Hiçbir şey bir anda başlamadı. Hiçbir şey bir anda olup bitmedi. Binler, milyonlar, milyarlarca yıl sürdü.
Her oluşum ve değişim ardında izler bıraktı. Bu izleri sürerek neler yaşandığına dair hipotezler geliştirip milyonlarca yılın karanlığında ışık yırtıkları açabildik.
Sıfır noktasına Big Bang (Büyük patlama) desek de bir patlama olmadı. 13,5 milyar yıl önce evren genişlemeye başladı. Bir noktadan değil, her noktadan.
Genişledikçe, her şey birbirinden uzaklaşıp serpildi. Genişleme devam ediyor. Sonsuz değil, sonlu bir evren. Kim bilir, belki de bir gün tüm sınırlarına varabileceğiz.
Dünya, evrende bilinen tek yaşam alanı. 4,6 milyar yıl önce bir süpernova patlaması güneşi, etrafındaki gezegenleri ve o zamanlar bir lav topu olan dünyamızı oluşturdu. Dile kolay milyarlarca yıl önce.
Çok hızlı dönüyor, bir günü altı saatte tamamlıyordu. Sürekli meteor yağmurları düşüyor ve gittikçe soğuyordu.
20 milyon yıl boyunca göktaşlarıyla su damlacıkları düştü dünyaya. Doğumundan 700 milyon yıl sonra, su tüm yüzeyi kapladı.
NASA'nın Goddard Uzay Araştırmaları Enstitüsü Venüs gezegeninin de 2 milyar yıla kadar dünyadaki su hacminde okyanuslara sahip olduğunu tahmin ediyor.
Başlarda ayın dünyaya aşırı yakınlığı dev gel-gitlere ve fırtınalara yol açıyordu. Zamanla ay uzaklaştı.
Lav patlamaları su üzerindeki ada ve kıtaları oluşturdu.
Göktaşlarının değişen yörüngesi dünyaya daha az düşmelerini sağladı.
Bir yandan dünya soğuyor, diğer yandan tek hücreli bakteriler gezegendeki ilk yaşam formları olarak ortaya çıkıyordu.
3,5 milyar yıl önce okyanuslar oksijenle dolmaya başladı. Atmosfer gittikçe değişti. 2 milyar yıl boyunca oksijen arttı, dönüş yavaşladı, günler uzadı.
3 milyar yıl önce hala dünyamızda bitki, dinozor ve insan yoktu.
1,5 milyar yıl önce okyanusların dibindeki plakalar kırılıp karaların yerini değiştirdi.
Volkan patlamaları sürerken, 650 milyon yıl önce Güney Avustralya’dan itibaren tüm dünya buz tutmaya başladı.
15 milyon yıl sonra erime başlayana kadar yeryüzü buzla kaplandı.
600 milyon yıl önce günler 22 saat ve dünya daha sıcaktı.
Ve 540 milyon yıl önce okyanuslardaki ilkel bakteriler bitkilere dönüşmeye başladı.
Solucan ve sürüngen gibi çok hücreli organizmaların ilk formları çıktı ortaya. Binlerce bitki ve hayvan türü oluştu.
460 milyon yıl önce kıtaların hareketiyle karada yosunlar görülmeye başladı. Ve dünyayı daha yaşanılır kılan ozon tabakası oluştu. 400 milyon yıl önce.
375 milyon yıl önce bir balık türü ortaya çıktı. 15 milyon yılda bu balıklardan dört bacaklı omurgalılar meydana geldi.
Artık ağaç ve bitkiler daha çok oksijen üretiyor, kırkayaklar ve iki metre büyüklüğünde devasa yaratıklar yeryüzünde geziyordu.
300 milyon yıl önce ölen bitki tabakaları kayaların altında günümüzde çıkardığımız kömürü oluşturdu.
Ama bir şey oldu! Gidişatı tersine çeviren. Sibirya patlamaları gezegendeki yaşamın %95’ini öldürdü. Artık sadece okyanuslardaki yosunlar ve yeraltında çukur kazan bazı yaratıklar yaşayabiliyordu.
Dünya gezeni 250 milyon yıl öncesine, yaşamın olmadığı döneme döndü.
50 milyon yıl sonra gezegen normalleşti, bitki örtüsü geri döndü. Yeni türler ortaya çıktı.
240 milyon yıl önce dinozorlar görülmeye başladı.
190 milyon yıl önce süper kıta Pankea kırıldı, Tetis kırılan çatlağı doldurdu ve bugünkü Ortadoğu’yu oluşturdu.
Besinler milyonlarca balık çekiyor, ölü balık ve planktonlar okyanus tabanına seriliyor, 10 milyon yıl boyunca kaya tabakalarının örttüğü balık ve planktonlar petrole dönüşüyordu.
Ama dünyayı yine bir felaket bekliyordu. 10 km genişliğinde, Everest dağı büyüklüğünde bir asteroid dünyaya çarptı ve milyonlarca nükleer silah enerjisi yeryüzüne yayıldı. Dünyanın her yerine yağan kayalar deprem ve tsunamilere yol açtı. Eriyik kaya ve toz gezegeni yuttu adeta. 65 milyon yıl önce dinozorlar yok oldu. Büyüklükleri sonlarını getirdi, saklanamadılar.
Dinozorların yemi olan yeraltındaki memelilerse hayatta kaldı.
Ve 20 milyon yıl önce dünya bugünkü durumuna kavuştu. Dile kolay, 20 milyon.
Gözümüz insana benzeyen türleri arıyor artık. Ya da insanı. Nerede o? Ne zaman ortaya çıkacak? Ne yapacak? Nasıl yaşayacak?
2,3 milyon yıl önce Doğu ve Güney Afrika’da bugünkü insana benzeyen, arkaik insan türü diyebileceğimiz, alet yapan ve dünyayı dolaşan Homo Habilis çıktı ortaya.
Kendisinden sonrakine mi evrildi, yoksa ortadan mı kalktı bilinmez ama 2 milyon yıl önce dik insan dediğimiz, avcılık yapan, ateşi bulan Homo Erectus’la karşılaşıyoruz. Homo Erectus Afrika’dan çıkıp Asya ve Avrupa’ya yayıldı. Ancak 108 bin yıl önce o da yerini bir başka türe bıraktı: Homo Sapiens.
Bilen insan. Homo Erectus’tan bir milyon yıl sonra, 300 bin yıl önce görüldü. Modern insanın atası bu işte.
Homo Sapiens iki kez büyük göç dalgalarıyla Afrika’nın dışına çıktı. İlki 130 bin yıl önceydi. İkincisi 70 bin yıl önce. Mezopotamya’ya geçti, kalanlar kaldı. Gerisi uzak doğuya doğru yürüyüşünü sürdürdü. 65 bin yıl önce Avustralya’ya, 60 bin yıl önce de Avrasya’ya yerleşti. Amerika’ya ise ancak 15 bin yıl önce ulaşabildi.
Homo Sapiens (Bilen insan) elbise giydi, deriden barınak ve aletler yaptı, estetik duyguları gelişti. 40 bin yıl önce ilk sembolik temsili bir kayanın üstüne çizdi.
Karmaşık bir dil konuştu ve anaerkil refleksler gösterdi. Gittiği coğrafyaya göre deri rengi ve burun yapısı gibi değişikliklere uğradı.
Homo Sapiens’e yakın dönemlerde birçok farklı insan türüne rastlandı ama hiçbiri hayatta kalamadı.
Almanya’nın Düsseldorf şehrine yakın Neander vadisinde bulunan Neandertaller 250 bin ile 40 bin yıl arasında Avrupa’da ortaya çıktı, Levant’ta (Akdeniz) Homo Sapiens ile karşılaştı, ancak Afrika’ya ve Özbekistan’ın doğusuna ulaşamadan ortadan kalktı.
Beyni Homo Sapiens’ten daha büyük olan Neandertaller, kireçtaşı mağaralarda yaşadıkları için fosilleri günümüze ulaşabildi.
Kürdistan’ın güneyindeki Şaneder (Şanidar, Zewî Çemî) Mağarası’nda 35 bin ve 65 bin yıl öncesine uzanan 12 Neandertal kalıntısı bulundu.
Yine 600 bin yıl önce Homo Heidelbergensis Afrika’da, 430 bin yıl önce Denisovalar Sibirya’da, 400 bin yıl önce Homo Antecessor İspanya’da ortaya çıktı, ancak hiçbiri Homo Sapiens kadar şanslı olamadı.
Dünya gezegeninin sirkülasyonu sürdü. 40 bin yıl önce buz devri başladı. İnsanlığın gelişimi 20 bin yıl yavaşladı.
14 bin yıl önce buzlar çekildi.
O zamana kadar göçebe bir yaşam sürdüren insan türünden bazıları 11 bin yıl önce Ürdün nehri kenarındaki Eriha’da (Riha), M.Ö 9500 yılında ilk yerleşim yerini yaptı. 9 bin yıl önce de M.Ö 7400’lere tarihlenen Konya Çatalhöyük’te yerleşim görülecekti.
Ancak ondan önce Kürdistan’da insanlar yerleşik hayatın ilk işaretlerini yaklaşık 12 bin yıla tarihlenen Girê Mirazan (Göbeklitepe) ve Girê Keçel (Karahantepe) ile vermişti.
Bu dönemde Mezopotamya insan ve hayvan göçlerinin geçiş güzergâhıydı ve yaşam için uygun bir sıcaklığa sahipti. Fırat ve Dicle nehirleri sulama için bulunmaz kaynaklardı.
Ve 13 bin yıl önce insanlığın Neolitik dönemi, tarım devrimi başladı. Mezopotamya’nın güneyinde insan ekim yaptı, hayvanları ve bitkileri evcilleştirdi.
Kimdi bu M.Ö 5500’lerde ortaya çıkan Sümerler? Kafkasya’dan gelen Hurri-Urartu kültürlerinin devamı mıydı, İndus Vadisi’nden miydiler yoksa proto-Fıratlılar diyebileceğimiz Samarra kültüründen miydiler? Henüz bilinmiyor.
Konuştukları dil herhangi bir dil grubuna girmiyor. Her ne kadar Kürtçe gibi dillerle yüzlerce ortak sözcükleri olsa da.
M.Ö 4000’lerde şekillenen Sümer kültürü Lugal adı verilen krallar ve Ensi denilen rahip yöneticiler öncülüğünde şehir devletleri kurmaya başladı. Hanedanlıktan önce Eridu, Şuruppak, Sippar, Larsa ve Bad-Tibira şehirlerini kurdular. Daha sonra Ur, Uruk, Kiş, Nippur, Lagaş gibi 18 temel şehir ve daha birçok şehirler yaptılar.
Dicle ve Fırat’ın bereketiyle kanallar yapılıp, tarlalar sulandı. Enerji ve madde toplandıkça yeni icatlar kaçınılmaz hale geldi.
Ziggurat adı verilen tapınaklar M.Ö 4000’lerde yapıldı. M.Ö 3500 civarında ise Sümerler tarihin akışını değiştiren yazıyı buldu.
Yakın bir dönemde Sümerler’den yaklaşık 500 yıl sonra Nil Nehri kenarında bir başka medeniyet gelişiyordu: Mısır.
M.Ö 3150’de firavunlar Mısır’da egemenlik kurdu. Mısırlılar M.Ö 3200’lerden itibaren yazıyı kullanmaya başladı. Bu yazı 700 civarında sembolden oluşuyordu. Zamanla hieratik ve hiyeroglif yazı stilleri gelişti. Yazı malzemesi olarak taş, tahta, deri ve papirüs bitkisi kullanıldı.
Öte taraftan İndus ırmağı kenarında M.Ö 9000’lerde tarıma başlayan Hintliler İndus Vadisi uygarlığını yükseltiyordu. M.Ö 3300’de bir kent uygarlığına evrildi. Aryan göçleriyle gelişen Veda Uygarlığı Hinduizmi doğurdu. İndus Uygarlığı’nın 400-500 karakterden oluşan yazısı henüz çözülemedi.
Mezopotamya, Mısır ve Hint medeniyetlerinden uzakta Çin’de de Sarı Nehir kenarında 7 bin yıl önce Neolitik kültür gelişti. M.Ö 2100’lerde ilk hanedan ortaya çıktı. M.Ö 1500’lerde yazı keşfedildi.
Okyanusun diğer tarafında Mezoamerika’da ise çok sonraları Olmek, Zapotek, Maya, Aztek ve İnka medeniyetleri ortaya çıktı.
Meksika’nın körfez kıyılarında M.Ö 1200’lerden itibaren Olmek kültürü gelişti. Bir nehir adası kuran Olmekler çok sayıda büyük baş oyuntuları, heykel, maske, figür ve dikili taş ürettiler.
Honduras, El Salvador ve Guatemala'ya uzanan Mezoamerika’daki Maya Uygarlığının M.Ö 1800’lerden itibaren yerleşik hayata geçtikleri tahmin ediliyor. M.Ö 600 dolayında yükselişe geçen Mayalar arkalarında dikilitaş ve piramit gibi çok sayıda eser bıraktı.
Serüvenini bu şekilde sürdürdü insan. Dünyanın birçok yanında birbirinden bağımsız bir şekilde yerleşik hayat, tarım ve yazı gelişti.
M.Ö 2350’de Akadlı Sargon Sümer ülkesini ele geçirip tarihin ilk imparatorluğunu kurdu. M.Ö 2141’de Gutiler Akadları yıkıp Sümer ülkesine egemen oldu.
M.Ö 2025 – M.Ö 612 yılları arasında tarihin en ihtişamlı imparatorluklarından olan Ninova merkezli Asurlular tarihi şekillendirdi.
Sonraki yüzyıllarda Mısır İmparatorluğu (M.Ö 1550 – M.Ö 1077), Hititler (M.Ö 1460 – M.Ö 1180), Babil (M.Ö 1900 – M.Ö 1600), İsrail Krallığı (M.Ö 1050 – M.Ö 586), Mittaniler (M.Ö 1500 – M.Ö 1300), Kartaca (M.Ö 814 – M.Ö 146), Medler (M.Ö 625 – M.Ö 549), Ahameniş (M.Ö 550 – M.Ö 330), Roma Cumhuriyeti (M.Ö 509 – M.Ö 27) Makedon Krallığı (M.Ö 334 – M.Ö 323), Antik Yunanistan (M.Ö 756 – M.Ö 146) gibi birçok imparatorluk ve uygarlık insanın serüvenine damgasını vurdu.
M.Ö 500’lerden itibaren medeniyetler merkezlerinin dışına yayıldı.
Sümerler devasa kültür ve mitolojileriyle İbranilerin Babil sürgününden itibaren Yahudi, Hristiyan ve daha sonraları Müslüman kültürleri etkiledi. Fenike, Yunan ve Roma yoluyla tüm dünyaya yayılıp, modern dünyanın belleğini oluşturdu.
Tarih coğrafyadan, jeoloji jeopolitikten, biyoloji psikolojiden, siyaset antropolojiden bağımsız değil. İnsanın öyküsü tüm bunların tepkimesiyle şekilleniyor.
Bizler 2 bin yılı bile uzun bulurken, insanın yüzbinler, dünyanın milyarlar, evrenin on milyarlara yayılan tarihi akıl gözümüzü kamaştırıyor.
İnsanın, dünyanın ve evrenin serüveni sürüyor. Hiçbirinin teminatı yok. Sırlarını çözüp sebeplerine vakıf olduğumuz ölçüde merakımız doyuma ulaşacak, geleceği öngörüp özgürleşebileceğiz. Kim bilir!
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın