

Facianın canlı tanığı Muhammed İbrahimzade, teknenin İngiliz sularına ulaştığından emin olduğunu söyledi.

İbrahimzade, “İngiliz polisi bize yardım etmedi ve Fransız polisi de 'İngiliz sularındasınız gelemeyiz' dedi" diye sözlerini yineledi.

İngiltere’nin kendilerine yardım etmesi gereken taraf olduğunu vurgulayan Kürt göçmen, Bizi kurtarmalıydılar. Çünkü onların [İngiliz] karasularında boğulduk" dedi ağlayarak ve "Bize yardım etmediler, bizim için hiçbir şey yapmadılar" diye ekledi.

Rûdaw, göçmen teknesinin yolculuğunu, o gece teknede bulunan iki kişiyle temas halinde olan Taha’nın ve hayatta kalan İbrahimzade’nin ifadelerini bir araya getirdi.

Gemide 33 veya 34 kişi bulunuyordu

Facianın etkisini henüz üzerinden atamayan ve perişan halde olan Muhammed İbrahimzade, bu yolculuğa hasta olan kız kardeşinin tedavi masraflarını elde etmek için çıktığını anlattı.

Genç göçmen, İngiltere'de kardeşinin tedavisini karşılayacak parayı kazanmayı umuyordu. Fakat bu, İbrahimzade’nin İngiltere'ye ulaşmak için ilk girişimi değildi. Birkaç gün önce yola çıkmayı denemiş ve bir Fransız gemisi tarafından kurtarılmıştı.

33 veya 34 göçmenden oluşan grup, Salı akşamı (23 Kasım) yerel saatle 18:00 civarında Dunkirk sahil şeridindeki bir yere otobüsle götürüldü. İbrahimzade’nin anlattığına göre, göçmenlerden 15’i Kürdistan Bölgesi’nin Süleymaniye kentine bağlı Pişder ve Betwin bölgesindendi. Grupta 4 veya 5 Somali'li, 4 İranlı Kürt, 1 Vietnamlı ve 2 Mısırlı bulunuyordu. Muhammed İbrahimzade’nin milliyetlerini bilmediği 4 kişi daha vardı. Yolcular arasında 3 ya da 4 yaşında bir kız çocuğu ile nişanlısına katılmak için İngiltere'ye giden 24 yaşındaki bir kadın da (Baran Nuri) vardı.

İbrahimzade, bota binmeden önce 5-6 kaçakçı grubu ile iletişime geçtiklerini, her birinin onları diğerine aktardığını, botta ise toplam 33 göçmen bulunduğunu söyledi.

Diğer tanık Taha ise, botta 34 kişinin bulunduğundan emin olduğunu ve 5 cenazeye hala ulaşılamadığını belirtti.

İbrahimzade, Rûdaw muhabirinin kendisine gösterdiği resimdeki kişileri teşhis ederken, “İyi İngilizce konuşan yabancılar vardı. Derbendihanlı (Süleymaniye) 15 yaşındaki Kürt kız bile iyi İngilizce konuşuyordu” dedi.

"Tekne eskiydi ve çürüyordu"

Manş Denizi’nde akrabalarını kaybeden Taha, “Dunkirk'ten ayrıldıktan sonra Calais-Dover kıyılarına varmaları üç saat sürdü. İngiltere'ye gece saat 2:00'de (Çarşamba sabahı) varmalarını bekliyordum" dedi.

Başından beri akrabalarının güvenliği ve içinde bulundukları teknenin durumu konusunda endişeli olduğunu belirten Taha, "Tekne eskiydi ve çürüyordu" bilgisini paylaştı.

Taha, isminin ve açıklamalarının kamuoyu ile paylaşılması halinde “kaçakçı” olarak damgalanabileceğinden korktuğunu söyleyerek sesinin kayıtlara geçmesini reddetti.

İngiltere saatiyle 1:30 civarında botun artık batmaya başladığını anlatan Taha, “Onlarla temas halindeydim, 2:40'a kadar konuşuyordum” dedi.

Taha, iki kaçakçıyı, bot su kaçırırken bile göçmenleri İngiliz sularına ulaştırmak için 45 dakika daha hareket etmeye zorlamakla suçladı.

Muhammed İbrahimzade de benzer şekilde bota su sızmaya başladığını ve göçmenlerin suyu tahliye etmek için çılgınca çalıştıklarını söyledi. Hatta denizdeyken bir gemi gördüklerini, bazı yolcuların gemiden yardım istenmesini talep ettiğini, ancak kaçakçıların devam edip İngiliz kıyılarına ulaşacaklarını belirttiklerini dile getirdi.

“Bot su alınca panik başladı”

Taha, bota yavaş yavaş su dolmaya başlayınca yolcuların paniklemeye başladığını ve geçen bir gemi tarafından fark edilmelerini umarak telefonlarının fenerlerini havada tuttuklarını söyledi.

Saat 02:15 ile 02:45 arasında motor durdu. Taha'nın akrabalarının telefonlarında İngiltere’ye ait SIM kartlar vardı. Taha'ya göre o gece ağ bağlantısı çok iyi ve netti.

Bot su almaya başlayınca Taha, akrabasına diğer yolcuları Fransa'ya dönmeye ikna etmesini tavsiye etti. "5 kilometre İngiliz sularındaydılar" diyen Taha, "Onlara geri dönmelerini söyledim ama kaçakçı devam etmelerini söyledi" diye benzer bir ifade kullandı.

“Allah aşkına...”

Botta bulunan Şakar Ali adında başka bir genç Kürt göçmen, o uğursuz gecede son sesli mesajını bir akrabasına gönderdi.

Bir kopyası Rûdaw’a ulaşan sesli mesajda Ali, “Allah aşkına… İngiliz ve Fransız sularındayız. Hangisinin bizi kurtarmaya geleceğini bilmiyoruz. Cep telefonumu atıyorum. Benden haber alamazsanız, bu İngiltere'deyiz demektir. Eğer Fransa'ya dönersem sizi ararım" diyor.

Bu tür yolculuklar konusunda tecrübesi olanlara göre, göçmenlerin telefonlarını suya atma kararı bilinçli bir tercih gibi görünüyor. Göçmenlerin, özellikle de Kürtlerin çoğunun Birleşik Krallık'ta akrabaları vardı ve yolculuk boyunca onlarla iletişim halindeydiler.

Taha, göçmenlerin telefonlarını neden fırlattığını, "Biliyorsunuz, telefonla akraba ve arkadaşlarını aradılar, ileride telefona el konulduğunda aileleri için sorun olur. Ne göçmenler ne de aileler kaçakçı olarak anılmak istemiyor” şeklinde izah etti.

“Ele ele tutuşup bir birlerine sarıldılar”

Bot sürüklenip daha fazla batarken, aralarında çocukların da bulunduğu yolcular suya atladı. Havası sönmüş bota birbirlerine sarıldılar, ele ele tutuştular. Karanlık gece boyunca, batık bot dalgaların desteği ile İngiliz karasularından Fransa'ya doğru sürüklenirken, herkes bir birine sıkı sıkıya tutunmuştu. Ancak şafak söktüğünde her birinin enerjisi tükenmişti.

Bota tutunarak su üzerinde kaldıklarını anlatan Muhammed İbrahimzade, "Herkes gün doğana kadar dayanabildi, sonra gün ağardığında artık kimsenin dayanacak hali kalmadı ve birer birer hayattan vazgeçtiler" dedi.

Fransız balıkçıların anlattığına göre, bir Fransız gemisi tarafından farkedildiklerinde, göçmenlerin çoğu ölmüştü. Baygın halde sudan çıkarılan 2 göçmen ise kaldırıldıkları hastanede hayatını kaybetti.

Rûdaw, Kürdistan Bölgesi vatandaşı olan bazı göçmenin kimliğini tespit edebildi.

Muhammed İbrahimzade, "Ranya'dan bir adam benimle birlikteydi" dedi ancak kendisi ile aynı yaşta olan göçmenin ismini hatırlayamadı.

Bir ara sudayken arkadaşı Muhammed'den elini bırakmamasını istedi. İbrahimzade, "Elini bırakmayacağım dedim. Elini bırakmadım, ama bir süre sonra dalgalar içerisinde kayboldu” dedi.

Süleymaniyeli ailenin çocuğu

Muhammed İbrahimzade, ayrıca Süleymaniye'nin Derbendihan ilçesinden 3 yaşında bir çocuğu olan ailenin fotoğraflarına bakarak tanıdı. “Bu küçük kız. Onlar bizimleydi" dedi.

Yakınlarını kaybetmenin üzüntüsünü yaşayan Taha da, “Yaşananlar bir suçtur, kader ya da Tanrı'nın iradesi değil. Bu iki ülke tarafından işlenen bir suçtur” yorumunda bulundu.

Rûdaw İngilizce servisi, yorum için Fransız makamlarına ulaştı.

Fransız makamlarının aktardığına göre, kendilerine DNA örnekleri veren bazı akrabalar, sevdiklerinin kimliğinin tespit edilmesini bekliyor.

Göçmenlerin o geceki çığlığı Muhammed'in zihninde hâlâ canlı; "Allah’ım, bizi kurtar! Lütfen, kurtarın bizi!"

Faciadan kurtulan İbrahimzade, her şeye rağmen kız kardeşinin tedavisi için hayatını feda etmeye hazır olduğunu belirterek İngiltere’ye ulaşmayı umuyor.

Rûdaw’ın ulaştığı Muhammed'in babası Halid İbrahimzade de, oğlu hayatta olduğu için minnettar olduğunu belirterek "keşke diğerleri de hayatta kalabilseydi" dedi.

 

Haber: Calais'ten Zinar Şino, Erbil’den Fazel Hawramy Hannah Lynch