Haber Merkezi – ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey, Türkiye İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun 14 Mayıs seçimlerini Batı'nın siyasi darbe girişimi olarak nitelendirmesi hakkında, “İçişleri Bakanı’nın söyledikleri bizi her zaman endişelendirir. Çünkü uzunca bir süredir yaptığı açıklamaları izliyorum ve kendisinden ülkem hakkında adil ya da doğru hiçbir şey duymadım. Ancak neyse ki ABD-Türkiye ilişkilerinden o sorumlu değil” dedi.
James Jeffrey, 16 Nisan 2017 Referandumu'yla kabul edilen “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” için 14 Mayıs’ın, halkın esas karar günü olacağını da söyledi.
Amerika’nın Sesi’nin sorularını cevaplayan Jeffrey, Suriyeli mültecilerin durumu dışında dış politika başlıklarının seçimlerde bir etkisi olmayacağı görüşünde.
Jeffrey, bu seçimlerin Türkiye tarihinin en önemli seçimleri olarak nitelendirildiği yönündeki görüşe katıldığını belirterek, “Bu seçimler çok önemli çünkü özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın altı yıl önce çok yakın sonuçların çıktığı bir referandumla kurduğu başkanlık sistemi için, ilk esas referandum niteliği taşıyor. Yani bu gerçekten de Türk halkının karar vermesi için ilk şans. Bu modeli ve son 20 yıllık AKP yönetimini beğeniyorlar mı? Bu, modern Türk tarihinde gördüğümüz tek partili ama koalisyon ortaklı en uzun iktidar. Dolayısıyla bu çok ama çok belirleyici bir seçim” dedi.
“Hepsi söylemin, eleştiri düzeyinin yumuşayacağını öngörüyor”
Millet İttifakı cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nın kazanması durumunda Türkiye’nin dış politikasında büyük değişimler beklemediğini ifade eden Jeffrey, “Yakın zamanda Türkiye’deydim. Duyduğum, dinlediğim kadarıyla, Sayın Kılıçdaroğlu'nun etrafındaki kişilerin politikalar açısından, Ege'de olsun, Türkiye'nin yakın çevresinde olsun, PKK ile olsun, Kafkasya'da olsun, Rusya ve Ukrayna'da olsun, büyük bir değişiklik beklemediklerini düşünüyorum. Ancak hepsi söylemin, eleştiri düzeyinin yumuşayacağını öngörüyor. Yakından izlediğim şeylerden biri, Suriye krizine verilecek yanıt. Bildiğimiz gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefetin yani Kılıçdaroğlu'nun (Suriye Cumhurbaşkanı Beşar) Esad ile görüşeceğini ya da en azından Suriye hükümeti ile ilişkileri başlatacağını söylemesinin ardından, Esad'a yaklaşmaya başladı ve 3 milyon mülteciyi geri almanın bir yolunu bulmaktan bahsetti. Ancak seçimden sonra Erdoğan hükümetinin, Esad taviz vermediği sürece onunla yakınlaşma konusunda o kadar da ciddi olduğunu düşünmüyorum. Bu konudaki tecrübelerim bir yana, Esad’ın da taviz vermeye hazır olduğu fikrinde değilim. Sayın Kılıçdaroğlu'nun Türk askerlerini Suriye'den çekmek gibi çarpıcı bir şey yapıp yapmayacağını bilmiyorum ama yaparsa bu, bölgede etkileri olacak kayda değer bir gelişme olur.
“Ülkem hakkında adil ya da doğru hiçbir şey duymadım”
ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey, “İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bu seçimleri Batı'nın bir darbe girişimi olarak nitelendiren ve seçim sonuçlarının tanınması konusunda bazı endişelere yol açan yorumlarını eminim duymuşsunuzdur. Bu yorumlar endişe yaratıyor mu?” sorusuna da şu cevabı verdi:
“İçişleri Bakanı’nın söyledikleri bizi her zaman endişelendirir. Çünkü uzunca bir süredir yaptığı açıklamaları izliyorum ve kendisinden ülkem hakkında adil ya da doğru hiçbir şey duymadım. Ancak neyse ki ABD-Türkiye ilişkilerinden o sorumlu değil. Bu işlerden sorumlu olan kişilerin Washington'a ve Washington'un Ankara'daki rolüne bakışları çok farklı.”
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın