Kuyu, Toprak ve Kürtlerin Uykusu

1961’de Suriye’de yapılan nüfus sayımında dikkat çeken bir konu da Kürtlerin yoğunlukta olduğu Haseke’deki nüfus artışıydı. 1954 sayımına göre Kürt nüfusu %27’lik bir artışla 240 binden 305 bine yükselmişti.  Şam yönetimi bir yıl sonra 5 Ekim 1962’de, sadece bu bölgeyi kapsayan bir sayım yapmış ve bu sefer de nüfusun 340 bine yükseldiğini görmüştü. Sayıma gerekçe olarak da kimlerin Türkiye’den yasadışı olarak ülkeye girdiğinin tespit edilmesi gösteriliyordu: Kürtler, Suriye’ye 1945 öncesinde yerleşmiş olduklarını belgelerle kanıtlamak zorundaydılar.

Ne var ki sayımın sonuçlarına göre okuma yazma oranının %3 olduğu bir bölgede doğal olarak birçok Kürt bunu kanıtlayamadı ve sonuçta 120.000’den fazla Kürt vatandaşlıktan çıkarıldı. Vatandaşlıktan çıkarılanlar arasında 1925 Kürdistan isyanı sonrası bölgeye gitmiş olan Osman Sebrî gibi Kürt aydınlarının yanı sıra o güne dek Araplarla ile iyi geçinmiş kimseler de vardı. Örneğin 1949-1957 yılları arasında Suriye Devlet Başkanı yardımcılığı ve bakanlık yapmış olan Abdulbaki Nizameddin ve 1956-1957 arası Suriye Silahlı Kuvvetlerinde Kurmay Başkanlığı yapmış olan Tevfik Nizameddin gibi Kürtler de vardı. 1963’e gelindiğinde 200.000 Kürt, ecnebi (yabancı yerleşimci) veya maktumin (kayıtsız kaçak) etiketiyle vatandaşlık haklarından yoksun bırakıldı.

Yer yer Kürtlerin itirazları sonucu küçük çaplı çatışmaların yaşanması üzerine, bu durum bütün ülkede baş gösteren bir anti-Kürt kampanyasına dönüştü ve Kürtler, Siyonistlerin bölgedeki kuklaları ve batılı devletlerin maşaları olarak hedef gösterildi. 1963’ün sonlarına doğru Haseke emniyet müdürü Teğmen Muhammed Talab El Hilal gizli bir rapor hazırladı. “Ulusal, Toplumsal ve Siyasi Yönleriyle Cezire Bölgesi Çalışması” adlı bu raporda şöyle denilmekteydi: “Cezire’de alarm zilleri çalıyor ve Arap vicdanını bu bölgeyi kurtarmaya, onu tarihin yüzkarası olan tüm bu kötü insanlardan temizlemeye çağırıyorum. Çünkü coğrafi konumu gereği Cezire, Arap topraklarındaki diğer vilayetlerin yanı sıra tüm gelir kaynaklarını ve zenginliklerini sunmaktadır. Kürt sorunu, Kürtlerin artık örgütlenmeye başladıkları günümüzde, yalnızca Arap ulusunun vücudunda çıkmış ve gelişen bir habis urdur. Bunun tek ilacı, onları kesip atmaktır.”

Çözüm başlığı altında 12 maddede isteklerini belirten Hilal şunları öneriyordu:

  1. Kürtler meskûn oldukları topraklardan çıkarılmalıdır.

  2. Kürtlere eğitim hakkı tanınmamalıdır ve halen Suriye okullarında bulunan öğrenciler, okullardan alınarak ailelerinden uzak bölgelere nakledilmelidir.

  3. Türkiye’de aranan ve Suriye’ye sığınmış bulunan kaçaklar geri gönderilmelidir.

  4. Kürtlerin işverenler tarafından çalıştırılması yasaklanmalıdır.

  5. Kürt karşıtı bir ulusal propaganda kampanyası başlatılmalıdır.

  6. Kürt ulemaları bölgelerinden alınarak uzak bölgelere gönderilmeli ve yerine Arap milliyetçisi ulemalar atanmalıdır.

  7. Kürt aşiretleri ve büyük aileleri en az üç parçaya ayrılarak farklı yerlere sürülmelidir.

  8. Kürtlerin meskûn oldukları topraklara milliyetçi Arap aşiretleri yerleştirilmelidir.

  9. Türkiye sınırı boyunca bir Arap emniyet şeridi oluşturulmalıdır.

  10. Arap yerleşimciler için bu topraklarda kolektif çiftlikler kurulmalıdır.

  11. Vatandaşlıkları bulunan Kürtlerin oy verme ve iş kurma hakkı geri alınmalıdır.

  12. Vatandaşlıkları bulunan Kürtlerin iş ve benzeri olanaklar için Suriye’nin dışına çıkmasına izin verilmeli ve vatandaşlıkları düşürülmelidir.

Nitekim proje büyük oranda uygulandı ve 140.000’den fazla Kürt sınır dışı edildi. 332 Kürt köyü boşaltıldı ve hepinizin bildiği 375 km uzunluğunda, 15 km genişliğindeki Arap Kemeri oluşturuldu. Baas’ın iktidar olmasıyla birlikte, bunlara ek olarak bir olağan üstü hal yasası çıkarıldı ve kolluk kuvvetlerine şüpheli gördükleri kişiyi herhangi bir mahkeme kararına gerek duymadan 30 yıla kadar tutuklama yetkisi verildi. Kısa bir süre sonra kurulan Devlet Güvenlik Mahkemelerine de etnik-dini temelli bir grup oluşturmayı hedefleyen herkesi yargılama ve temyizi olmayan kararlar alma yetkisi verildi. 2011 yılına kadar yürürlükte olan bu yasayla, 200 binden fazla Kürt, hapislerde işkence edilerek öldürüldü.

Elbette bu uygulamaların temel sebebi Suriye’deki tarım arazilerinin Kürtlerin elinde olması ve yine Kürt bölgeleri olan Siwêdî, Qereçûk ve Rimêla bölgelerinde petrol bulunmasıydı. 2012 verilerine göre bu bölgelerden çıkarılan günlük petrol miktarı 153 bin varil. Buradaki Kürt petrol rezervi ise şimdiye dek tespit edilen kısmıyla 9 milyar varil. Sadece Kürt bölgesinde bulunan doğal gaz rezervi yaklaşık 240 trilyon metre küp. Ama şimdiki savaşın asıl sebebi, merkezinin Kobanî olduğu söylenen kaya gazı. Ekilebilir tarım alanı 18 bin kilometrekareyi bulan Kürt bölgesinden yıllık 1 milyon 400 bin ton buğday, 273 bin ton da pamuk elde ediliyor. Zeytin ağaçlarının sayısı 15 milyon adetten fazla ve çok da fıstık ağacı var. Madenlere değinmiyorum bile ama yıllık 11 Milyar Dolar (evet yanlış okumadınız) toplam geliri bulunan bölge, tüm Suriye’nin gelirlerinin %55’ini oluşturuyor. Yani Kürt topraklarını Suriye’den ayırsanız, geriye ekonomi kalmayacak. Bu, Türkiye, Irak ve İran için de böyle. İşte Kürtlerin “eşme ruhu”na kadar düşürülmesinin sebebi de, misak-ı milliye peşkeş çekiliyor oluşumuzun sebebi de bu. Amerika’dan 2 milyar dolar yardım almak için olmadık diplomasiler yürüten Türkiye’nin işgalci iştahını, yıllık 11 Milyar Doların nasıl kabarttığını varın siz düşünün.

21 Mart 2015 günü, Haseke’deki intihar saldırısında iki farklı alanda Newroz kutlayan 56 Kürt öldürüldü ve 128 kişi de yaralandı. İki büyük Kürt partisi ayrı alanlarda Newroz kutladılar ama aynı saldırının kurbanı oldular. Haseke’de Arap iktidarlarında yıllardır değişmeyen bir anlayış var: o da, Kürdistan’ın bu bölgesini Kürtsüzleştirmek. Buna rağmen, Kürtlerin hala uyanamayanları ise küçük hesapların rüyalarını görmeye, hizipleşmeye ve kimliksizleşmeye devam ediyorlar.


Yetmez mi efendiler?


(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)