Alçaklığın Evrensel Tarihi’nde sadece kötülüğün rengi siyah ve iyiliğin rengi beyaz renk yoktur. Bir de iki rengin karışımı olan gri renk vardır. Belki de ilk insan Adem’in rengi de gridir. Sonra da renkler oğulları üzerinden ayrıştı. Siyah Kabil’in, beyaz Habil’in payına düştü. Borges Alçaklığın Evrensel Tarihi’nde özellikle kötülüğün rengi olan siyah öyküleri anlatıyor. Alçaklığın Evrensel Tarihi’nde siyahlığın her tonu vardır. Siyahın bu tonlarına yakından bakalım. Siyahlığın en koyusunu ve en açığını görelim.
Mesela şurada: Siyahın en koyusunun en koyu, siyahın en açığının açık olduğuna kim karar verecek? İnsanlık mahkemelerinin rengi siyah mı, beyaz mı, yoksa gri mi? İnsanlık tarihinin kan dökme tarihi olduğuna bakarsak –ilk kanı dökülen de Habil’dir- belki de insanlığın mahkemelerinin rengi kızıldır. Biz kendimizi kandırıyoruzdur. Siyah ve beyaz paravan renklerdir, kızıl asıl, tek ve belirleyici renktir. Griliği konuşturan kızıldır. Gri insanların kurduğu kızıl mahkemeler bizim yaşayıp ölmemize karar veriyorlar. Hepsi bu. Sözü Borges ustaya bırakalım. Bakalım o ne diyor bu konuda?
İlk örneğimiz hileli yollarla köle zencileri alıp satan bu yolla zengin olan Lazarus Morell, nasıl bir insandır? Normal bir insan mıdır? Normal ya da iyi bir insan böyle bir şey yapabilir mi? Bunu yapan insanın ancak gözü kararmıştır, gözüne kan bürümüştür.
Denizkızı vapurun Atlas okyanusuna gömülmesiyle hayatını kaybeden subay Roger Charles Tichborn’nun yerine geçen Tom Castro (Arthur Orton) ve akıl hocası Bogle’ın amacı Lady Tichborn’ın mirasına konmak. Bir yere kadar da planlarını yürütüyorlar. Yani beyazın her daim kızıl bir açığı oluyor. Kimler girip kimler çıkıyor bu açıktan? Kimler ölüyor, kimler kalıyor? Kimler kazanıyor, kimler kaybediyor?
Kocasının öcünü almak için deryabeyi olan dul Çing, 1797’den 1810’a kadar yılına kadar denizlerin hakimiyken hadsiz hesapsız insanın ölümüne neden olduktan sonra, “tilki” olarak başladığı yolculuğunu “ejderhanın kanatlarına sığınarak” bitirdiğinde kendince “bilgi ışığı”na ulaşıyor. Sormak lazım: Beyaz renk bu bilgi ışığının neresinde? Böyle bir şey mümkün mü?
İnsanları öldürerek yaşayan Keşiş Eastman, cesedi 1920 Noel’inde bulunduğunda yanında sadece bir sokak kedisi vardı. Oysa güvercinlere severek başlamıştı hikayesine. Ne olmuştu? Ne değişmişti? Hikayesinin böyle yalnız ve acınası bir ölümle bitmesi için ne yapmıştı Keşiş Eestman?
21 yaşında, 25 Temmuz 1880’de Şerif Gasrett tarafından öldürülen Bill Harrigan arkasında “Meksikalılar hariç” 21 ölü bıraktı. Yüzünde, gencecik yaşında bütün bir ömrü tüketmenin çılgın ifadesi… Yüzünde, adaletten ve zulümden öte bir kimsesizlik. Yüzünde, eskimeye yüz tutmuş bütün bir insanlık tarihi. Sırf öldürmek için öldüren insanın içler acısı hikayesindir Yumurcak Billy.
Bir yanda sadakat timsali Takumi no Kami ve 47 arkadaşı, öte yandan ihanetin başı Kirs Kotsuké no Suké, insanlık tarihinde yüksekliğin ve alçaklığın hiçbir sınırının olmayacağının göstergesidir aslında. Ama 47’ler ve Kira’lar hep olacaktır.
Mervli Hakim’in yaptığı insanların dini duygularını sömürmekten başka nedir.
Mahalle kabadayısı Francisco Real’i öldüren de Hacamat’çı Rosendo’dan başkası değildir.
“Vesaire” ile devam eder Alçaklığın Evrensel Tarihi: Bir İlahiyatçının Ölümü, Yontu Odası, Düş Gören İki Adamın Masalı, Yaya Kalan Büyücü, Mürekkep Aynası, Muhammed’in Dublörü, Cömert Düşman, Bilimde Kusursuzluk Üzerine.
Not: Bu yazı Jorge Luis Borges Alçaklığın Evrensel Tarihi kitabından ilhamla yazılmıştır.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın