Selahattin Dilek’in (Sofi) yaşamından acı bir kesit

27-10-2014
Selahedîn Çelîk
Etiketler sofi selahttin dilek tuğrul türkeş
A+ A-

Türk basınına göre o Türkiye’ye geçirilen ağır yaralı YPG savaşçıları içindeydi. Ameliyattan sonra Türk güvenlik güçleri PKK’li olduğu gerekçesiyle onu tutukladılar.

 

İsim bana yabancı gelmedi. Kazıdım, acı bir geçmişe rastladım. Onu doğrudan tanımıştım. Almanya’da Kürtlerin bir kutlamasında yanıma gelmiş, babasının olayından bahsetmişti, ki “Ölüm Makinası, Türk Kontrgerillası” kitabında yer vermiştim.

 

Birden zorlandım, acıya boğuldum, utandım da. Fakat o hisler yerini onur duymaya bıraktı. “Sofi” yaşıyordu ve Kobanî yiğitlerinden biriydi. İşte babası ve onun hikayesi:

 

İbrahim Dilek, Midyat ilçesine bağlı Selhê (Barıştepe) köyünde yaşıyordu. 20 Mart 1993 akşamı kapısı çalındı. Asker, özel tim ve korucular kapıda birikmişti. İbrahim Dilek’in tercih hakkı olmamasına rağmen, “Muhtar gelmeden kapıyı açmam!” diyerek diretti. Muhtarı hemen buldular. Baskıncılar evin altını üstüne getirdiler. Baba İbrahim Dilek ve 17 yaşındaki oğlu Selahattin Dilek’i yanlarına aldılar. Selahattin Dilek’in anlatımıyla olayın gerisi:

 

“Babamla birlikte bizi evden ellerimiz bağlı olarak Midyat Merkez Jandarma Karakoluna götürdüler. Bizi ayrı hücrelere koydular. İlk gece bana işkence yapmadılar, fakat babamın işkence sesleri çok fazla geliyordu.

 

İkinci gece beni de işkenceye aldılar. İkimize de aynı yerde işkence yapıyorlardı. Karakol komutanı işkencecilere talimat veriyordu. Bir ara gözlerimi açtılar. Babam işkenceden oluşan yara izlerinden dolayı oturamayacak durumdaydı. Karakol komutanı bana babamı göstererek, ‘Baban gibi olmak istemiyorsan sorularımıza cevap ver’ dedi. Babamı can çekişirken gördüm ve paniğe kapılarak beni oradan çıkardılar.

 

Daha sonra askerlerden biri yanıma gelerek, ‘O adam baban mıydı?’ diye sordu. Evet, cevabını alınca, ‘Sedyeye koyup götürdüler’ dedi. Nereye diye sorduğumda, ‘Herhalde hastaneye’ cevabını verdi.

 

23 Mart 1993 tarihinde beni mahkemeye çıkarmadan bıraktılar. Babamı sorduğumda, oradakiler ‘Babanı bıraktık, silahını almaya gitti, bir daha gelmedi.’ Eve gelip babamı sorduğumda eve hiç gelmediğini öğrendim.

 

Bunun üzerine savcılığa dilekçeyle başvurdum. 30 Mart 1993 günü dilekçeme cevap geldi. Babamın cesedi Yolağzı köyü yakınlarında, eskiden Jandarma Karakolu olarak kullanılan boş binanın yakınındaki kör kuyuda bulundu.” Ceset kör kuyuya atıldıktan sonra, çıkarılmasın diye üzerine kocaman taşlar atılmıştı.”

 

Korkaklar cesaretten bahsedince

 

Tuğrul Türkeş, Türk ırkçılığının babası Alpaslan Türkeşin oğludur. MHP milletvekili ve o partinin genel başkan yardımcısıdır.

 

Al Jazeera Türkle röportajını okudum (24.10.2014). Konusu “Kobanî” ve “pêşmerge” idi. O Güney Kürdistan pêşmergelerini korkaklıkla suçluyor, küçük düşürmeye çalışıyordu. Sözü dolandırmıyor, “Şii” ve “Sunni” devlet konseptlerine ve Kürtlerin devlet kurma çabalarına getiriyordu:

 

“Şii ve Sunni devletine evet, çünkü onların içinde farklı ırklar da yaşayabilir. Fakat Kürtler ırk devleti kurmak istiyorlar, bu günümüzün gerçeğine hiç uymuyor.”

 

Biliyorum ki her Kürt bu ırkçıya hakettiği cevabı verebilir. Diyeceksiniz ki cevap vermeğe hiç değmez. Doğrudur. Ama ben sözü başka bir yere götürmek istiyorum.

 

Benle bu kişi aynı yıllarda Ankara Hacettepe Üniversitesi’nde okuyorduk. 1970’li yıllar ateşten gömlek yıllardı. Bizim Kürt ve Türk içinde yeraldığımız sol gruplar, Türk ırkçılarla çatışma içinde idi. İnsanlar ölüyordu. Okulumuzda biz sol düşüncedekiler, ırkçılara göre çok üstündük.

 

Tuğrul Türkeş, babasının MHP lideri olmasına rağmen, korkuyor ve bir günlüğüne olsa bile babasının ırkçı gençleri içine girmiyordu. Saç uzatmış, politik grupları sembolize etmeyen elbiseler giymiş, çantasını takmış, siyasetten habersiz “sev genç” tutumunda gezip tozuyordu. Sözde tarafsızdı ve bu yolla kendini koruyordu.

 

Bu kişi babasının kanlı ve kirli mirası için ırkçı elbiseler kuşandı. Şu çelişkiye bakın; ödlek herif şimdi yiğitlikten dem vuruyor ve Kürt halkının kutsal hakkına ve pêşmergelerin yiğitliğine saldırıyor. Ne ikiyüzlü ve dibe vurmuş bir dünyada yaşıyoruz!

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli