Next Programı 1. Bölüm: İnsan yaşlanmanın önüne geçebilir mi?
Erbil (Rûdaw) - Rûdaw TV’nin yeni sezonda teknoloji ve inovasyon konulu yeni programı "Next" yayınlandı. Next’in ilk konusu ise insanlığın en büyük rüyası olan ölümsüzlük ve yaşlanmanın önlenmesi konusunda bilim insanlarının çalışmaları oldu.
Namo Abdullah’ın sunduğu “Next” programı, dünya genelinde teknoloji, inovasyon, yapay zeka, sağlık, yenilebilir enerji ve uzay konularına yeni gelişmeleri izleyicilerle buluşturuyor.
Next bundan sonra iki haftada bir, çok dilli bir program olarak Pazartesi günleri saat 21:00'da Rûdaw TV'de, Kürtçenin Sorani ve Kurmanci lehçelerinde yayınlanıyor. Programın İngilizce, Türkçe ve Arapça versiyonları ise dijital medya ve sosyal medya hesaplarından yayınlanıyor.
İlk program ölümsüzlük ve yaşlanmanın önüne geçme
Günümüzde insanlığın en büyük rüyası ölümsüzlük. Ancak doğal ölümlerin önüne geçmek için her şeyden önce yaşlanmayı geciktirmemiz gerekecek. Bilim insanları ölümlerin başlıca nedeni olan yaşlanmayı durduracak adımlara çok yaklaştıklarını söylüyorlar.
İnsan yaşlanmanın önüne geçebilir mi? Yaşlıları gençleştirebilir, yüzdeki kırışıklıkları giderebilir mi? Yaşlılıkta ortaya çıkan hastalıklara son verebilir mi?
Bu sorular artık ütopik bir şiir veya filmlerdeki bilim kurgu senaryoları değil, dünya çapındaki büyük üniversitelerin bilimsel çalışmaları ve bu programın ana konusu.
Harvard Üniversitesi’nden Dr. David Sinclair "Mesele bunun olup olmayacağı değil. Mesele ne zaman olacağıdır” diyor.
Harvard Üniversitesi’nin laboratuvarında kör ve yaşlı bir fareler üzerinde araştırmalar yapılıyor. Deneyler farenin gençleştirildiğine ve gözlerinin iyileştirildiğine tanıklık ediyor.
Hastalığı ortadan kaldırıp yüzlerce yıl genç yaşamak mümkün mü?
Bilimsel araştırmaların yapıldığı en ünlü ABD üniversitelerinden olan Harvard’daki onlarca araştırmacı insanın yaşlanmasını önleyecek çalışmalar yürütmesi için yeni bir laboratuvar açtı. Çarpıcı ve etkileyici araştırmalara imza atan laboratuvarda, Sinclair Laboratuvarı'n müdürü bir yıldız olarak ön plana çıkıyor, Sinclair dünya çapındaki televizyon, medya ve akademik Laboratuvarı konuşmacı olarak davet ediliyor.
Ömrü uzatmak yeterli değil, daha iyi bir hayat da yaşamak istiyoruz. Yaşlandığımızda vücudumuzun iflas etmesini istemiyoruz. Enerjik yaşamak istiyor ve Alzheimer, kanser ve kalp hastalıkları gibi yaşa bağlı hastalıklardan kaçınmak istiyoruz.
Dr. David Sinclair yaşlılığa bir hastalı gözüyle bakıyor ve çözümün olacağını söylüyor.
Canlıların karşı karşıya kaldığı yaşlılık her zaman doğal bir süreç olarak görülmüştür. Peki ya bunu değiştirmek mümkün olsaydı, ya bir gün doktorumuza gittiğimizde bize gençleşmemizi sağlayacak bir ilaç yazsaydı? Bu durum fantastik filmdeki bir şey gibi görünebilir, ancak dünyanın dört bir yanındaki bilim insanları bugün bunu gerçeğe dönüştürmek için çalışıyorlar.
Peki neden, Dr. Sinclair ve birlikte çalıştığı araştırmacılar yaşlanmayı bir hastalık olarak görüyor? Çünkü sebebini bulduklarını düşünüyorlar. Bir şeyin nedenini bulduğunuzda, onu ortadan kaldırabilir ve tedavisini gerçekleştirebilirsiniz.
Vücudumuzdaki hücrelerin içindeki bilgilerin yok olması yaşlanmanın en başlıca sebeplerinden biridir
Sinclair’in laboratuvarında, vücudumuzdaki hücrelerin içindeki bilgilerin yok olması yaşlanmanın en başlıca sebeplerinden biridir. Her insanın vücut hücrelerinde DNA adı verilen bir şeyi vardır. DNA vücuttaki farklı hücrelerin işlevini belirleyen talimatları içeren kodlar içerir. Örneğin, bir beyin hücresine bilgi depolamasını, cilt hücrelerine ise cildi oluşturmasını ve korumasını söyler. Her DNA parçasında epigenom adı verilen bir şey bulunur. Bu epigenomun çok önemli bir işlevi vardır. Vücut hücrelerine DNA'da hangi bilgilerin alınacağını ve nelerin göz ardı edileceğini söyler. Bu bir plak gibidir, DNA'nın bazı kısımlarını kapatıp diğer kısımlarını açar. David Sinclair bunu eskiden yaygın olan CD'ye benzetiyor. Örneğin CD'de kayıtlı şarkılar bulunur. Ancak bu CD zamanla yıpranır ve bazı şarkıları göz ardı eder. Zamanla aynı şey epigenomun başına da gelir ve vücut hücrelerine işlerini yapmaları için bilgi gönderemez hale gelir.
Bu da yaşlılıkta örneğin cilt hücrelerimizin ne yaptığını bilmemesine ve cildi ihmal ederek kırışıklıklara neden olmasına yol açar. Beyin hücreleri de görevlerinin bilgi depolamak olduğunu unutmaya başlayınca unutkanlık sorunuyla karşı karşıya kalıyoruz.
“Her varlığın ömrünü uzatabileceğimizi biliyoruz”
Harvard Üniversitesi Öğretim görevlisi Dr. Vadim Gladyshev “Dr. Vadim: Elbette yaş uzatılabilir. Her varlığın ömrünü uzatabileceğimizi biliyoruz” diyor ve ekliyor:
“Artık yaşlanma sürecini ölçmenin bir yolu olarak epigenom verilerini kullanıyorlar. Buna epigenomik saat deniyor. Bu, Steve Horvath'ın başlattığı büyük bir girişimdir. Bu nedenle bu yaklaşımı kullanıyoruz. Ayrıca epigenom gençleşmeye yol açacak bir hedef olarak belirlenebilir."
Cambridge Üniversitesi’nde bilim insanı ve Altos laboratuvarı baş araştırmacısı Dr. Steve Horvath, yaşlanmanın bir hastalık olup olmadığı konusunda görüşlerini şöyle sıralıyor:
“Pratik anlamda yaşlanmayı bir hastalık olarak yorumlamanın faydalı olacağını düşünüyorum. Çünkü bu yaklaşımla düşündüğümüzde, kendimize bunu tedavi edecek ilaç üretebilir miyiz? Demeye başlıyoruz. Yaşlanmaya karşı ilaç üretmenin çok değerli bir hedef olduğunu düşünüyorum. Doğal olsun ya da olmasın, kimin umurunda?! Görme yetimizi kaybetmek doğal mıdır? Evet, yaşlandıkça hepimiz görme yeteneğimizi kaybediyoruz. Ama yine de çözüm bulmak mümkün. Bu, yaşlanmayla ilişkili diğer hastalıklar için de geçerlidir.”
David Sinclair’in bilimsel araştırmaları bu alandaki en iyi dergilerden biri olan Nature’de yayımlandı. Sinclair’in araştırması birçok uzmanın ayrıntılı filtresinden geçti.
Bilim insanları bazı hayvanların özelliklerinden dolayı insan ömrünün uzatılabileceğine ve yaşlanmanın önüne geçileceğine inanıyor. Örneğin, Grönland balinası da insanlar gibi bir memelidir ve 200 yıldan fazla yıl yaşam sürdürüyorlar, bazı kaplumbağa türleri hiç yaşlanmıyor, denizanası (öldürülmezse) ölümsüzdür ve kansere yakalanmayan bir kertenkele türü de vardır.
Ancak şimdiye kadar gençleşmeye yönelik tüm deneyler yalnızca hayvanlar üzerinde yapıldı ve henüz hiçbir insan üzerinde böyle bir deney yapılmadı. Hayvanlar verilen ilaçlar ve gen modifikasyonları yoluyla gençleştirildi ve yaşamları uzatıldı.
"Farelere bir tür antibiyotik vererek yaşamlarını yüzde 30 uzatabiliyoruz"
Rejuveron İlaç üretim Firması Başkanı Dr. Aksana Labokha "Farelere bir tür antibiyotik vererek yaşamlarını yüzde 30 uzatabiliyoruz" diyor.
Dr. Steve Horvath, “Birçok araştırma laboratuvarı aynı fikir üzerinde çalışıyor. Buradaki fikir, Yamanaka faktörleri olarak bilinen bazı genleri kullanmak. Yamanaka adını Japon Nobel Ödülü sahibinden alıyor. Bu faktörler hücreleri ve organları gençleştirmek için kullanılıyor. Çok sayıda kişi bu fikir üzerinden çalışıyor bana göre çok umut verici” diye ekliyor.
“Kör bir farenin hücrelerini gençleştirmek için Yamanaka yöntemi kullanıldı”
Yamanaka faktörleri, yaşlanan vücut hücrelerini gençleştiren bir çeşit özel proteindir. Adlarını 2006 yılında buluşu keşfeden ve Nobel Ödülü'nü kazanan Japon bilim adamı Shinya Yamanaka'dan almaktadır.
Harvard Üniversitesi’nin laboratuvarlarında yaşlı, kör bir farenin hücrelerini gençleştirmek için Yamanaka faktörü yöntemi kullanıldı. Bu fare kör ve kafasını hiçbir şekilde sağa veya sola hareket ettirmiyor. Ancak bir haftalık tedaviden sonra başını nasıl hareket ettirdiğini görebilişiniz bu aynı zamanda görme yetisini de geri kazandığı anlamına geliyor. Dr. Sinclair, gözlerinin o kadar iyi gördüğünü söylüyor ki, onları bir bebek farenin gözlerinden farksız olduğunu söylüyor. Ancak burada gençleştirilenler yalnızca fareler değil.
Dr. David Sinclair "Aslında bu artık bir sır değil. Artık kamuoyunun bilgisi dahilinde bir gelişme. Nisan ayında düzenlenen ARVO konferansında duyurulmuştu. Bu Bruce R. Ksander ve meslektaşlarının çalışmasıydı. Aynı sistemin, insan genleri aracılığıyla, maymunların görme yetisini geri kazanabildiğini gösterdiler” diye belirtiyor.
“Doktordan sizi 10 yaş gençleştirecek bir ilaç yazmasını isteyebilirsiniz”
1900'lü yıllarda bir Amerikalının ortalama yaşam süresi 48 yıl iken bugün bu rakam ortalama 78 yıldan fazladır. Bu da bize geçtiğimiz yüzyılda teknolojik gelişmelerin ve aşıların bulunmasıyla insan ömrünün yaklaşık %50 oranında uzamasına yardımcı olduğunu gösteriyor.
Yaşlanmayı tedavi eden bir ilacı bulmak için bir araştırma şirketi kuran bir doktor. Yapay zekanın (AI) mümkün olan en kısa sürede etkili bir ilaç bulmalarına yardımcı olacağını umut ediyor. Bu da şu anlama geliyor, ileride bir gün doktorunuza gidip onun sizi 10 yaş gençleştirecek bir ilaç yazmasını isteyebilirsiniz.
Ora Biomedical’de Bilimsek Baş Araştırmacı Dr. Matt Kaeberlein şöyle özetliyor:
"Akademik çalışmalarımdan doğan şirket Maui Oro Biomedical. Biyolojik yaşı hedef alan yeni ilaçlar bulmaya odaklanıyor. Bunu önemli görmemizin nedeni biyolojik yaşlanmanın gelişmiş ülkelerdeki çoğu büyük hastalığın ana nedeni olması ve süresini uzatmasıdır. Bu biyolojiyi hedeflemek, yaşam süresi ve sağlık beklentisini önemli ölçüde uzatabilir. Amaç, insan sağlığını uzatabilmek için biyolojik ömrü hedeflemenin en etkili yollarını ve büyük miktarlarda bulmaktır.
Şirket, bazı teknoloji ve robotlar geliştirdi aynı zamanda yapay zekayı da kullanarak bunu yapmamıza yardımcı oldu. Amacımız bir milyon molekülü test ederek hangilerinin en iyi olduğunu ve yaşlanma üzerinde en fazla etkiye sahip olduğunu görmek.”
Maxwell Biosciences Şirketi Cio’su J. Scotch McClure de “Bu, akıllı telefonlarla çalışan bir burun spreyi. Uygulama size sorular soruyor ve içerisinde bir yaş tespit saati var. Bu saat sağlık durumunuzu takip etmenize yardımcı oluyor. Aynı zamanda sizi gençleştirmeye başka neyin yardımcı olacağını bilmenize yardımcı oluyor. Yaptığımız en güçlü hayvan deneyi, deneyi yapan Ulusal Sağlık Enstitüleri tarafından finanse edildi. Deneyler bir tür kırmızı hamsterlar üzerinde yapıldı. Bu hamsterlara SARS virüsü (COVID-2) bulaştırdılar, ve kullandığımız ilacımızın virüsü iyileştirdiğini gösterdik. COVİD-2 ve SARS virüslerini hayvanın vücudundan tamamen yok oldu” diyor.
Acaba yaşlanmayı yavaşlatabilir miyiz?
Singapur Ulusal Üniversitesi Biokimya ve Fizyoloji Fakültesi’nde öğretim görevlisi Brian Kennedy de yaşlanma konusunda yapılan araştırmaları ve ntecilerini şöyle özetliyor:
"Yaşlanma konusunda çok sayıda araştırma yapıldı. Ancak daha fazla araştırmaya ihtiyacımız var, sanırım artık insanın yaşlanmasını yavaşlatacak kadar bilgiye sahibiz. Ancak konu yaşlanma olduğunda bunu doğrulamamız gerekiyor. Daha fazla araştırma yapılması gerekiyor. Hale laboratuvarlarda gereken araştırmalara yapılmadığını düşünüyorum. Doğrulama konusunda gereken baskıyı yapıyoruz. Bana göre çok ilgi çekici bir program. Konu yaşlanma olunca bence daha yolun başındayız. Daha fazla araştırılması gerekiyor, yeniden programlama yapılması çok umut verici. Daha sonra gen terapisi, kök hücre tedavisi gibi diğer uzun vadeli şeyler üzerinde çalışılacak. Yaşı geriye sarabilir miyiz? Bu tartışmaya açık bir soru ve sanırım çoğu bilim insanı bu konuda farklı görüşlere sahip. Acaba yaşlanmayı yavaşlatabilir miyiz? Bence bilim insanların çoğu bunun olabileceği konusunda hemfikir."
Google, 3 milyar dolar değerinde Calico adında bir araştırma laboratuvarı kurdu
Milyarderler ve büyük şirketler yaşlanmanın önüne geçecek yolları bulmak için bu alana yöneldiler. Google, 3 milyar dolar değerinde Calico adında bir araştırma laboratuvarı kurdu, Google’ın bu adımın karşı ABD merkezli Time dergisi “Google ölümleri sonlandırabilir mi?” başlıklı bir makale yayımlamasına neden oldu.
İnsanları gençleştirebilecek tedavilerden birine gen terapisi deniyor. Yani DNA modifikasyonu. Bu tedavi yönetim, kanser gibi bazı hastalıklar için Amerika Birleşik Devletleri'nde resmi olarak onaylandı, ancak gençleştirme için henüz onaylanmadığı için bilim insanları, gerekli araştırmalar yapılana kadar denenmemesi konusunda uyarılarda bulunuyor. Amerikalı bir kadın bütün uyarılara rağmen bunları görmezden geldi.
BioViva Şirketi CEO’su Elizabeth Parrish, böyle bir şirket açmaya nasıl karar verdiklerini ve sebeplerini şöyle anlatıyor:
“Elbette….Şirketimin adı Bio Viva. Biz bir gen terapisi şirketiyiz. İnsanların biyolojik yaşlanmasını genetik yolla önlemeye çalışıyoruz. 2015 yılında şirketi kurduk ve 10 yıl önce geliştirilen teknolojinin biyolojik yaşamı geciktirip geciktiremeyeceğini görmek için ilk insan testlerini yapacağımızın sözünü verdik. Bunun için fon oluşturduk ve üzerimde deneme yapılması için hasta olmaya karar verdim. Bu ilacı başkalarına verecek olsaydım, güvenli olduğundan emin olmam gerekirdi. Kansere neden olmadığından emin olmak için vücudumun her yerine ve yüksek riskli bölgelere 100'den fazla kez enjeksiyon yapıldı. Daha sonra durduk ve bekledik. En nihayetinde 2021 yılında sonuçları yayınladık.”
Peki sonuçları öğrenmek için 2021’e kadar beklemeleri gerekiyor muydu?
Elizabeth Parrish, bu konuda da, “Aslında ilk altı ayda Telomer’min uzadığını gördük, bu biyolojik yaşın bir göstergesidir. Bu biyolojik yaşın yalnızca bir türüdür. Görüntülerimi izlediğinizde sanki yaşımı 20 yıl gençleştirdiğini görebilirsiniz. Ancak bu yaşlanmanın yalnızca bir nedenidir. Yaşlanmayı tamamen iyileştirebileceğimizi umuyorduk, sonuç olarak tek bir genin bunu yapamayacağı açıkça ortaya çıktı. Tekrar tahtaya çıkıp yaşlanmayı tedavi etme potansiyeli olan diğer genleri araştırmamız gerekiyordu. Şu anda yeni bir yaklaşım üzerinde çalışıyoruz, ilk kez bir grup geni aynı anda yerleştireceğiz. Acaba beklediğimiz büyük etkiyi görebilir miyiz? yaşlanmayı önleyebilecek mi?” diye belirtiyor.
LEVF.ORG’te Biyomedikal uzmanı Aubrey de Grey “İnsanların ömrünü uzatma ve yaşlanmayı bitirme konusunda çalışmalara yapan en ünlü uzmanlardan biri, Yaşlanmayı Sonlandırmak kitabın yazarı Dr. Aubrey de Gray'dir. Yaklaşık 30 yıldır bu alanda araştırma yapan doktor, bin yıl yaşayan bir insanın bugün hala hayatta olduğunu öne sürüyor” diye belirtiyor.
“Yaşlılığın dünyadaki en büyük sorun ve çoğu sefaletin nedeni olduğu açık”
Dr. Aubrey de Grey, yaşlanmaya çare bulmaya teşvik eden nedenleri, yaşlanmanın çözümüne yönelik mühendislik görüşünü nasıl keşfettikleri nive bu konudaki teorisini şöyle dile getiriyor:
“Böyle bir çalışmanın içerisinde girmem zaman açısından biraz geç kalmış olduğumu söyleyebilirim. 30 yaşındaydım. Biyologların bu konu üzerinde çalışmadıklarını fark ettim. Yaşlılığı bir sorun olarak gören ve buna bir çözüm yolu bulmaya çalışan her hangi bir biyologla karşılaşmadım. Bu yaşa gelene kadar tamamen yanlış anladığım bir şeydi. Bir biyolog ile evlendikten sonra bunu anlamaya başladım. Yaşlılığın dünyadaki en büyük sorun ve çoğu sefaletin nedeni olduğu açık bir şekilde görmüş oldum.
Mühendislik perspektifi ya da (Sorun-çözüm perspektifi)’ni geliştirdim. Aslında bu daha önce okuduğum farklı bir disiplinden kaynaklandı. Bilgisayar bilimi benim üzerinde çalıştığım ilk alandı. Zor sorunlara farklı bakış açılar getirmeyi öğrendim. Verileri analiz ederek farklı çözüm arayışlarına girmemize teşvik etti.
Geriye dönüp baktığımda, hiç kimsenin yaşlanmayla ilişkili molekül ve hücrelerin parçalanmasını onarmanın, vücudun ilk etapta hücreleri parçalama hızını yavaşlatmaktan daha kolay olabileceğini düşünmemesi benim için biraz şaşırtıcı olmuştu. Alanında uzman meslektaşlarımı bunun mantıklı bir fikir olduğuna ikna etmem 10 yılımı aldı. Bugün bu hemen hemen genel bir fikir ve artık bahaneler üretmemize gerek yok.
Dr. Aubrey de Grey bundan 20 yıl önce bin yıl yaşayan insanların hala hayatta olduklarını söylemişti. Peki hala aynı görüşü savunuyopr mu?
“Tam olarak böyle bir şey değildi, ‘sanırım’ hayattalar demiştim. Bu önemli bir fark. Teknolojide asla ne zaman çözüme ulaşacağınızı bilemezsiniz. Ancak inanıyorum ki farklı alanlarda çalışan uzmanların özellikle de insanlığın üzerinde büyük etkisi olan biyoloji gibi bir alandaki uzmanlar bu konudaki öngörü ve tahminlerini dile getirecek, böylece gelecekte bunun ne zaman gerçekleşebileceği konusunda fikir sahibi olabileceğiz. Bunu yapmazlarsa bu konuda uzman olmayanlar kendi görüş ve tahminlerini öne sürerek hatta yol açacaklar. İşin uzmanlardan daha fazla hata yaparlar.
Evet, mutlak suretle yaşlılığı tıbbi yollarla kontrol altına alacağımıza çok yaklaştığımızı düşünüyorum. Bugün hayatta olan insanların, kaç yıl önce doğdukları nedeniyle hiçbir zaman hastalanmayacakları konusunda oldukça yüksek bir şansımız var. Bu temel olarak yaşam beklentisini dört haneye çıkarıyor.”
Kaç yaşındasın diye sorulduğunda bunu kolay bir soru gibi görebiliriz. Ancak cevap aslında o kadar basit değil: Yaşı ölçmenin iki yolu vardır: zamansal ve biyolojik. Doğduğunuzdan bu yana kronolojik olarak yaşadığınız yılların sayısını gösterir, birisi size kaç yaşında olduğunuzu sorduğunda verilen olağan bir cevaptır. Ancak biyolojik yaşınız, organlarınızın ne kadar iyi çalıştığına ve vücudunuzun ne kadar hasar verdiğine bağlı olarak vücudunuzun yaşıdır. Bu kişinin yaşam tarzında büyük değişiklikler yapmadığı takdirde 15 yıl daha az yaşaması ihtimalini beraberinde getiriyor.
Kişinin biyolojik yaşını nasıl belirleniyor?
Glycan Şirketi Pazarlama Müdürü Vladimira Mihaylova, bir kişinin biyolojik yaşını nasıl belirlediklerini şöyle özetliyor:
“Şirketimizin adı Glycan Age’dir. Firmamız adını glycanu ölçmemizden alıyor. Glycan bütün vücuttaki şeker bileşenleri içinde yer alıyor. Yaş almamızla birlikte değişime uğruyorlar. Neden değişiyorlar? Çünkü uzun vadeli bir iltihabın etkisi altındalar. Uzun süreli iltihap yaşlanmanın on iki belirtisinden biridir. Vücudunuzda kronik iltihaplanma arttıkça, daha hızlı yaşlanırsınız. Yani vücudunuzdaki kronik enfeksiyonları tedavi ederek kendinizi daha genç göstermenin aslında mümkün olduğunu söylüyorlar. Bu, yaşam tarzınızda bir değişiklik yapmayı gerektirir.
Firmamız daha yeni 3 yıldır kuruldu. Ancak 30 yıllık bir araştırma geçmişine sahibiz. Ürünler, konuyu 30 yıldır araştıran Ganos Laboratuvarı'nın araştırmalarına dayanıyor. Uzun bir geçmişleri var ve şu ana kadar 200 bilimsel makale yayımladılar. Öte yandan 40 milyon dolar değerinde fona sahipler. Yani bu ürünün arkasında pek çok bilim yatıyor. Biz bir şirket olarak bunu piyasaya sunduk.”
Peki bu ürünün ömrü uzatma ve yaşlılık tedavisi üzerindeki etkisi nasıl görülüyor?
Vladimira Mihaylova, Yaptığımız şey insan vücudunda oluşan hastalıkları tedavi etmektir. Hastalıkların gelişmesini engellemiyoruz ve bu hayatımızın çok daha iyi hale gelmesini sağlıyor. İnsanların karşılaştığı hastalıkların gelişmesini engellemesini kolaylaştırmayı amaçlıyoruz. İnsanlara yönelik bu riskleri erken tespit etmek istiyoruz. Glikonun bunu yaptığını biliyoruz. Sonuçlarımızı aldıktan sonra insanların hayatlarında değişiklik yapmalarını istiyoruz. İlaç veya gereken diğer tedavileri alabilirler. Yaşam koşullarını iyileştirmeli ve vücutlarının hastalığa neden olmasına izin vermemeliler. Böylece sağlıklarını kontrol altına alabilirler” diyor.
Bir kinin biyolojik yaşıyla ilgili bilgi verdiğinde, karşı tarafın hayat tarzında değişiklik yapmaya başladığı görülebiliyor mu? Bu ahlaki olarak büyük bir karar ve sorumluluk değil mi?
Vladimira Mihaylova, “Bu ahlaki yönlerinin farkındayız. İnsanların bu haberleri çoğu zaman iyi karşılamadığını da biliyoruz. Yani tıp uzmanı ve sağlık koçlarından oluşan uzman bir ekibimiz var. Uzmanlarımız şahıslara bu haberi konuşarak vermeye çalışıyor. Talep ettiğiniz takdirde size sadece biyolojik yaşınızın yazılı bir kâğıt olarak vermiyoruz. Bunun yerine, size yardımcı olacak birçok bilgiye sahip bir uzmandan bazı tavsiyelerle birlikte sunuyoruz” diye belirtiyor.
Peki süreç ne kadar devam ediyor?
Mihaylova’nın yanıtı şöyle:
“Elbette. Çok kolay. Gereken kontroller evinizde yapılıyor. Yani nerede olursanız olun bu tahlilleri istediğiniz yerde yapabilirsiniz. Parmağınızdan 4 damla kan alınıyor. Alınan kanınız bir kâğıt parçası üzerinde kurumaya bırakılıyor ve daha sonra bir Hırvatistan’da bulunan bir laboratuvara gönderiliyor. Dünyanın en büyük Glikon laboratuvarından bahsediyoruz. Glikon biyolojisi alanındaki örneklerin çoğu laboratuvarımızda analiz ediliyor. Laboratuvarımızda tahlil sonuçları 10 gün sürüyor ancak gönderilmesi yaklaşık üç ila beş hafta arasında değişiyor.
Bence bunların hepsi yaşam tarzıyla ilgilidir. Neyin iyi olup neyin iyi olmadığını bilmekle de alakalı. Doğru adımları attığımdan emin olmalıyım. Kötü yemek yemiyorum. Bu konuda gerekli eğitimi alın. Ancak çok fazla antrenmanın da kötü olduğunu bilin. Çok fazla antrenman yaparsanız, antrenman yapmamak kadar kötü olabilir. Aslında yaşam tarzı seçimlerimin yalnızca günlük olarak farkındayım çünkü yaşam tarzının yaşlanmanın önemli bir nedeni olduğunu biliyorum.”
Bilim insanları şu tavsiyeleri veriyor
Biz bilim insanlarının sonsuza kadar genç kalmanın sırrını bulmasını beklerken, ölümümüzü geciktirmek için bize şu tavsiyeleri veriyorlar:
Bir, spor yapın.
İki, sigara içmekten ve çok fazla alkol almaktan uzak durun.
Üç, diyetinize sebze ağırlıklı beslenmeye özen gösterin ve öğünlerinize ekleyin.
Dört, şekeri ve şeker içeren gıdaları azaltın.
Beş, az yemek yiyin.
Türkçe çeviri: Ali Güney