Kendisi yerel, beklentisi büyük seçimler

AKP

Yine bütün umutlar Erdoğan’a ve devlet olanaklarının partizanca kullanılmasına yatırılmış. Ancak biliyoruz ki o, tahrik dilini seviyor. Düşman gerekir: “HDP eşittir PKK”. HDP’yi öcüleştirerek, CHP’ye de darbe vurmak istiyor. Basın desteği o biçim, yine de Erdoğan’ın konuda başarılı olup olmayacağı, muhalifi partilerin tutumuna ve halkın duyarlılığına bağlı.

 

İktidar, kayyımların hizmetiyle değil, tehditiyle korkutuyor ve de tutuklama, sandıkları birleştirme, naylon seçmen oyunları.., öyle ki hileler yabancı basında bile “Türkiye’nin nüfusu Çin’i aştı” ile alay konusu.

 

Parlamento seçimlerinin tersine, yerel seçimler doğrudan yerel girişimcinin çıkarı ile bağlantılı. İktidar bunlara “bana ve kayyımlarıma mahkumsunuz” diyor. Nereden bakılırsa bakılsın, adil bir seçimden bahsetmek zor.

 

Son yıllardaki seçimlerde iktidar kitleleri hep manipüle etti. Kürtleri hedef yaptı, Güney ve Batı Kürdistan’da operasyonlar yaptı. Bu defa böyle bir operasyonun ve sanal zaferin zemini zayıf ama dışta olmasa, neden içte olmasın?

 

Türk iktidarı hep savaş gerginliği içinde seçimlere gitti. İçteki sorunlar gölgede kaldı. Muhalifi Türk siyasal partilerini de peşine taktı. Şimdi ise Irak’ta savaş durdu. Suriye de bu yolda. IŞİD yenildi. Kirlerin açığa vurması kaçınılmaz. Türkiye’deki ekonomik bunalım yığınları boğuyor, diğer sorunların önüne geçiyor. Türk iktidarı, barışta seçime uygun mudur?

 

Seçimin Erdoğan ve partisi için bir önemi daha var. Kayıpla çıkması durumunda, partisi içindeki hoşnutsuzluğun kendini dışa vurması önlenemez.

 

CHP

 

CHP kendine yapıştırdığı sosyal demokrat kimliği tümden yitirmiş gibi. Durumu, Türkiye’deki toplumsal, demografik, ideolojik-politik altüst oluşun bir göstergesi. Klasik tanımlamalar, çoğu kez toplumsal-siyasal resmi okumaya yetmiyor.

 

Muhalefet için yerel seçimleri son derece önemli kılan bir neden, parlamentonun işlevsizliğidir. Kurum tümden güçsüzleştirilmiştir. Parlamento haberleri gazetelerin üçüncü sayfa haberleri kadar ilgi görmüyor. Yasa çıkarma gücünü de yerel seçimden sonra yitirebilir. Yerel seçimler sanki muhalefetin son şansı.

 

Öte yandan belediyelerin özerkliği kuşa çevrilmiş. Büyük projeler Sarayın onayına bağlı, hatta eleman alımına bile müdahale edebilir. Ayrıca yasa ve güvenlik gücüyle iktidar, istediği zaman istediğini görevden alma lüksüne sahip.

 

Demem o ki; demokratik yöntem çok güzel, fakat o, iktidarın seçim oyununa dönüşmüşse? O zaman rol, oyunda bir figüran olmanın öteye anlam taşımaz. İktidar olmak isteyen, demokrasiye özde inanan, elini kolunu bağlamaz.

 

HDP

 

Kürt taktiği demek isterdim ama öyle ortak bir tutum yok. Kürt partileri de bloklar halinde seçime giriyorlar. Bir felaketin habercisi değil. Neticede demokratik bir tercih. Kürtler de buna alışmalılar.

 

HDP milletvekilleri ve belediye başkanları cezaevinde, yüzlerce çalışanı ülkeyi terketmiş, yasaklılar ve tutuklanıyorlar. Oldukça zor bir durum. Ama bu bir realite ve onun Kürt sorunundan kaynaklandığını, kolay kolay değişmeyeceğini biliyoruz.

 

Resmin bir diğer dezavantajı, Kürt partilerine karşı olan inkarcı, milliyetçi-ırkçı cephedir. Sadece AKP değil, CHP de o cephede. Hiçbiri, Kürt gerçeğine bulaşmak istemiyor. Açık ilişki ve ittifaktan kaçmalarının nedeni bu.

 

Kimi Türkiye şehirlerinde HDP’nin aday göstermemesi anlaşılabilir, ama Antep, Urfa gibi merkezlerde cılızlaşmanın başka acı sonuçları kaçınılmaz. Bingöl gibi Kürtler için sembol merkezlerde de zayıflama olursa, bu derin bir yara olur.

 

Kürt partilerinin seçim programlarını bir yana bırakıyorum. Çünkü iktidarın Kürt belediyelere ne kadar tahammül edeceği ve Kürtlerin ne kadar karşı durabilecekleri belirleyici. HDP, kayyımları yenmeyi hedefe koymuş. Kayyımlar, kreş, okul, anıt, park, sinema, parti adı.., Kürt ismini hatırlatan ne varsa yasakladılar, yıktılar. Bu inkara, vahşete bir cevap olmalı.

 

Şu unutulmamalı: Belediyeler hizmet yerleridir. Parlamentodan çok onlar halka yakın. Başarı başarısızlıkları doğrudan halka yansır. Sloganla belediyecilik olmaz. Tüm sıkıntı ve engellere rağmen, yaratıcılığıyla toplumda iz bırakan kazanacaktır. HDP kaybederse, önemli bir nedeni adaylarının çapsızlığından olacaktır.

 

HDP Kürt realitesinden ayrılmamalıdır. Zaten seçimler kurumsallaşmış Türk ırkçı zemin üzerinde oluyor ve hiçbir Türk partisi buna itiraz etmiyor. HDP, demokratik cumhuriyet, ekolojik toplum gibi sloganlar nedeniyle değil, Kürt kimliğinden, inkar ve horlanmaya karşı Kürt direncinden dolayı, Kürtlerden oy alıyor. Kaldı ki sorun demokrasi olursa, onu sakıza dönüştürenlerin demokratlığı tartışmalı. Kürt yurtsever milliyetçiliği hor görülmemelidir, bedeli ağır olur.

 

HDP’nin güçlenmesinde sembol olan Selahattin Demirtaş’a sahip çıkamamasının, daha doğrusu kaçak sahip çıkma tarzının izahı zor. Hem demokrasiyi savun, hem uluslararası alanda ilgi gören ve önemli kurumların desteğini alan bir Kürt siması için kampanya yürütme, olacak şey değil, halen talimatla çalışıldığının göstergesi.

 

Bölgede siyasal realitede değişme var. IŞİD endeksli bir siyasal ortam aşılıyor, sonrası tartışılıyor. Yeni siyasal parametreler kaçınılmaz. Kürtler bu değişimin merkezinde. Zaten çoktandır Kürt politikasında kırılma var. Birlik ve bağımsızlık beklentileri, kimi mücadele yöntemleri darbe aldı. İçe kapanma politikası öne çıktı. Tüm bunları dikkate alınca, legal siyasal parti, kurumlaşma ve mücadelenin önemi daha iyi anlaşılıyor. Yerel seçimleri bu açıdan da değerlendirmek gerekir. Sadece Kürtler değil, Türkler de sorunları ile başbaşa. Türkiye genelinde yerel seçimlerden alışılandan farklı sonuçlar beklemek için nedenler çok.


(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)