Atatürk gibi bunlar da aldatmasın?

Kürtçe’de atasözleri ve deyimler günlük hayatta halk arasında sade bir çerçevede, sosyolojik anlamı öne çıkarılarak kullanılır. Bu ifadeler, geçmişten bu yana teşvik amacıyla kullanılır.

 

Ancak biz Kürtçe’deki deyimleri, Kürt milletinin siyasi mücadelesi yolunda bağımsız devlet amacına ulaşması için de kullanabiliriz.

 

Kimisi ter dökmeden kral gibi bir hayat sürdüğü halde, kimisi çok emek vermesine rağmen, öldüğü güne kadar tok geçirdiği günleri sınırlı oluyor. Bu yüzden de “Yorulan elin sahibinin karnı toktur” deyiminin havada kaldığı söylenir.

 

Doğrusu sözkonusu deyimin mantığı Kürtler’in siyaset gerçeği konusunda da hedefini tutturamamış. Kürtler, verdiği zorlu mücadeleye rağmen henüz karnı tok günler görmüş değil.

 

Kürtler, Güney Kürdistan’da 25 yıldır defacto bir devlete sahip. Bu devletin Irak’a, kuru kayalardan oluşan ve zorla ayakta kalan suni köprülerle bağlılığı kalmıştır.

 

Saddam rejimi yıkıldıktan sonra yönetime Şii ve Sünni partilerin gelmesiyle Kürtler ile Araplar arasındaki gerginlikler artarken, Erbil ile Bağdat’ı birbirine bağlayan köprüler tek tek yıkılmaya başladı. Zaman ilerledikçe aralarındaki bağlar zayıflayan Erbil ile Bağdat’ın aynı sınırları paylaşmaları imkansız hale geliyor.

 

Bu arada Kürtler, IŞİD’e karşı savaşta verdiği mücadeleden dolayı uluslararası toplumdan sözlü olarak  peşmergeye edilen teşekkür dışında, devlet olma yönünde hiçbir garanti almış değil.

 

Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesud Barzani, IŞİD’in  Başik, Neveran, Hazır ve Mahmur cephelerinde peşmergeye düzenlediği geniş saldırıdan sonra savaş cephesine yaptığı ziyaret sırasında, peşmergenin cesaretinden dolayı bütün dünyanın Kürtler’e saygıyla baktığını söyledi.

 

Barzani, “Keşke peşmergenin kahramanlığını anlattığında ABD Dışişleri Bakanı’nı görseydiniz” dedi.

 

Bu bir gerçek, uluslararası toplum peşmergenin kahramanlığına hayran ve şaşkın durumda. Her hafta dünyanın dört bir yanından lider ve bürokratlar Kürdistan Bölgesi’ni ziyaret ederek verilen mücadeleyi takdir ediyor. IŞİD’i beğenen azınlık kesim dışında bütün Kürtler, bununla guru duyuyor.

 

Peki bu kadar fedakarlık ve dökülen şehit kanları karşısında sadece sözlü bir teşekkür ve şaşkınlıklar yeterli midir?

 

Kürtler’in tarihi rüyası fiili bir adıma çevrilmediği sürece dugusal gururun ne önemi var?!

 

Amerika ve güçlü Avrupa ülkeleri, Irak Hükümeti’in güçsüzlüğüne rağmen, ülkede güvendikleri tek oluşum olan Kürtle’re IŞİD’e karşı böylesi çetin bir savaşta bile doğrudan ve yeterli ölçüde silah yardımı yapamıyor.

 

Bugün yaşadığı olağanüstü durumda kendi ifadeleriyle “bütün dünya için savaştığı” ve en tehlikeli örgütü durdurmak için evlatlarını feda eden Kürtler’e belli ölçüde bağımsızlığı reva görmüyorlar. Yarın savaş bittiğinde ve bizlerle işleri kalmadığında daha fazlasını yapacaklar diye sevinebilirmiyiz?

 

Kürtler’in bu savaşta, başta vatanını ve şerefini savunduğu bir gerçek. Ancak Kürtler, Arap dünyası dahil onlarca ülkenin karşısında olduğu bir örgütü dize getirdi. Bu yüzden Kürtler’in verdiği mücadele kuru bir teşekkürlere geçiştirilmemeli.

 

Dünya liderlerinin peşmerge ve savaşçılara karşı dile getirdiği hayranlıkları duyduğumda çoğu zaman övünürken ,korku ve endişeye kapılıyorum ve şu soruyu soruyorum: Acaba yüzlerce şehit, binlerce yaralı ve yüzbinlerce yıkılan evin mükafaatı bir teşekkürle mi sınırlı kalacak?

 

Kürtler tam yüz yıl önce, Kemal Atatürk ile aynı tecrübeyi yaşamıştı. Atatürk harp adı altında aldattığı Kürtler’le Türkiye’nin istiklal savaşını yaptırdı. Ama savaş bittiğinde onları ödüllendirmek yerine varlıklarını inkar etti. Kürtler o tarihten sonra tam yüz yıldır inkara karşı savaşıyor. 

 

Kürdistan Bölgesi belli ölçüde inkar dönemini geride bırakarak yok olma tehlikesini atlattı. Ancak tam bağımsızlığa kavuşmadan, IŞİD gibi karşımıza süpriz bir şekilde çıkan bütün ateşler ciddi tehdit sayılır.

 

Bu yüzden Kürt siyasi liderliği bu “teşekkür ve takdir” dönemini diplomasi açısından akıllıca kullanarak, bütün enerjilerini Kürdistan tecrübesini garanti etmek için sarfetmelidir.

 

Mevcut durum Kürtler’i bağımsızlığa götürmezse, daha fazla ümitle yaşamak mümkün olmayacaktır. 


 (Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)