Meksika Sınırı’nda acı biber, dürüm ve Kürtler’e altın öneriler

Bir süre önce tıpkı Kürdistan gibi sınırlarla bölünmüş Mexico'yu ziyaret ettim. Burada bir sınır telinin aslında nelere muktedir olduğunu çıplak bir şekilde görmek mümkün. Meksika ve ABD'de kalan topraklarıyla burası, dünyanın en ünlü sınır maceralarına ev sahipliği yapıyor.

 

"Meksika Sınırı" artık sadece toprakları ikiye bölmüş olmak değil; edebiyattan sinemaya birçok alanda kullanılan bir kültür öğesine dönmüş durumda. Bu sınır, sınırın her iki tarafındakiler için de bir özgürlük anlamı taşıyor. ABD'nin suçluları özgür olmak için Meksika'ya kaçarken, Meksika'nın suçtan kaçan insanları özgür olmak için ABD'ye geliyor.

 

De Juarez ile El Paso'yu ortadan ikiye ayıran ve iki ayrı şehir kılan sınır, tıpkı Nusaybin ile Qamişlo'yu bölen sınır gibi. Ama bu sınırın iki tarafı da işgal altında değil. Sadece kendi seçimleri olan bir kaderi yaşıyorlar. Bu en azından tarihsel olarak böyle.

 

Fakat şartlar, Meksika'da kalan De Juarez'i dünyanın en çok suç işlenen şehri yaparken, ABD'nin New Mexico eyaletinde kalan El Paso, bölgenin en güvenli şehri olmuş.

 

Coğrafyası Kürdistan'ın Berriyê (Mardin, Urfa, Halep) mıntıkası ile neredeyse aynı olan ve toprak evleriyle kendinizi Harran ya da Suruç'ta hissedeceğiniz Mexico, neredeyse aynı olan mutfağıyla da öne çıkıyor. Bol acı ve dürüm et kültürü. Doğrusu ciğercileri de bizimkilerden daha iyi.

 

Burası bir sınır bölgesi ve dolayısı ile akademisyenleri en çok ilgilendiren şey, sınır kavramı ve bunun hareketlenmeler üzerindeki etkisi. Buradaki programımda New Mexico eyaleti boyunca Kürdistan meselesini yirmiden fazla akademisyen ve sınırlar üzerine çalışan aktivist, sinemacı ve edebiyatçı ile konuştum. Hepsinde de benzer bir duygu vardı: Kürdistan'ın dörde bölünmüş (ki bence aslında yediye bölünmüş) olmasına duydukları öfke. Zira, şimdi dünyada sadece Kürdistan böylesi büyük bir trajedi yaşıyor. Nitekim sınırlar üzerine film gösterimi yapan Les Cruces'deki bir atölyede en çok izlenen filmlerden ikisi, büyük Kürt yönetmen Behmen Qûbadî'ye ait: Sarhoş Atlar Zamanı ve Yarım Ay.

 

Bu arada evinde onuruma verdiği yemekte New Mexico State University’nin siyaset bilimi hocası, sınırlar ve kimlikler uzmanı Prof. Yosef Lapid ile konuklarının da katılımıyla uzun uzadıya Kürdistan ve bağımsızlığı meselesini konuştuk. İsrail asıllı Prof. Lapid, müthiş bir Ortadoğu bilgisine sahip. Yakın bir döneme kadar bölgede çalıştığı için de neredeyse her şeye tanıklık etmiş. Mesela İsrail-Filistin meselesi için "çözümsüz bir konu" diyerek diğerlerinden ayrışıyor.

 

 

Prof. Yosef Lapid'in Kürdistan meselesi ile ilgili görüşleri şöyle:

 

-Kürtlerin ulus inşası tamamlanmış durumda. Artık her parçada kendi ulusunun durumunu kavramış milyonlar var. Örgüt ve liderlerin hatalı bir yönlendirmesi olmazsa bu süreç büyük ve bağımsız Kürdistan ile son bulur.


-Dünyada 7 parçaya bölünmüş başka bir ulusa denk gelmedim. Bunun trajedisi kadar size kattığı şeyler de var. Örneğin tek devletin işgali altında olmanız kimliğinizin tamamen yok olmasına da sebep olabilirdi.

 

-Kürtlere tavsiyem, parçalara bölünmüş dahi olsalar, birleşik bir siyaset yürütmeleri. Şu an Türkler, Farslar ve Araplar arasında çelişkiler olmasına rağmen; Kürtlere karşı ittifak geliştirmeleri uzun zaman almayacaktır.

 

-Barzani’nin siyaseti ailesinden aldığı birikimin sonucu. 20 yıl önceki durumu gözönüne alındığında, birkaç petrol kuyusu ile şimdi dünyanın vazgeçemeyeceği bir lider olması arasındaki politik başarı takdire şayan. Türkiye, onun bütün Kürtlerin üzerinde ittifak edeceği bir lider olmaması için çeşitli yollar deneyecektir.

 

-Öcalan şüphesiz etkileyici bir lider ama bağımsız Kürdistan dışında savunacağı her görüş onun etkisini kaybettirecektir. Ortadoğu konfedaralizmi reelpolitik açısından imkansız bir rüya. Ama inanmak isterseniz, duygusal bir politikaya inanmaya devam edebilirsiniz. Bu da yürütülen şeyi politika değil din ve inanç yapar. Bu anlamıyla benim alanımın dışında kalıyor.

 

-Dünya bağımsız ve birleşik Kürdistan’a şimdiye dek hiç olmadığı kadar hazır. İsrail bile Türkiye’nin hamisi ve en büyük müttefiki olmasına rağmen Kürdistan’dan yana tavır alıyor çünkü dünya Kürdistan’ın olması gerektiğinin farkında.

 

-Bu rüzgarı arkanıza almalısınız ve bence kendi kaderinizi başka ülkelerin boyunduruğundan koparmalısınız. Doğal ve insan kaynakları açısından dünyanın kendi kendine yetebilecek ender bölgelerinden biri olarak Kürdistan’ın bağımsız devletinin olmaması, tarihin akışına ters bir durum. Size yardım edecek ülkelerle işbirliği konusunda tereddüt etmenizi anlamıyorum.

 

-Hangisi olur bilmiyorum ama bir liderin bağımsız Kürdistan’a öncülükte öne çıkması lazım. Barzani, Öcalan ya da başka biri farketmiyor ama küresel güçler böyle bir lider görmek ister.

 

-Amerika ya da diğer güçler demokrasi havarisi değildir; çıkarlarına bakarlar. İlişki politikası da budur zaten. Dünya için Kürtleri önemli kılan kuşkusuz çok fazla özellik var ama bence en önemlisi Fundamentalist İslam’ın ve hatta siyasal İsam’ın Kürdistan’da gelişmemiş olmasıdır. Bu birkaç kez tüm parçalarda denendi. Özellikle Türkiye, radikal İslam’ı ve aynı zamanda radikal solu Kürtler arasında geliştirmek için çok çalıştı. Ama tutmadı. Kaynaklarınız, jeopolitik konumunuz, insan davranış biçiminiz, her şeyiniz yeni dünya için çok uygun.

 

-IŞİD’in Kürtlere saldırması kendi sonlarının başlangıcı oldu. Kürtler, artık Amerika ve Avrupa’nın kırmızı çizgisi durumunda.

 

-Kürtlerin en büyük problemi birlik olmamaları. Bunda sınırların, eski aşiret ve yeni particilik yaşamının etkisi var. Son olaylarda bir şey dikkatimi çekti; Kürdistan’ın kurulacağını gören ilgili-ilgisiz her Kürt örgütü diğerini diskalifiye etmeye, ama hiç değilse başarıya ortak olmaya çalışıyor. Bu dönemde bağımsızlık için çabası olmayanların gelecekte herhangi bir şekilde varlığını sürdürme şansı olmayacak.

 

-Politikada halk bir şeyi isterse, bu mümkün olacak demektir. Kürtler ne istiyor? Nasıl bir seçim yapacaklar? Eski durumun devamından mı yoksa yeni, bilinmez ama bağımsız bir devletlerinden mi yana olacaklar? Soruları çoğaltabiliriz ama bence Kürtlerin cevabı net olmalı: Önce Irak Kürdistanı ve Akdeniz’e açılan Suriye Kürdistanı birleştirilmeli ve bağımsız olmalı; sonra da buradaki güç diğer iki büyük parçayı etkilemeli.

 

Küçük, birkaç şehirden oluşan bir devletinizin dahi olması nasıl imkanlar yaratacak düşünsenize..! Türkiye ya da İran, uzun sınırlarla komşu olduğu Kürdistan dururken, “Kürtler yoktur”, “Kürtçe diye bir dil yoktur”, “Kürdistan hiç olmamıştır” diyebilir mi?

 

Diyecek olurlarsa, BM’deki temsiliniz onları siyaseten felç edecek argümanlara sahip olur.

 

İbrahim Halil Baran

 

Twitter: https://twitter.com/ih_baran

 

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)