‘Terör örgütü destekçisi AİHM’

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Selahattin Demirtaş hakkındaki kararı malumunuz ve Türk Devlet Başkanının şu tepkisi; "AİHM kararları bizi bağlamaz. Bugüne kadar terör örgütüyle ilgili birçok kararı var. Hepsi de aleyhedir... Karşı hamlemizi yapar, işi bitiririz”. “Bizi bağlamaz”ı atlıyorum, uzman yorumcusu çok. Dikkatinizi “terör örgütü ile ilgili kararlar”a konu davalara çekmek istiyorum.

 

 

Şükran A. adlı genç kız, 20 Haziran 1993

 

 

Mardin’in Derik ilçesi Taşit köyünü askerler basar. Doğrudan Şükran’ın evine giderler. Tüm bir aileyi gözaltına alırlar. Derik Jandarma Bölük Komutanlığında erkekleri ve kadınları ayrı hücrelere koyarlar ve işkence seansları...

 

 

Gerilla sığınaklarının yerini öğrenmek istiyorlardı. Bilmiyorlardı. Bilselerdi, belki işkenceden tecavüzden kurtulmak için söyleyeceklerdi! Tam üç gün. Askeri birliğin komutanı, Şükran’a saldırır ve tecavüz eder. Dağa çıkarır, kurşun sıkar, ölümle korkuturlar. Orada onu bırakıp giderler.

Şükran cesurdu, yılmaz, direnir. Tecavüze uğradığına dair doktor raporu alır. Fail hakkında suç duyurusu yapar. Özgür Gündem olayı “Topyekün Savaşta Tecavüz Var” başlığıyla verir. Olay Meclise taşınır.

 

 

Derik Cumhuriyet Savcısı şikayeti işleme koymaz. Dava AİHM’ne gider. Şükran Strasburg’a gider, başından geçenleri Avrupalı hukukçulara anlatır, Türk devletini tecavüzden mahkum eder. Savunucusu, havaalanında ayağında terlik türü ayakkabı ve ince entarili ürkek ama kararlı halini hiç unutamadığını bana anlattı.

 

 

Yerel seçim günü, 26-27.03.1994

 

 

Türk savaş uçakları Şırnak’ın Gewer (Kuşkonak), Bêavê, Bêsûkê (Koçağılı), Uludere’nin Şirîş (Sapaca), Cizre’nin Şax (Çağlayan) ve Hebler (Hisar) köylerini bombalar. 38 köylü katledilir; Gewer’den: Mehmet (63), Ayşe (64) ve Adil Uygur, Ömer Kalkan (39), İbrahim Duran (50), Elmas (37), Mirza (3), Şerife, Mehmet (15), Abdulkerim (2), Şaban (9), İrfan (6) ve Xunaf Yıldırım (3), Mehmet (37), Çiçek (2), Ali (6), Ayşe (1), Ömer (12), Brüsk (36) ve Abdurrahman Benzer (4), Hatice (54), Xanê (15) ve Kerime Altan; Bêsûkê’den: Şewrê, Xoxê (60) ve Xanê (40), Ayşe (65) ve Newroz Bengin (6), Şemsi Koçar (18), Zahide Kıraç (2) ve Fatma Bedir (3); Şax ve Hebler’den Ahmet Ceren, Selamet İnegöl, Şirîş’ten Meryem (55) ve Salih Şen (65).

 

 

Gewer köylüleri o kadar feci parçalanmışlardı, kadını erkekten ayırmak mümkün değildi. Toplu mezarlara atılırlar. AİHM, Türk devletini suçlu görür ve 2 milyon 305 bin Euro tazminatla cezalandırır (Kasım 2013). Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, bombalama yapan savaş uçağının numarasını, seyir saatini, uçuş güzergahını açıklayarak, AİHM kararına bir nevi katkıda bulunur!

 

 

Mehmet Şerif Avşar, 22 Nisan 1994

 

Diyarbakır’ın Yenişehir Semtinde Baran Gübre Çiftçilik adlı işyerine beşi köy korucusu ikisi polis edasında silahlı yedi kişi gider, Şerif Avşar’ı (28) sürükleyerek 21 AF 989 ve 21 T 1127 plakalı iki araçla uzaklaşırlar. Aile bireyleri, Diyarbakır’ın Saraykapı Semtindeki Jandarma Alay Komutanlığı girişine kadar izlerler. Burası JİTEM merkeziydi. Canlı girilir ölü çıkılırdı.

 

 

İHD, Uluslararası Af Örgütü, Uluslararası PEN, Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (FIJ), Kürdistan İnsan Hakları Projesi (KHRP) ve daha birçok kuruluş uluslararası çapta bir çalışma başlatırlar. Yetmez. Afşar’ın kafasına iki kurşun sıkılmış haldeki cesedi, Silvan Topraklı köyü cıvarında araziye atılmıştı. Otopsi raporuna göre, 27-28 Nisanda öldürülmüştü.

 

 

Beş köy korucusu Hazro ilçesi Sinê köyünden Ömer Güngör, Feyzi Gökçen, Yaşar Günbatı, Aziz Erbek ve Nevzat Akçıl idiler. Diğer ikisi; itirafçı Mesut Memedoğlu ve JİTEM’li astsubay Gültekin Sütçü’ydü. 12 yıl ‘kayıp’ Sütçü, 2006’da Bulgaristan’dan Türkiye’ye girerken yakalanmış gösterilir. “Zaman aşımı” ve ilk duruşmada beraat.

 

 

5.07.1994’te Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesinde başlayan dava, 2000’de sonuçlanır. Bir tek Ömer Güngör ceza alır (20 yıl). JİTEM’den bahsedilmez, adli vaka olarak nitelendirilir. AİHM, “etkili soruşturma yürütmemek ve can ve mal güvenliğini sağlamamak”tan Türkiye’yi 148 bin YTL cezaya mahkum eder (2001).

 

 

Bolu Dağ Komando Tugayı’nın katliamları, Mayıs 1994

 

 

18.05.1994, Lice’nin Entax (Kabakaya) köyü Cûmarê (Esenli) mezrasını basan askerler, Emin Çelik, Mehmet Turan ile Fatih, Abdulbaki, Mustafa, Hilmi, Fahri, Ekrem, Ramazan ve Mehmet Ali Bulut’u alırlar. Lice Yatılı Bölge Okulunda iki gün tutarlar. Burada Emin Çelik, Mehmet Turan ile Fatih, Abdulbaki ve Hilmi Bulut serbest bırakırken, Mustafa, Fahri, Ekrem, Ramazan ve Mehmet Ali Bulut’u tutarlar.

 

 

Fahri Bulut’un cesedi 6.06.1994’te bulunur, tek değil, yanında 14.05.1994’te Lice’nin Sîsê (Yolçatı) köyünden alınan Mehmet İlkkaya’nın cesedi de vardır. Olay, AİHM’ne gider, Türkiye tazminat ödemeye mahkum olur.

 

 

24.05.1994, askerler Kulp’un Çağlayan köyü Deveboyu mezrasından Hasan (42), Mehmet Selim ve Cezayir Orhan’ı alırlar. Lice askeri karakolunda tutarlar. Sonrası yok. AİHM, Türk devletini tazminat ödemeye mahkum eder (18.06.2002).

 

 

Eski korucuların katledilmesi, Ocak 1996

 

 

9.01.1996, Basa (Güçlükonak) Bizina (Koçyurdu) köyü karakolu askerleri, PKK’ye yardım ettiklerini ileri sürerek, Sewazî (Gümüşyazı) köyünden Neymettulah ve Abdullah İlhan, Ramazan Oruç, Ahmet ve Halit Kaya ile Gerê (Çevrimli) köyünden Ali Nas’ı alırlar. Bazıları köy korucusuyken silah bırakmışlardı.

14.01.1996, Bizina korucularından Abdulhalim ve Abdurrahman Yılmaz, Mehmet Öner ve Lokman Özdemir’i karakola çağırırlar. “Gözaltındakileri nakledeceklerdi”. Nakil, Beşir Nas’a ait “56 AH 320” plakalı minibüsle yapılacaktı.

 

 

Köylüler gözleri bağlı halde minibüsle Taşkonak Taburundan yola çıkarılırlar. İplerle aracın oturaklarına bağlıdırlar. Yanlarında sadece iki uzman çavuş ve bir er vardır. Çok geçmez. Köylüler silah sesi duyar. Üstte askeri helikopter uçuyordu.

 

 

Köylülerin olay yerine gitmesine ancak akşam vakti izin verilir. Korkunçtu. Minibüs delik deşikti. Yanmıştı. Beşir Nas dışında 10 köylünün cesedi kömür halindeydi. Geriye birinin yarısı yanmış ayağı kalmıştı. Şoför Beşir Nas kaçmaya çalışmış, ancak kurşun yağmurundan kurtulamamıştı. Ne hikmetse iki uzman çavuş ve ere hiç birşey olmamıştı! “Canımızı zorbela kurtardık!” diyorlardı.

Devlet için, “Katliamı teröristler yapmıştı.” Ölenlerin aileleri için, “asker yapmıştı”. Katliam, AİHM yolunu tutar. Türkiye her ölen için 15 bin Euro manevi tazminat ödemeye mahkum olur.

 

 

Albay Levent Ersöz’ün kayıpları, 2001

 

 

Şırnak Jandarma Alay Komutanı Ersöz, Serdar Tanış’ın ailesine telefon açar: “Oğlunuz ilçe başkanlığı yaparsa onu öldürürüz” der. Çok geçmez, HADEP Silopi İlçe Başkanı Tanış ile ilçe yöneticisi Ebubekir Deniz, 21.01.2001’de gözaltına alınırlar. Tanış’la Deniz’i arkadaşları Silopi Jandarma Komutanlığı kapısına kadar götürürler.

 

 

Saat 16.30, ağızları bantlı ve elleri bağlı şekilde Broadway marka aracın bagajına konulurlar. Üç araçla Levent Ersöz, İsmail Cömert, Selim Gül (Gür), Uzman Çavuş Abdullah. Ali Kemal, Başçavuş Veli, Hezil Çayı ile Cizre Suyunun birleştiği, “Üçgen” olarak adlandırılan, Irak, Suriye ve Türkiye sınırlarının birleştiği yere giderler.

 

 

15-20 km’lik yolda elleri ağızları bağlı Deniz ve Tanış bagajdan çok bitkin halde çıkarırlar. Ersöz, Tanış’a “Sana akıllı ol dedim” der ve G3’le bir el ateş eder. Kovan kaybolur, arar, bulurlar. Ardından Ali Kemal ve Veli, tararlar. Grup ayrılırken, Selim Gül (Gür) ve Ali Kemal cesetleri yok etmek için kalırlar. (Ergenekon’dan Ersöz’ün tutuklanmasını haksızlık gören insanlıktan nasibini almamışlar var halen.)

 

 

AİHM için Danış ve Deniz’i kaybedenler jandarma güçleriydi. Türk devleti, 170 bin Euro tazminat ödemeye mahkum olur.

 

 

12 yaşındaki Uğur’u nasıl “terörist” yaptılar?, Kasım 2004

 

 

Uğur Kaymaz, ilkokul beşinci sınıf öğrencisiydi. Ailesiyle Kızıltepe’de oturuyordu. Üç kardeşi vardı. Babaannesi de onlarla oturuyordu. Baba Ahmet’in kamyon tankeri vardı. Gittiği yerlerden çocuklarına hediyeler getirirdi. Uğur’u yanına alırdı bazen. Uğur bu sayede daha küçük yaşında birçok şehir görmüş, yeni insanlar tanımıştı.

 

19 Kasım 2004, evde hummalı bir çalışma vardır. Baba İskenderun’a yük almaya gidecekti. Sefer hazırlıkları yapıyordu. Saat 16.30-17.00 arasıydı. Anne sofrayı hazırlarken, eşi battaniye ve benzeri eşyalarını kamyona yerleştirmekle meşguldü. Uğur da babasına yardım ediyordu. Ayaklarında terlik vardı. Aceleleri vardı. Sofrada yemek bekliyordu. Evin 40-45 metre ötesindeydiler. Yemeğe gelemediler. Kurşun sesleri o kadar seriydi ki...

 

 

20 dakika sonra sesler kesilir. Uğur kamyonun önünde diz çökmüş, boynu öne düşmüştü. Her yanından kan akıyordu. Babası yanda kanlar içinde yatıyordu. İkisi de cansızdı. 21 kurşun almışlardı; Uğur’a 4’ü sağ ve sol eline, 9’u da sırtına 13, babaya 8 kurşun. İnfaz edercesine, çok yakından...

 

 

Söz konusu polisler Mehmet Karaca, Yaşefettin Açıkgöz, Seydi Ahmet Töngel ve Salih Ayaz, “meşru müdafaa” bahanesiyle beraat kararı alırlar (18.04.2007). Temyize gider. Yargıtay Birinci Ceza Dairesi, Haziran 2009’da kararı onaylar.

 

 

AİHM, olaydan Türk devletini suçlu görür ve 70 bin Euro ödeme cezası verir (Mart 2014). AİHM heyeti, devlet avukatlarına şunu da sorar: “Kurbanların hiç direnişi var mıydı?”, “Neden o kadar fazla mermi?”, “Neden ile de öldürmek?”

 

 

‘Terör örgütü’yle ne ilişkisi var bunların?

 

 

Saydığım birkaç örneği onla değil, yüzle değil ama binlerle çarpın. Tümü de sivillere yönelik suçlar. AİHM’nin baktığı olaylar bunlar. AİHM suçlanabilir, ama bunu yapacak olan Kürtlerdir, Türk devleti değil. Zira yavaş çalışıyor ve çok kere Türk devletini kayırıyor. Öte yandan konu oldukça önemli. AİHM dosyaları, kimin terörist olduğunu açık gösteriyor. Dosyalar, Kürtlere karşı işlenen suçların uluslararası hukukça tasdikli bir belgesi, bir iddianamesi niteliğindedir.

 

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)