ABD askerleri sonrası Irak nereye gider?

ABD’nin, 3 Ocak 2020’de Irak'ın başkenti Bağdat'ta havaalanına düzenlediği saldırıda İran Devrim Muhafızları Ordusu'na bağlı Kudüs Ordusu Komutanı Kasım Süleymani ve Haşdi Şaabi Heyeti Genel Sekreteri Ebu Mehdi el-Mühendis’in öldürülmesinin ardından, ABD’nin ülkedeki varlığı konusunda uzun zamandır devam edegelen tartışmalar yeniden alevlenmişti. Nitekim saldırı sonrasında Irak Parlamentosu sadece Şii milletvekillerinin katılımıyla 5 Ocak 2020’de olağanüstü toplanarak, Irak hükümetinden yabancı birliklerin Irak'taki üslerden çıkarılmasını talep eden önergeyi kabul etmişti.

Bu süreçte protesto gösterileri ve hükümet krizi ile çalkanan Irak’ta 6 Mayıs 2020’de Irak İstihbarat Başkanı olan Mustafa el-Kazımi hükümeti kurmuş, hemen ardından Haziran ayından ABD ve Irak arasında stratejik diyalog görüşmeleri başlamıştı. Stratejik Diyalog Görüşmelerinin belki de en geniş kapsamlısı olan ikinci turu ise Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin ve dönemin ABD Dışişleri Bakanı Michael Pompeo arasında 19 Ağustos 2020 tarihinde Washington’da yapıldı.

7 Nisan 2021 tarihinde düzenlenen Stratejik Diyalog Görüşmelerinin üçüncü turunda Irak’ı Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin başkanlığındaki heyet, ABD’yi ise Dışişleri Bakanı Antony J. Blinken başkanlığındaki heyet temsil etti ve toplantıya Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nden (IKBY) de temsilcilerin katılması dikkat çekti. Taraflar, Irak güvenlik güçlerinin artan kapasitesine dayanarak, ABD ve koalisyon kuvvetlerinin misyonunun artık eğitim ve danışmanlık görevlerine odaklanan bir konuma geçmeye başladığını teyit edilmekle birlikte, görüşmelerde ABD’nin Irak’taki muharip kuvvetlerinin akıbeti ve askerlerin çekilme şartları ve detayları ileriki sürece bırakıldı.

Nitekim ABD ile Irak arasında Stratejik Diyalog Görüşmelerinin dördüncü turu 23 Temmuz 2021’de yapıldı ve Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin görüşmelerin tamamlanmasının ardından, bunların ABD güçlerinin çekilmesi hakkında yapılan son tur görüşmeler olduğunu açıklayarak, ABD’nin muharip askerlerinin Irak’tan çekileceğini ilan etmiş oldu. Zira 26 Haziran 2021 tarihinde Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi ABD’ye giderek ABD Başkanı Joe Biden ile görüşmüş, ABD’nin Irak’taki savaş misyonunu 2021’in sonu itibarıyla resmi olarak sonlandıracak olan bir anlaşma imzalamıştı.

Bu bağlamda, ABD’nin son muharip birlikleri konuşlandıkları Ayn el-Esed Üssü ve Askeri Havalimanı’ndan ayrıldı ve böylece Irak’taki ABD’nin muharip gücü kalmamış oldu. Ancak Irak’taki siyasi ve güvenlik denklemi düşünüldüğünde, ABD’nin muharip askerlerinin çekilmesinin nasıl bir etki ortaya çıkaracağının Irak’ın geleceği açısından önemli bir faktör olacağını söylemek yanlış olmaz. Zira 10 Ekim 2021’de yapılan parlamento seçimlerinin ardından özellikle seçimin kaybedeni olarak görülen Şii milis grupların destek verdiği siyasi yapıların seçime itirazları sonucu halen seçim sonuçlarının kesinleşmemiş olması, hükümet kurma konusundaki çekişmeler ve hatta seçimin iptal edilme ihtimali ülkedeki gerginliği arttırıyor. Nitekim son birkaç gündür Bağdat’ta ciddi biri askeri hareketlilik var. Irak merkezi hükümeti Bağdat’taki güvenlik önlemlerini arttırırken, Şii milis gruplara bağlı olduğu söylenen silahlı kişiler ve araçların Bağdat sokaklarına indiği konuşuluyor. Buradan hareketle ortaya çıkacak güç boşluğunun hangi sonuçlara yol açacağını analiz etmek yerinde olacak.

Bu noktada ABD askerlerinin Irak’tan çekilmesinden en fazla İran’ın faydalanacağını öngörmek mümkün. Özellikle Irak’ta İran’ı dengeleyici bir unsur olan ABD’nin muharip askerlerinin çekilmesiyle Tahran’ın Şii gruplar üzerinden etkinliğini artırması kaçınılmaz görünüyor. İran yanlısı Şii milis grupların Şii aşiretlerle gerilen ilişkileri ve protestolara yönelik orantısız şiddet kullanımı ve medyaya yönelik saldırgan tutumları dikkate alındığında yeni dönemde toplumsal anlamda imajlarının zarar gördüğünü de söylemek gerekir. ABD’nin Irak’taki İran yanlısı Şii milis gruplar üzerinde baskı kurması ve bu grupların ABD ile yaşadığı gerginliğin eylemselliğe dönüşmesi, ABD karşıtı ve İran yanlısı grupların saflarını keskinleştirmiştir. Bu nedenle İran’ın en azından ABD’nin siyasi, askeri, ekonomik baskısını azaltmak için Irak’ta işbirliği olduğu grupların dışında yeni milis yapılanmalar oluşturması ihtimal dahilinde. Böylesi bir durumda ABD’nin İran’a yönelik uyguladığı ekonomik yaptırımların bu süreçte daha da ağırlaşması söz konusu olabilir. Bu durumda Tahran’ın bu açıdan Irak’la ticari ilişkilerini daha da güçlendirmesi beklenebilir.

Halihazırda ülkede oldukça güçlü olan İran’ın nüfuzunun daha da pekişmesi ise ülkedeki Sünniler ve Kürtler açısından olumsuz sonuçlar doğuracağı ve mezhepsel gerilimi yeniden tırmandırması söz konusu olabilir. Irak Parlamento seçimlerinde Sünnilerin yoğun olarak yaşadığı ancak Şii milis gruplarında etkili olduğu Musul, Selahaddin, Diyala gibi vilayetlerde Sünni partilerin önemli bir başarı sağlaması ve hatta seçimde önemli başarı elde eden Muhammed Halbusi önderliğindeki Takaddum Koalisyonu ile Hamis Hancer liderliğindeki Azim Koalisyonu’nun hükümet görüşmelerinde ortak hareket etme kararı alması, Sünnileri konsolide etti. Bu noktada Şii milis grupların hem siyaset hem de güvenlik üzerindeki baskısı, Şii – Sünni gerilimini yeniden gündeme getirebilir. Nitekim birkaç ay önce Diyala’nın Mukdadiye ilçesinde yaşanan IŞİD saldırısı sonrası Şii milis grupların Sünnilerin yaşadığı köylere yönelik düzenlediği eylemler halen akıllardadır.

Bu noktada Sünnilerin ABD’yi ülkede İran’a karşı bir dengeleyici unsur veya kendileri için de emniyet subabı olarak değerlendirdiği ve ABD sonrası gelişmelerden endişe duydukları söylenebilir.

Öte yandan ABD askerlerinin Irak’tan çıkarılmasına ilişkin Irak Parlamentosu’nda yapılan oturumun Kürtler tarafından boykot edilmesi, Irak Kürtlerinin ABD karşıtı bloğa entegre olmak istemediğini göstermektedir. ABD'nin Erbil'deki 2 askeri üssünün Erbil için bir savunma kalkanı olması ve peşmerge güçlerine 20 milyon dolar bütçe ayırması dikkate alındığında, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) bu kazanımlardan vazgeçmek istemediği belirtilmeli. Bu noktada ABD’nin Irak’ın diğer bölgelerine göre nispeten daha güvenli olarak gördüğü Erbil’deki Harir Üssüne yoğunlaşabileceği söylenebilir. Ancak gölge ya da hayalet milis gruplar olarak ifade edilen, hiyerarşik yapıları, konuşlandığı bölgeler, sayıları gibi haklarında detaylı bilgiye sahip olunmayan ve yeni isimlerle hareket eden Şii milis grupların 2021 yılı içerisinde Erbil’e yönelik düzenledikleri saldırılar düşünüldüğünde, ABD askerlerinin Harir üssündeki varlığını güçlendirmesi durumda IKBY’nin güvenliğinde yeni problemlerin ortaya çıkabileceğini öngörmek mümkün. Ayrıca, terör örgütü IŞİD ve PKK’nın İran’ın etkinliğinden dolayı Irak’ta alan kazanması ve gücünü konsolide etmesi söz konusu olabilir.

Bununla birlikte ABD’nin Irak’ta etki kapasitesini arttırmak için farklı dinamikler üzerinden hareket edeceği düşüldüğünde, ABD ile iyi ilişkilere sahip ve İran’la bölgesel rekabeti bulunan Türkiye üzerinden bir politika üretmesi de söz konusu olabilir. Bu durum Türkiye’nin Irak’ta atacağı her türlü adımın ABD tarafından desteklenmesine yol açabilir. Bu da Irak politikasında daha etkili olma noktasında Türkiye’ye alan açabilir. Nitekim son dönemde Türkiye ile Irak arasında savunma sanayi alanında sağlanan ilerleme ve anlaşmalar, Türkiye’nin Bağdat Büyükelçisi Ali Rıza Güney’in daha önce Musul, Basra ve sonrasında IKBY’ye yönelik yaptığı ziyaretler dikkate alındığında, Türkiye’nin de etkinliğini arttırmaya çalıştığını söylemek mümkün.

Öte yandan ABD’nin ülkeden çekilmesi halinde özellikle Irak ile daha çok ekonomik ilişkileri güçlü olan Rusya ve Çin’in Bağdat yönetimi ile ilişkilerinin daha da gelişmesi söz konusu olabilir. Bu noktada özellikle Çin tarafından ortaya konan ve “Yeni İpek Yolu” olarak adlandırılan “Bir Kuşak Bir Yol” projesinin kapsamı dikkate alındığında, Irak’ın stratejik bir konuma sahip olduğunu görülüyor. Buradan hareketle ABD askerlerinin Irak’tan çekilmesi Çin’in Irak’ta daha fazla ekonomik yatırım yapmasını beraberinde getirebilir. Buradan hareketle Irak’ın önümüzdeki süreçte bölgesel ve küresel rekabette odak ülkelerden biri olma potansiyeline sahip olduğunu söylemek yanlış olmayacak.

 

Bilgay Duman, ORSAM Irak Çalışmaları Koordinatörü

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)