Sadr'dan güçlü dönüş!
Mukteda Al-Sadr'ın tek bir konuşması, hareketinin üye ve destekçileri ile bazı Şii silahlı gruplar arasındaki çatışmaları durdurmaya yetti. Bu, Sadr'ın özellikle açıkladığı "siyasetten çekilme" kararı ardından, onun güçlü bir dönüşü olarak sayılabilir! Bununla bir kez daha taraftarları üzerindeki tartışmasız etkinliğini tekrar gösterdi ve "siyaseti bırakmış" olmasına rağmen, Irakta Sadr'sız siyasi sürecin, en azından kısa vadede karmaşa ve istikrarsızlığa yol açabileceğinin göstergesi. Ayrıca, çatışmaların kapsamlı bir Şii iç çatışmasına dönüşmesi için henüz erken olduğu yönündeki yorumları da doğrulamış oldu.
Baskıların artması ve Sadr'ın reaksiyonu
Geçtiğimiz süreçte Şii Koordinasyon Çerçevesi olarak bilinen Sadr rakipleri, Parlamento Sadr'ın yandaşlarının elinde olmasına rağmen, parlamentoda bir oturum düzenlemek için çabalarını yoğunlaştırmışlardı. Bu, Sadr'ın Parlamentonun derhal feshedilmesi çağrısına bir kenara atıp, ona rağmen bir hükümet kurma girişimi olarak sayılabilirdi.
Bu arada İran'da yaşayan Iraklı Şii din adamı, Ayetullah Kazimi el-Hairi'nin Sadr'ı eleştirmesi ve Şiileri İran’ın dini liderini merci olarak kabul etmeleri yönündeki çağrısı, Sadr'ın, ailesinden gelen dini otoritesine bir darbe oldu. Sadr'ın babasına ve Sadr grubuna yakın Şii mercii olarak bilinen, hatta bir ara Sadr'a “fıkıh” (usûl-i fıkıh) dersleri veren Hairi, merciliğinden vazgeçerken, ağır bir şekilde Muktada Sadr'ı eleştirip, O'nu Şiiler arasında parçalanmayı körüklemekle suçlamış ve dolaylı olarak yaptıklarını fitne olarak nitelendirmişti. Dini merci olmak isteyen her kimse, başka bir mercinin onayına ihtiyacı duyar, dolayısıyla Hairi'nın bu tutumu, Sadr'ın merci olma hayallerini gerçekleştirebilmesi için, artık başka bir mercinin kapısını çalması gerektiği anlamına geliyordu!
Öte yandan, Hairi'nin bazı takipçileri, Sadr yanlısı ve merci’in sözleri onlar için çok son derece önemli. Ayrıca, Hairi merciliği bırakma mektubunda, kendi takipçilerine artık İran lideri Ali Hamaney'i takip etmeleri gerektiği yönündeki isteği, Necef'te kalan “Ayetullah” Ali Sistani’nin konumuna da karşı. Sadr hareketinin, daha çok İran liderinin sözlerine bakan Koordinasyon Çerçevesi ile çekişmelerinde, dini ve toplumsal meşruiyetlerini dengelemesi için Sistani önemli bir etken. Bu nedenle Sadr, Ayetullah el-Hairi'nin Şiileri ve takipçilerini İran liderine biat etme çağrısına yanıt olarak, “Ayetullah” Sistani’nin otoritesine atfen, "Necef-i Eşref merci’in yeridir" dedi.
Çok ilginçtir ki, Hairi mektubundan önce, Nuri Maliki'nin basına sızdırılan ses kayıtlarında, savaş için (Sadr’a karşı) "Ayetullah Mirza" adlı bir merci’in fetvasının hazır olduğu yönündeki bilgiler vardı!
Son dönemde Sadr hareketinin lideri üzerindeki siyasi ve dini baskılar o kadar arttı ki, onsuz siyasi sürecin altüst olacağını ve Irak'ın kaosa sürükleneceğini herkese bir kez daha hatırlatma ihtiyacı hissetmiş olabilir. Son günlerde yaşananlar, kontrollü bir gerginlik ve çatışmaydı, ki nihayetinde Sadr'ın Koordinasyon Çerçevesi’nin oyunları rahatlıkla bozabilme kapasitesini herkese hatırlatmış oldu.
Büyük bir Şii iç savaşı olacağı görüşünün aksine, savaş olsa bile, çok uzun sürmeyeceği başından belliydi, çünkü her şeyden önce Sadr “siyaseti bırakma kararına" rağmen, istediği zamanda durumu kontrol etmek için, açık bir kapı bırakmıştı. Mitekim öyle yaptı ve kan akıtmaması için yandaşlarına evlerine dönmeleri için çağrı yaptı. Öte yandan hala kendine has bir etkinliği olan Ayetullah Sistani henüz son sözünü söylemedi. Sadr’a karşı artan siyasi ve dini baskıya rağmen, Koordinasyon Çerçevesi’nin tüm tarafları da çatışmaya girmeyip durumun daha da gerginleşmesini istemedi. Ayrıca, en azından şu anda Şii iç savaşını yoğunlaştırmak için güçlü bir dış teşvik de yoktu. Ayrıca, olası Şii iç savaşı, petrol piyasasını etkileyebilir ve Irak komşuları için 40 milyonluk nüfusu ile önemli bir pazarı kaybetme riski doğurabilir.
Şimdi ne olacak?
Seçimlerden bu yana Sadr, Koordinasyon Çerçevesi’ne hükümeti kurmak için bir kaç kez fırsat verdi. Karşı tarafa 40 günlük süre, parlamentodan çekilme ve daha sonra büyük bir cuma namazında verdiği mesajda bazı şartlar ile tekrar onlara hükümet kurmak için fırsat verdi. Buna karşılık, Koordinasyon Çerçevesi’nin Sadr taraftarlarının “Maliki'nin kopyası” olarak gördükleri Muhammed Şiya Al-Sudani'yi aday gösterilmesi ve Mustafa Kazımi'nin istihbarat ve Başbakanlık ofisi gibi bazı pozisyonlarda yaptığı değişikliklere izin vermeyeceklerini açıklaması, Sadr hareketinde hükümet kurulduktan sonra, kendilerine karşı etkisizleştirme çabaları artabileceği endişesi yarattı. Bu, tam da daha önce Koordinasyon Çerçevesi’nin Sadr hükumetinden duyduğu endişenin aynısıydı! Sadr'ın iktidarı tamamen ele geçirmesi halinde, onları etkisizleştirebileceğine inandıkları için Sadr’ın hükümet kurma girişimlerini sekteye uğrattılar.
Büyük olasılıkla, son günlerde yaşananların ardından, artık Sadr ile Koordinasyon Çerçevesi arasında, en azından açık bir şekilde ortak bir hükümet kurmak için var olan girişimler sonuçsuz kalacak. Büyük olasılıkla yeni bir seçim çözüm olarak görülebilir ve her iki taraf da bu konuda bir uzlaşmaya varabilir.
Tabi gerilim bir süre daha devam edecek gibi görünüyor. Çünkü hükümet kurulsa bile gösterilerin yeniden başlaması ihtimali her zaman vardır ve olası bir iç savaşta bir tarafın diğerini yok etmesi de oldukça zor olduğundan, tekrar bir seçimi kabul edebilirler. Sadr, siyasetten çekildiğini vurgulamış olsa da, “Sadr’ın Bakanı” Twitter'da "göstericilere müdahale edilmesine izin vermeyeceğiz" diyerek, meydanı o kadar da kolay terk etmeyeceğini göstermiş oldu!
Ziryan Rojhılati – Rudaw Araştırmalar Merkezi Direktörü
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)