Türk ordusunun Efrin’e yönelik başlattığı “Zeytin Dalı Hareketı” operasyonu tüm hızıyla devam ediyor. Ancak hala Türkiye umduğu sonucu almış gibi görünmüyor ve operasyonun uzun bir süreye sarkma ihtimali bulunuyor.
Efrin krizi ne ile sonuçlanacak? Tahminlerimiz Efrin krizinin öyle kolay kolay atlatılmayacağı yönünde ve daha büyük krizlerin habercisi olacak gibi görünüyor.
Türkiye: Stratejik amaçlar
Türkiye’nin Suriye politikası başarısız olmuş görünüyor. 2011 yılında bölgede Müslüman Kardeşler’in dalga şeklinde gelişen ayaklaması başladığında Ankara, “Yeni Osmanlıcılık” tezi için hazırlık yapıyordu.
O zamanlar kendini bölgedeki islami devrimlerin “motor gücü” olarak gören Türkiye, kendi konumunu “Ana Devlet” şeklinde tarif ediyordu. O yüzden kendinden son derece emin bir şekilde Esad rejimini tehdit ediyor ve kesin bir dille tüm selefi-cihatçı grupları destekliyordu.
Hatta bu süreçte IŞİD’in Kobani’yi işgal ederek, Suriye’nin kuzeyindeki tüm Kürt yerleşim yerlerini yerle bir edeceğini umuyordu. Türkiye Halep üzerine de birçok analiz yapıyor ve Suriye’nin yeni başkenti olarak adlandırıyordu.
Ancak son iki-üç yılda bu ülkenin romantizm ve siyasal idealizmi trajik bir realizme dönüştü. Yavaş-yavaş da sırtını sadece Suriye’deki Kürtlerin hayallerini bulandırmaya dönük dertli bir realizme dayanmaya başladı.
Şimdi de Türkiye görünüşte “terör koridoru” (Kürt koridoru) bahanesiyle Efrin’i işgal etmek istiyor. Türk toplumunun önemli bir bölümü ve gücü de bu hayali desekliyor.
Ankara’nın bu hamledeki stratejik amacı Efrin’i silip Cerablus ve İdlib hattını birleştirerek, Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) devretmek ve bu bölgede geçici Suriye hükümetini yerleştirmektir.
Türkiye: Krizlerin patlaması
Türkiye Ortadoğu’da aktif bir aktör olmayı hedefliyor. Baş aktör olarak da bölgedeki oyunları yumuşak güçten “sıkı güce” dönüştürmek istiyor. Bu yüzden bundan sonra Suriye’deki duruma askeri müdahalede bulunmayı ve aynı şekilde Irak’a da müdahale etmeyi düşünüyor.
Geçen yıl Cerablus, Azez ve el-Bab’da başladığı bu müdahaleyi Efrin ile sonuçlandırmak istiyor. Fakat bu hamle öyle kolay geçecek gibi görünmüyor. Üstüne bir de iç vergisinin Ankara’nın cebinden çıkması ihtimali var.
İç vergi nedir?
Orta sınıfın öfkesi devam ediyor. Bununla birlikte milliyetçi güç de tırmanışa geçmiş bulunuyor. Bu durumda milliyetçilerin orta sınıfın temel “motor gücü” olması ile Türkiye’de büyük değişimlerin yaşanması beklenebilir.
Aynı zamanda önümüzdeki yıllarda Türkiye’de “yeni” Kürtlerin de öfkesi ile karşılaşılabileceği öngörülebilir. Eğer Kürt öfkesi ile orta sınıfın öfkesi karşı karşıya gelirse Türkiye’yi daha büyük bir sıkıntı bekliyor olacak.
ABD: Bıkkın bir müttefiklik
ABD artık Türkiye’yi “bıktığı bir müttefik” olarak görüyor. Şimdiye kadar Efrin operasyonuna ilişkin birbirlerine karşın birçok açıklama yaptılar. Ne var ki en net açıklama, IŞİD'le Mücadele Uluslararası Koalisyonu Sözcüsü Ryan Dillon’dan geldi: “Efrin bizim çalışma çemberimizde yer almıyor.”
Türkiye bunu Efrin’i vurmak için bir ima olarak algılamış olabilir. Aynı zamanda Erdoğan da, “Efrin operasyonu ile birlikte Münbiç’te de operasyon yapacağız” dedi. Fakat burada farklı bir durum var. ABD, el-Bab ve Menbic sınırlarında kaldırdığı bayraklarıyla Türkiye’ye zımni bir uyarıda bulunarak, saldırıların önünü almış bulunuyor.
Burada temel soru şu; Türkiye Menbic’e saldırırsa ABD’nin tavrı yine eskisi gibi sadece utangaç bir dille eleştirmek mi olacak yoksa başka yöntemlere de baş vuracak mı?
ABD’nin Menbic için farklı bir tavır sergilemesi beklenebilir. Çünkü o bölge ABD’nin hakimiyet alanı oluyor. Türklerin ABD ile karşı karşıya gelme riskini söz önüne alması ve kendini istemediği bir savaşın içine atması da çok zor gibi görünüyor.
Diğer taraftan Efrin krizinin derinleşmesi halinde Birleşmiş Milletler’in (BM) talebi doğrultusunda Güvenlik Konseyi’nin olağanüstü toplantı yapması ihtimali de bulunuyor.
Bu durumda hangi senaryolar gerçekleşebilir?
Savaş 3 haftadan fazla sürerse farklı ihtimalleri de gündeme getirebilir. Demokratik Suriye Güçleri’nin (DSG) ABD’nin desteği ile Kobani ve Menbic hattından Türkiye ve ÖSO güçlerine saldırma ihtimali bulunuyor. Bu şekilde Efrin’in doğusunda yeni bir cephe açılması söz konusu. Bu durumda Türkiye içinden çıkılması daha zor bir girdabın içine girmiş olur.
Rojavalı Kürtler, özellikle de Efrin bölgesi stratejik seçeneklere sahip değil. Ellerinde bulunan en önemli kart IŞİD’e karşı savaşta Uluslararası Koalisyon’a verdiği desteği geri çekmek.
Diğer bir seçeneği de sonuna kadar mukavemede bulunmak. Bu arada ABD’nin BMGK’da savaşı durdurmaya yönelik özel bir karar almasını beklemek oluyor.
Diğer bir senaryo da Efrin’de insani bir felaketin yaşanması. Bu durumda BM tavır almak zorunda kalır ve “veto” olmazsa Efrin dosyasını BMGK’ya taşır.
Efrin’de “uçuşa yasak bölge” ya da “geçici güvenlik bölge” ilan edilmesi de gündeme gelebilir. Bu durumda Kürtlerin Efrin’deki konumu da değişime uğrar.
Diğer bir ihtimal ise, Efrin Kantonu’nun Şam yönetiminden yardım talebinde bulunarak, DSG ile Esad güçlerinin Kamışlo ve Heseke’de sağladığı işbirliğini Efrin’e de kopyalayabilir.
Bu durumda savaş karargahlarının yönü değişmiş olur. Aynı zamanda uluslararası alanda Suriye’nin kendi sınırlarını koruma meşruiyeti Efrin için de avantaj sağlar.
Model ülke
Erdoğan’ın 2002’de elde ettiği başarı ile iktidara gelmesi Kürtler arasında sorunun çözümü konusunda ümit yarattı. Birkaç yıl boyunca Kürt sorununun çözümü konusundaki ümitler canlandı.
Türkiye sadece Kuzey Kürtleri için değil, Ortadoğu’daki tüm Kürtler için model bir ülke olarak görüldü ve ümit kaynağı oldu. Ancak bugün Ankara bu resimden gittikçe uzaklaşıyor.
Bu durumdan çıkmanın tek bir yolu var o da Türkiye’nin yeniden Kürtlerle diyaloga başlaması. Çünkü Türkiye, Kürtler olmadan Ortadoğu’da hiçbir şey yapamaz.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın