IŞİD’in Tahran saldırısı ve Kürdistan’ın referandum kararı arasında bir (yönden) bağlantı kurmak istersek, olayların itici faktörleri (nedenleri) ile sonuçlarından yola çıkmalıyız.
Radikal İslam dalgasının Güney’den Doğu’ya yayılması ve Tahran’dan Kürtlere etnik-milli baskının artması, IŞİD gibi bir örgütün, Tahran’da eylem yapabilecek düzeye ulaşacak kadar Doğu Kürdistan’da yer edinerek, hareket etmesine zemin sağladı.
Kürdistan Bölgesi’nde ve Tahran’da meydana gelebilecek bir değişim, Doğu Kürdistan’ı da etkileyecek ve IŞİD’in zemin kaybetmesine neden olacaktır.
Bu nedenle eğer İran siyasetini değiştirirse ve Güney Kürdistan’de umutsuzluk ve radikalizmin güçlenmesine yol açan iç anarşizm, devletleşme süreci ile ortadan kalkarsa ve Ulusalcı söylem tekrar canlanırsa, IŞİD’in Doğu Kürdistan’da vücut bulma çabası zayıflayacaktır.
Kürdistan Bölgesi’nin devlet olmayışı, iç sorunların siyasi anarşizme dönüşmesi ve dış müdahalelere yol açtığı gibi Selefi - cihadi düşüncenin gelişmesi, hatta bir dönem Hewraman bölgesinde bir yapı kurmasına neden oldu.
Bu oluşumun dağılmasından sonra, kalan Ebu Abdullahi Şafi gibi Ensar liderlerin Doğu Kürdistan’a gidişi, Sünni radikal İslam’ın Güney’den Doğu Kürdistan’a kaymasına yol açtı.
Tahran’ın ise söz konusu grupları Kürdistan Bölgesi’ne karşı kullanma isteği, bu grupların Doğu Kürdistan’ın Sıne kenti çevresine yerleşmesine yol açtı.
Böylece bu gruplar, Kürt bölgelerini örgütlenme ve insan kaynağı olarak kulandı. Daha sonraları, Selahaddin’in Torunları ve El- Kaide’nin Kürdistan örgütü bu guruplardan ortaya çıktı. Bu da ilk başta hareketliliğine göz yumulan IŞİD’in, Doğu Kürdistan’a örgütlenmesine zemin hazırladı. Ve IŞİD düşüncesi Doğu Kürdistan’da yerleşti . Eğer örgütün dağlara ulaşma ve yerleşme çabaları başarılı olursa, ciddi felaketlere yol açacaktır.
Tahran’da yaşananlar bir yandan IŞİD’in domino etkisiydi, diğer taraftan ise İran’ın radikal Sünni İslam kartı ile oynamasının bir sonucuydu.
IŞİD’in Tahran’a ulaşması uzak ihtimal değildi. Burada Kürtleri ilgilendiren ise olayın bazı faillerinin Doğu Kürdistanlı Kürtlerden olması! Sorun, ‘Kürtler nasıl IŞİD’li olur’ gibi duygusal tepkiler kadar basit değil.
Doğu Kürdistan’daki siyasi ve toplumsal hareketler, İslami Cumhuriyet’in geldiği sürece kadar etnik hareketlerdi. Fakat Tahran’ın mezhep siyaseti gütmesine tepki olarak, bu hareketlerin zamanla Sünni mezhebi söylemlerle karışmasına neden oldu. Bu nedenle de Doğu Kürdistan’daki Kürtlerin bir bölümü, mezhepsel talepler ileri sürdü. En son Tahran’ın da Kürdistan Bölgesi’ndeki Doğu Kürdistanlı güçleri kuşatmaya alması, Doğu Kürdistan’da bir siyasi boşuluğun oluşmasına neden oldu. Bu boşluğun bir bölmünü PKK, bir bölümünü ise mezhepsel gruplar doldurmuş oldu.
IŞİD rüzgarının etkisiyle Doğu Kürdistan’daki mezhepsel uluşum ve eğilimler, radiklaleşmeye başladı. Bu da Kürt ulusal hareketi kadar ,Tahran için de tehdit oluşturuyor. Haliyle bu durum, iki kadim düşman, yani Kürt ulsal hareketleri ve İran için yeni bir rakip ortaya çıkardı!
Tahran olayı, İran’ın savaşı sınır ötesine taşıma stratejisinin başarısızlığının kanıtı oldu. Tahran, savaşı, sınırının dışında tutmak için çok çaba sarfetse de başarılı olamadı.
İran, kendini IŞİD’in domino etkisinden korumak istiyorsa, ulusalcı Kürt güçlerinin kapısını çalması ve Kürdistan Bölgesi’nin bağımsızlık referandumu önünde engel çıkarmaması gerekiyor. Bu da, her iki tarafın kazançlı çıkacağı bir oyun!
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın