Sovyetler Birliği’nin yıkılışından Çar’ın dönüşüne

Sovyetler Birliği'nin orak ve çekiçli kızıl bayrağı son olarak Moskova Kızıl Meydan'da indirildiğinde, tarih 25 Aralık 1991'di ve saatler 19:52’yi gösteriyordu. Ne büyük tarihi bir andı! Aynı zamanda, Sovyetler Birliği'nin son başkanı olan Mihail Gorbaçov da son veda konuşmasını on iki dakika içinde yaptı ve istifasıyla Sovyetler Birliği devrildi.

O on iki dakikada Gorbaçov, bu büyük imparatorluğu yıkım noktasına getiren tüm nedenleri özetledi. O akşam tüm dünyanın gözü Moskova'daydı ve konuşmasından hemen sonra özgür dünyanın tüm liderleri Gorbaçov'u açıklığı ve cesaretinden dolayı sıcak bir şekilde kutladı, onu büyük bir tarihi kahraman olarak nitelendirdi.

Sovyetler sonrası Rusya

Batılı ülkelerin başkentlerinde Sovyetler Birliği'nin yıkılışının kutladığı gece Moskova dünyanın en hüzünlü kentiydi adeta, Ruslar şok olmuş ve ne bir mutluluk ne de hüzün ifadesi görülmüyordu.

Aslında 25 Aralık 1991'de yaşananlar, yıllar önce başlayan bir sürecin sonucuydu. Berlin Duvarı'nın çöküşünden Varşova Paktı'nın imzalanmasına kadar, bir dizi önemli olay, Rusların Sovyetler Birliği güneşinin artık batmak üzere olduğunu çabucak anlamalarına ve Komünist Parti’ye yeni bir genel sekreter aramak yerine, yeni bir çağa geçiş yapan dünyada yeni bir çar bulmaları gerektiğini gösterdi. 

Bu konjöktürel şartlarda Kızıl Ordu’nun birere birer Sovyetler Birliği’ninparçası haline getirilen getirilen Avrupa ülkelerinden çekilmeye zorlandı. Bu şekilde yarım milyon Kızıl ordu askeri en kısa zamanda Çekoslovakya, Yogoslavya ve Polonya’yı terk etti ve bu da 15 cumhuriyetten oluşan Sovyetler Birliği’nin yıkılışının ilk adımı oldu. Ardından Litvanya ilk adımı atarak bağımsızlığını ilan etti.

Yine bu konjöktürel şartlarda Rusya’yı amansız bir kriz sardı; üretim oranı trajik bir şekilde düştü, enflasyon zirveye ulaştı, pahalılık artık bir olgu haline geldi, fiyatlar sınırlarını aşacak şekilde arttı, ülke yönetiminin memur ve çalışanların maaşlarını zamanında ödeyecek gücü kalmadı, havalimanlarının çoğu kapatıldı ve Gorbaçov’un “Perestroyka” projesinin reformlar üzerinde ciddi bir etki yaratmasına imkan kalmadı.

Tam da böyle bir felaket döneminde yönetimi ele alan Vladimir Putin kendisini Rusya’yı krizlerden kurtaran, Moskova’yı güçlendiren kahraman ve Rusyayı uluslararası toplum nezdinde yeniden onure eden isim olarak tanıttı.

Çar ve ilhak gücünün dönüşü

Otuz yıl sonra, 25 Aralık 2021'de, Moskova'nın yeni imparatorunun artık aynı dertleri yok, komünist ütopik bir dünyanın aynı sorunlarına, dünya görüşlerine, hayallerine, çıkarlarına ve özlemlerine sahip değil. Yerli rakiplerini tamamen ortadan kaldırarak başlayan ve ülkedeki muhalefeti en zayıf hale getiren yirmi bir yıllık iktidarın ardından Vladimir (Putin) artık o “tek” çar ve hiç bir şekilde bir ortağı yok! Tehlikeli kokan herkes, doğrudan yabancılara casusluk yapmakla suçlanıyor ve karanlık hapishanelere gönderiliyor.

Ortağı ve rakibi olmayan yeni Çar’ın yolu açıktır artık. Rusya'yı güçlendirme ve Rusya'nın zayıflatılmasına karıştığını iddia eden tüm devletlerden intikam alma stratejisini gerçekleştirme yolunda da önünde hiçbir engel görmemektedir. Bundan sonra ki Vladimir Putin dönemi, 2008'de Gürcistan savaşı ile başlayan ve 2014'te Ukrayna ile devam eden Moskova'nın dünya işlerine müdahalesinin geri dönüş zamanı olmuştur.

Rusya ekonomisi güçlü, istikrarlı, bağımsız ve tam egemen olmasa da ve varlığına yönelik birçok tehdit var, ancak bu Vladimir Putin'in dünya düzeninde “yeni bir jandarma” gibi hareket etmesini engellemedi. Öte yandan bu durum ve ABD ile Avrupa Birliği’ni gerek Balkanlar'da gerek Doğu Avrupa'da veya Orta Doğu'da talep ve çıkarlarını korumak için bir birlerine destek olmalarına yetti. Ancak yine de Rus özel kuvvetleri 2014 yılında Ukrayna'nın güneyindeki Kırım Yarımadası'nı işgal edip işgal ettiğinde, ne ABD ne de Avrupa Putin'i şu ana kadar da geri çekilmeye zorlayamadı.

İstihbarat servisi içerisinde geçirdiği tarih boyunca oldığı eğitim, Vladimir Putin’e, uzun vadede dünyadaki diplomatik sorunların çoğunlukla Birleşmiş Milletler Genel Merkezi’nde değil güç kullanarak çözüldüğünü öğretti. Bu mantıktan hareketle ekonomik krize rağmen ordunun bütesi yüzde 175 oranında arttırılarak yıllık 61,7 milyar dolara çıkarıldı.

Gürcistan, Ukrayna, Suriye, Libya, Beyaz Rusya'da devam eden müdahaleler yoluyla Vladimir Putin, uluslararası topluma Rusya'yı yabana atlamanın artık kabul edilebilir olmadığını, aksine büyük sorunlar doğurabileceğini ve Moskova olmadan büyük krizlerle uğraşılamayacağını hatta bir çözüm bulmanın da imkansız olduğunu göstermek istiyor.

Çarın dizleri Ukrayna'nın göğsünde

Bir ayı aşkın bir süredir, on binlerce Rus askeri Ukrayna sınırlarında askeri tatbikat yapıyor. Ukrayna'yı işgal tehditi Avrupa Birliği ve ABD tarafından çok ciddiye alınıyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Joe Badin doğrudan devreye girerek Başkan Putin ile görüştü.

Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri'ni Rusya ile müzakereye zorlamak, Moskova'nın rakipsiz Çar’ı için başlı başına diplomatik bir zaferdir. Ayrıca Moskova’nın Ukrayna'nın NATO'ya üyeliğine karşı duyduğu memnuniyetsizliği dikkate alındı ve Paris ile Washington konuyu Moskova ile görüşmeye hazır olduklarını ifade etti. Bu, Vladimir Putin için rakipleri karşısında elde ettiği bir başka zafer oldu.

Bu iki zafer, 25 Aralık 2021'de Vladimir Putin'in kuvvetlerini Ukrayna sınırından resmen geri çekmesinin ve Ukrayna'nın işgal tehdidini sona erdirmeden geçici olarak sona erdirmesinin ana nedenidir.

Güçlü bir satranç oyuncusu olarak bilinen Putin, satranç tahtasında çok dikkatli, akıllı ve duygusallıktan uzak oynuyor, rakip şaha ne zaman baskı yapacağını, ne zaman çekileceğini, Beşar Esad ile Aleksandr Lukaşenko gibi vezirlerini nasıl koruyacağını ve ne zaman şah çekeceğini çok iyi biliyor.

Moskova'nın Washington'un ekonomik, askeri ve siyasi seviyesinde olmadığı doğrudur, ancak Washington'un da Vladimir Putin'in 2022 Moskova'sı ile artık başa çıkamayacağı ve bu Rusya’nın 1991'de yıkıldığı andaki Sovyetler Birliği gibi olmadığı da doğrudur.

Dr. Adil Bakawan, Fransız Araştırmalar Merkezi Irak Bölümü Başkanı

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)