Türkiye, yaklaşık yüz yıldır bölgede güçlü, muteber ve etkili bir ülke olmak için çalıştı. Bu çaba belki de “Hasta Adam”ın çocuğunun hilafetin yıkıntısı ve mirasını devralmasından geliyordur. Bu yüzden de psikolojik bir tepki olarak bu vasıflara ihtiyaç hissediyordur.
Sorun ve karmaşayla dolu bir coğrafyada, yıkılmış bir devletin kalıntıları ve düşmanlıkları üzerine temellerini atmak zorunda kaldı ancak bunları tekrar canlandırma aşamasına çabuk geçti. Uluslararası düzeyde, askeri ve siyasi anlamda nüfuz sahibi bir devlete dönüştü. Ekonomik olarak ise kalkınmayı kendi dinamiklerinde gördü ve istediği şeyleri birçok alanda da elde etti.
Geride kalan yüz yıllık zaman, Türkiye’nin kalkınması yüzyılıyken; hilafet rüyaları gören, Osmanlı sınırlarına göz diken, bölge ülkelerinin içişlerine karışan ve Sünni İslam cephesinin liderliğini yapmaya çalışan bir ülke haline geldi.
Ancak son yıllarda bölgedeki hızlı değişimler Türkiye’nin çıkarına değildi. Sorunları tersyüz etti. Artık Türkiye, bilinmeyen bir yokuşa doğru yuvarlanıyor. IŞİD’le savaş, Irak ve Suriye’de büyük güçler açısından çok şey değiştirdi. Daha önce kendi güçleriyle kıyaslanan Türkiye’nin rolü zayıfladı.
Buna mukabil İran’ın güçlenmesi, Esad’ın kalması, Rusya’nın doğrudan gelişi, ABD ve NATO’nun Rusya’yla karşı karşıya gelmekten uzak durması, Türkiye’deki içerde zayıflaması gibi sebepler, Türkiye’yi zirveden indiriyor. Türkiye’nin güçlü kalmasını sağlayacak tek seçenek var: O da yüzyıldır korktuğu Kürt sorunuyla yüzleşmesi.
Türkiye, geride kalan yüz yıl boyunca, o ülkedeki Kürtler’i inkar etmiş, Türkler dışında diğer etnik yapıları ötelemiş, katliam ve demografi değişikliğine kadar bir dizi şeyle meşgul olmuştu. En sonunda Kürtler Türkiye’de daha da güçlendi, Kürt meselesinin meşruluğu da bir gerçek olarak şimdiki hükümetin önünde durdu. Ancak çözümden korkuyorlar. Bazen demokrasi sorunu diyorlar, bazen insan hakları meselesi, bazen de özgürlük diyorlar ama bütün bunlar sadece sorunun ömrünün uzamasına neden oluyor.
Türkiye’nin korktuğu ve zayıf noktası olarak gördüğü konu aslında çözülmek istense, zayıf nokta falan olmazdı ve Türkiye’nin düşmanları tarafından kullanılmazdı. Halihazırda Türkiye’de yaşananlar, o ülkenin geleceği için tehlike oluşturacak noktaya gelebilir. Bu da Türkiye’nin bölgede zayıflamasına neden olacak. Türkiye’nin dostu bazı Batılı ülkeler, Kürt meselesinin geleceği konusunda ümitsiz durumda.
Türkiye şimdiki gibi Kürt meselesine yaklaşmaya devam ederse, gün be gün içerde ve dışarda zayıflayacaktır. Yaşanan olaylar Türkiye’nin toplumsal yapısına tehdit oluşturmaya başlıyor.
Fakat Türkiye Kürt sorunu karşısındaki korkusunu aşarsa, tekrardan bölgede güçlenecektir. Bunun için içerde olduğu gibi dışarıda da Rojava’yla (Suriye Kürdistanı) sorunlarını bitirmesi lazım. Bu durumda hem Suriye’de hem de bölgede önemli bir nüfuza ulaşabilir.
Kürdistan Bölgesi’nin enerji gücüyle de kendini krizlerden uzak tutabilir. Hatta Avrupa’ya enerji geçişi noktasında da büyük bir ortak olabilir.
İran’ın rekabeti ve heybeti karşısında Kürt kartını, Azeriler’le omuz omuza Doğu Kürdistan ve İran’da kullanabilir. Bununla da Türkiye bölgede güçlü bir kutup haline gelir.
Türkiye’nin güçlenmek için bundan başka seçeneği yok. Bu da Kürt sorununun Türkiye’de iki başlı bir kılıca dönüştüğünü gösteriyor. Ya çözüm yoluyla düşmanın kafasını kesecek, ya çözümsüzlük Türkiye’nin kafasını kesecek.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın