20 yıl sonra gelen adalet: İşkence gören 3 Iraklıya tazminat ödenecek
Haber Merkezi – ABD Federal Mahkemesi, 2003-2004 yılları arasında bir Amerikan güvenlik şirketi görevlileri Ebu Gureyb hapishanesinde işkenceye uğrayan üç Iraklıya 42 milyon dolar tazminat ödenmesine karar verdi.
12 Kasım 2024 tarihinde, Virginia Federal Mahkemesi, CACI International’a ait bir şirketin, bu üç Iraklıya 42 milyon dolar ödeme yapması gerektiğini duyurdu. Karar, 2003 ve 2004 yıllarında Amerikan askeri personeli tarafından Ebu Gureyb cezaevinde işkenceye uğrayan bu üç Iraklı ile ilgiliydi.
Mahkeme kararına göre, Sahil Şemeri, Salah Acili ve Esad Zubeyir isimli Irak vatandaşlarının her biri için 14 milyon dolar tazminat ödenmesi kararlaştırıldı.
Şirket Virginia eyaletindeki avukatları aracılığı ile yaptığı açıklamada, Amerikan askerleriyle koordineli bir şekilde düzenli bir plan çerçevesinde hareket ettiklerini savundu.
Üç Irak vatandaşı mahkemede verdikleri ifadelerde, Amerikan askerleri ile çalışanları tarafından fiziksel ve psikolojik işkenceye, cinsel saldırıya, elektrikli şoklara ve köpeklerle tehdit edilerek kötü muameleye uğradıklarını söylemişlerdi.
2008 yılında, işkenceye uğrayan üç Irak vatandaşı, Amerikan şirketine karşı dava açmıştı, ancak gerekli delillerin yetersizliği nedeniyle dava 15 yıl ertelenmişti.
2003 yılında, Amerika Irak'ta Saddam Hüseyin hükümetine karşı bir operasyon başlatarak mevcut hükümeti devirmişti.
CACI International hakkındaki iddialar
CACI International adlı Amerikan güvenlik şirketi, Irak’taki işkencelere ve kötü muameleye karıştığı iddialarıyla geniş çapta tartışma konusu oldu. CACI, özellikle Ebu Gureyb Hapishanesi skandalı ile ilişkilendirilmişti.. Bu skandal, 2003-2004 yılları arasında, Amerikan askerleri ve özel güvenlik personeli tarafından Iraklı tutuklulara yönelik işkence, cinsel saldırı ve insanlık dışı muamelelerin yapıldığı olaylara atıfta bulunur.
CACI'ın Irak'taki Rolü
CACI, 2003 Irak Savaşı sırasında, Irak'taki Amerikan işgalinin bir parçası olarak, askeri güvenlik ve istihbarat hizmetleri sağlamak üzere ABD hükümeti tarafından işe alınan bir taşeron şirkettir. Şirket, özellikle Ebu Gureyb Hapishanesi'nde görevliydi ve burada tutukluların sorgulanması için destek sağlıyordu.
Birçok iddiaya göre, CACI'nin çalışanları, özellikle özel güvenlik görevlileri ve taşeron istihbarat çalışanları, tutuklulara yönelik işkencelere ve kötü muameleye doğrudan katıldılar. Bu skandal, 2004 yılında, Amerikan medyasında yayımlanan bazı fotoğraflarla kamuoyunun gündemine geldi. Bu fotoğraflarda, tutukluların çıplak bir şekilde, köpekler tarafından tehdit edilirken, cinsel taciz ve fiziksel işkenceye uğradıkları gösteriliyordu.
CACI'ya açılan davalar
CACI çalışanlarının tutuklulara işkence yapmayı teşvik ettiği ve bu işkencelere doğrudan katıldığı iddiaları, birçok davada gündeme geldi. 2008 yılında, Sahil Şemeri, Salah Acili ve Esad Zubeyir gibi Iraklı tutuklular, CACI ve benzeri taşeron şirketler hakkında dava açtı. Bu davalar, CACI'nin işkenceye yönelik uygulamalara katıldığı ve buna göz yumduğu gerekçesiyle açılmıştı.
Mahkeme Kararları
2008’de başlatılan davalar, ilk başta eksik deliller nedeniyle reddedildi. Ancak 2014 yılında, CACI'nin, Ebu Gureyb'deki işkencelere ve kötü muameleye karışan bazı çalışanlarının tazminat talepleriyle ilgili bir mahkeme kararı verdi. 2024 yılı itibarıyla, mahkeme, bu işkencelere maruz kalan Iraklılara tazminat ödenmesine karar verdi. Bu karar, CACI'nin bu skandaldaki sorumluluğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
CACI'nın Savunması
CACI, kendisini savunarak, işkenceleri ve kötü muameleleri reddetmiştir. Şirket, sadece ABD hükümetinin emri doğrultusunda hareket ettiklerini ve herhangi bir yasa dışı davranışta bulunmadıklarını ileri sürmüştür. Ayrıca CACI, işkence yapan bazı çalışanlarının da tek başlarına hareket ettiğini, şirketin bunun dışında olduğunu belirtmiştir.
Ebu Gureyb Hapishanesi’nde yaşanan işkence olayları, Irak’taki savaşın en büyük savaş suçlarından biri olarak kabul edilmektedir. CACI'nin bu olaylardaki rolü, tarihsel olarak tartışmalı bir konu olmuştur ve bu tür işkenceye karışan güvenlik şirketlerinin gelecekteki sorumlulukları da hala önemli bir hukuk ve etik sorunu oluşturmaktadır.