AP’li vekil: Avrupa Birliği, ABD’nin pisliklerini temizliyor

Brüksel (Rûdaw) – Avrupa Parlamentosu milletvekilli Assita Kanko, “ABD’yi patavatsız bir insan gibi düşünün, Avrupa’yı da onun arkasından pisliklerini temizleyen ve toplayan bir şahıs olarak görebilirsiniz. Buna rağmen ABD bizden habersiz adım atıyor” dedi.

Belçika’nın başkenti Brüksel’de bulunan Avrupa Parlamentosu (AP) binasında Rûdaw Tv program sunucusu Hemin Abdullah’ın moderatörlüğünde düzenlenen özel programa konuk olan AP üyeleri Hannah Neumann, Assita Kanko ve Klemen Grošelj, ABD-Avrupa Birliği ilişkilerinin yanı sıra Ortadoğu’daki gelişmeler ile Suriye ve Irak’ta devam eden kriz ve çekişmeleri değerlendirdi.

Ortadoğu’da yaşanan gelişmelerde özellikle de geçtiğimiz günlerde gündeme damgasını vuran Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin öldürülmesinin ardından ABD ile Avrupa ülkeleri arasındaki müttefiklik bağları bir kez daha tartışma konusu oldu.

ABD, İran ile yapılan nükleer anlaşmadan çekilirken Avrupa ülkeleri de anlaşmanın devam etmesinden yana tavır koydu.

Kasım Süleymani’nin öldürülmesinin Ortadoğu’daki sorunları çözmediğini, aksine bölgenin yeni çekişmelere sahne olacağını belirten Alman Yeşiller Partisi üyesi Hannah Neumann,“Kesinlikle güvenli olduğunu düşünmüyorum, daha önce de istikrarlı bir bölge değildi. Yıllardır farklı gruplar farklı ülkeler içerisinde çekişme halindeler. Geçtiğimiz aya kadar çekişmeler son hız devam ediyordu, buna Irak ve İran’daki gösterileri örnek gösterebiliriz. Ayıca Suriye’deki durum da netleşmedi. Daha önce devam eden çekişmelere yenileri de eklenecek gibi görülüyor” dedi.

Süleymani sonrası İran politikasında bir değişim olmayacağını ifade eden Klemen Grošelj de şunları söyledi:

“Kasım Süleymani önemli bir şahsiyetti ve Ortadoğu’da etkili bir isimdi. Maalesef İran’ın politikası Süleymani sonrası da değişmeyecektir. Hali hazırda İran’ın dış ve güvenlik politikalarında bir boşluk olduğu aşikâr ancak asıl soru şu; Kasım Süleymani’nin yerini kim dolduracak? Bu boşluğu yeni Kudüs Gücü Komutanı mı dolduracak ya da başka bir ismi mi ön plana çıkarılacak. Kuşkusuz Süleymani’nin ölümü etkisini gösterecektir. Çünkü o Ortadoğu’da etkili isimlerden biriydi. Ölümünün muhakkak etkisi olacaktır ancak iyi veya kötü bunu zaman gösterecek. Şu an İran hala şokta, Süleymani’nin ölümü korkarım ki uzun vadede kötü olacaktır.”

Ortadoğu’nun ahtapotu; Kasım Süleymani

Ortadoğu’da özellikle son yıllarda yaşanan gelişmeler gölgesinde dünyanın güvenli bir yer olmadığını dile getiren Avrupa Parlamentosu milletvekilli Assita Kanko ise şunları kaydetti:

“Bölgenin yüzde yüz istikrara kavuştuğunu söyleyemeyiz. Bence doğru soru şu; küresel anlamda dünyanın daha huzurlu ve güvenli bir yer olduğunu söyleyebilir miyiz? Özellikle Batı ile Ortadoğu’da yaşananlardan sonar. Kasım Süleymani ahtapot gibiydi onlarca eli kolu vardı ve her kolu bir ülkedeydi. İstikrasızlığın, binlerce ölümün ve şiddetin kaynağıydı. Ancak ölümü bölgedeki sorunları ortadan kaldırıldığı anlamına gelmiyor. Bu süreçten sonra neler olacak, o öldü gitti ardında twitter üzerinde sataşmalar devam mı edilecek ya da durum daha mı karışacak! Bazı insanlar Süleymani’nin öldürülmemesinden yanaydı.”

ABD’nin tek başına aldığı kararları “patavatsızlık” olarak nitelendiren Assita Kanko, “Avrupa Parlamentosunda bu konuda ABD’yi eleştirdik. Aynı zaman şahsen bu konu da bir köşe yazısı da yazdım. Bence Süleymani’nin öldürülmesi sembolik bir eylem değildi. Bir terörist olduğu ve bir suçlu olduğu herkes tarafından biliniyordu. Işlediği suçlar bu şekilde ölmesine zaten zemin hazırlamıştı. Ancak ahlaken Avrupa’nın bu konundan haberdar olmaması doğru değildi. ABD’yi patavatsız bir insan gibi düşünün, Avrupa’yı da onun arkasından pisliklerini temizleyen ve toplayan bir şahıs olarak görebilirsiniz. Buna rağmen ABD bizden habersiz adım atıyor” diye konuştu.

İnsan hakları konusunda İran ile büyük problemler var

Süleymani’nin ölümünde sonra Tahran’ın AB ülkelerine karşı tutumunun değiştiğini ifade eden Hannah Neumann şöyle devam etti:

“Açık söylemek gerekirse olay küçümsenecek gibi değil. Bence amaç nükleer anlaşmayla ilgili masaya oturmak. Kasım Süleymani’nin öldürülmesinden sonra İran yönetimi nükleer anlaşmaya bağlı kalmayacağını ve daha fazla uranyum zenginleştireceğine karar vermişti. ABD İran’ın ile 5+1 ülkeleri arasında yapılan anlaşmadan çekileceğine karar vermesine rağmen Tahran yönetimi 4 ay daha anlaşmaya bağlı kalacaklarını açıklamıştı.

Beni yanlış anlamayın insan hakları konusunda İran ile büyük problemlerimiz var ancak İran devamlı anlaşmaya bağlı kalmaya çalıştı. Avrupa Birliğinin en azından yaptırımların bir kısmının kaldırılması için uğraşması gerekiyordu. Özellikle de Avrupalı şirketlerin İran’la çalışmalarına olanak sağlamalıydı.

İran anlaşmayı muhafaza etmeye çalışıyor, Dünya Atom Enerjisi Ajansı gözlemlerine devam ediyor ve varlıkları ülkede sürüyor. Aynı zamanda hala ne kadar zenginleştirilmiş uranyumun olduğunu biliyorlar. Anlaşmanın fesih edilmesiyle biz gözlem ekiplerimizin orada kalmamaları gerekiyor. İran Avrupa ülkelerini eleştiriyor ancak adaletli olursak ABD’ye karşı daha fazla kızgın olduklarını göreceksiniz.”

Avrupa’nın Ortadoğu’daki gelişmelerden etkilendiğini belirten Assita Kanko da, “Evet kesinlikle, örneğin insani dram, göç krizi. Bütün çekişmeler Avrupa’nın üzerinde etkisi var buna sadece Ortadoğu değil. Buna Libya’da dâhil. Suriye’nin durumu Avrupa’yı çok etkiledi. Bu durumda ne yapmalıyız? Yavaş ilerliyoruz. Bir oyun içerisindeyiz ama oyuna müdahil değiliz. Saygın, uluslararası stratejik bir konumun olan ve hatırı sayılır bir Avrupa’nın olması bizi tekrar oyuna müdahil edecek” dedi.

 

Brexit sonrası Avrupa Birliği

“Brexit sonrası Avrupa’nın birlik esaslı bir politika yürütme şansı olur mu?” şeklindeki soruya, Kanko şöyle yanıt verdi:

"Ortadoğu’daki meselelerde söz sahibi olmamız bizi bütün meselelerde söz sahibi yapar. Kendi içimizde başarılı olursak dışarıda da başarılı oluruz. İngiltere’nin AB’den çekilmesinden ders çıkarmalıyız. Dahası kendi içimizdeki sorunları da çözmeliyiz. Bütün bunlar gelecekte nasıl bir AB’ye sahip olmak istediğimize bağlı. Acaba uluslararası ülkeler nezdinde söz sahibi olmak istiyor muyuz? Ya da başkalarının oynadığı oyun karşısında sessizliği mi seçeceğiz. Bence bu şekilde olmasına müsaade etmemeliyiz ve güçlü olmalıyız. Elimizin altındaki kaynakları kullanmalıyız kısaca İngiltere’nin çıkışından sonra neler olacak kestirtmeliyiz. Özellikle de Ortadoğu’da orta bir tavır takınmalıyız. Yoksa Fransa’da bir diğer İngiltere olacak ve küreselleşecek. Ya da Almanya ile Fransa kendi stratejilerini uygulamaya karar vererek bizden ayrılırlar?”

Irak ve Kürtler konusunda AB’nin çelişkili tavrı

AB’nin Irak stratejisine ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Klemen Grošelj, “Avrupa Birliği Irak’ın İran’ın İran’ın vekili olmasını istemiyor. İşgal edilmiş bir ülke olmasını istemiyoruz. Başarılı ve istikrarlı bir ülke olmasını istiyoruz. Bu anlattıklarım uluslararası anlamada ancak ülke nezdinde bakacak olursak bence Irak’ta yaşayan insanların nerde yaşamak istediklerine karar vermelerine müsaade edilmeli. Bağımsız bir devletin kurulmasından yana değilim. Bu ortamda ayakta kalması çok zor görünüyor. Çünkü burada sadece İran tehlike unsuru değil Suudi Arabistan’da kendi gündemi ve planları var” diye konuştu.

Bölgede Sünni bir devletin kurulmasına ilişkin açıklama yapan Kanko, “ Kasım Süleymani’nin öldürülmesinden önce Şiiler hükümete karşı protesto gösterisi düzenledi. Dolayısıyla Şii ve Sünnileri ayrı tutarak bu konuyu ele alamayız. Bence ülkenin jeopolitik bakışına ve gelecekle ilgili perspektifine bakmalıyız, mezhepçilik çizgileriyle değil de daha çok geleceğe yönelik değerlendirmeler yapmalıyız” dedi.

Hemin Abdullah’ın Avrupa’da farklı milletler ve farklı dinlerin bir arada yaşıyor olması nedeniyle devamlı çoğulculuk vurgusu yapılıyor, farklılıkların zenginlik olduğu dile getiriliyor ancak konu Ortadoğu ya da Irak (Kürdistan) olunca farklıklar iyi değil birlikte yaşamalısınız diyorsunuz? Sorusuna Kanko şöyle yanıtladı:

“Sorunuz olduğundan daha karmaşık. Farklı kimlikler var ve biri diğerinden daha hassas. Milli ve dinli güçlü kimlikler söz konusu. Aynı zamanda farklı etnik kimlikler var, tıpkı Belçika’da olduğu gibi. Irak’ta Sünni bir bölgenin kuruluşuyla ilgili size bir fikri anlatmak istiyorum.

İlk başta iyi bir fikir olarak görülebilir. Ancak temkinli olmak gerekiyor. Bölgede anca bütün tarafların mutabık oluğu demokratik ve uzlaşı esaslı bir proje başarılı olabilir. Bu tür bir diyalogun yapılması önemli olduğunu düşünüyorum. Aynı zamanda bu girişimi bölge halkının kendileri yapmaları gerekiyor.

AB’nin sorumluluğunda olan bir şey değil. Biz bütün dünyanın bütün sorunlarını halledemeyiz. Bu gelişme uluslararası yasalar kapsamında yapılmalıdır. Bu nedenle yapılması gereken en önemli şey diplomasi yönünün kullanılması. Daha çok arabuluculuk rolü üstlenmeliyiz. Sonuç olarak bölgenin kendisi karar vermesi gerekiyor.”

Irak’taki etnik köken ve mezhep farklılıkları hakkında da konuşan AP üyesi Klemen Grošelj, “Balkan ülkelerini örnek olarak gösterdiniz, ancak aradaki fark çok sade ve basit. Aynı zamanda uluslararası müdahaleler vardı. Avrupa ve NATO’nun müdahalesi olmasaydı asla Kosova kurulmazdı. Bosna Hersek’te aynı şekilde. Şu ana kadar her iki ülke de uluslararası gözlem altındalar. Dolaysıyla bu konular bu kadar da basit değil. Ancak Ortadoğu’daki sorunlar daha büyük. Ne Avrupa Birliği, ne ABD ne de uluslararası toplum aynı şeyi Ortadoğu’da tekrarlayamaz ve sınırları yeniden çizemezler. Çünkü bu çizgide adım atıldığında birçok sorun askıda kalır. Belki sorunların yüzde 98 i ya da 99 çözülür ama geri kalan yüzde bir bütün çözülmüş sorunları yeniden bozabilir” dedi.