Malta’dan Alan Kurdi gemisine izin çıktı!

Rûdaw

Haber Merkezi - Malta Başbakanı Joseph Muscat, Akdeniz’de 40 göçmeni kurtaran Alman sivil toplum kuruluşu Sea Eye'a ait "Alan Kurdi" gemisine Malta'ya giriş izni verdiklerini açıkladı.

 

Başbakan Joseph Muscat, hafta ortasında Libya açıklarında 40 düzensiz göçmeni kurtaran ve İtalya'nın kara sularına giriş izni vermediği "Alan Kurdi" gemisiyle ilgili açıklama yaptı.

 

Muscat, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, "Almanya’nın talebi doğrultusunda Malta, Alman gemisi 'Alan Kurdi’deki 40 göçmenin limana girmesine izin verecek. Alman hükümeti ve Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, bu kişilerin tamamının AB üyesi ülkeler arasında dağıtımını ayarladı. Hiçbir göçmen Malta’da kalmayacak" ifadelerini kullandı.

 

Alman sivil toplum kuruluşu (STK) Sea Eye’a ait "Alan Kurdi" gemisi, 31 Temmuz Çarşamba günü Libya'nın 30 mil açığında 3'ü çocuk, biri hamile 2'si kadın 40 göçmeni kurtarmıştı.

 

Alman STK, güvenli olmadığı gerekçesiyle Trablus Limanı'na gitmeyi kabul etmemiş ve istikametini İtalya’nın Lampedusa Adası'na çevirmişti.

 

İtalya Başbakan Yardımcısı ve İçişleri Bakanı Matteo Salvini, Lampedusa'ya doğru yaklaşmakta olan "Alan Kurdi" gemisinin İtalyan kara sularına girişini yasaklayan kararı imzalamıştı.

 

İtalya’ya girişine izin verilmeyen gemi, bu sabah Malta’ya doğru yol almaya başlamıştı.

 

Akdeniz'deki düzensiz göçmen sorunu

 

Akdeniz'in İtalya, Malta ve Libya arasında kalan bölgesi, son yıllarda Afrika'dan Avrupa'ya geçişte sık kullanılan düzensiz göç rotalarından birisi olarak öne çıkıyor.

 

Söz konusu rotada kurtarma faaliyetlerinde bulunan farklı ülkelerden STK'ler, kurtardıkları göçmenleri "insan hakları ihlalleri" ve "güvenlik" gerekçesiyle Trablus'a götürmüyor. Coğrafi olarak bölgeye en yakın güvenli yer olan İtalya ve Malta'ya göçmenleri taşımak isteyen STK'ler, iki ülkenin bu kişileri almaya yanaşmaması nedeniyle güçlüklerle karşılaşıyor.

 

İtalya ve Malta, son yıllarda çok fazla göçmen almalarını ve göçmenlerin Avrupa'da dağıtılmasına yönelik AB ile birlik üyesi ülkelerden bekledikleri dayanışmayı görmemelerini bu tavırlarına gerekçe olarak gösteriyor.