Barzani ile Trump görüşmesi
ABD ile Kürdistan Bölgesi’nin önceki yöneticileri arasında daha önce birçok kez toplantı ve zirveler düzenlendi. Yanlış hatırlamıyorsam beş altı kez de Barzani (Mesud Barzani) Beyaz Saray’da George W. Bush ve Barack Obama tarafından bir devlet başkanı gibi karşılandı. Tüm bu görüşmeler dönemine göre önem gelişmelerdi ve Kürdistan’ın diplomasisi açsısından önem arz ediyordu. Ancak Donald Trump ile Neçirvan Barzani arasında yapılan görüşme Kürdistan’ı farklı bir sürece taşıyacaktır.
Bu seferki zirveyi önceki görüşmelerden ayıran şey sadece protokolde ABD bayrağının yanında Kürdistan bayrağını yer alması değildi. Görüşme sonrası Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada “Kürdistan Bölgesi Başkanı” ibaresi yerine “bölge” kelimesinin çıkararak sadece Kürdistan Başkanı yazılması da değildi.
Elbette bunlar önemli mesajlar ve Kürtler bu durumu kendi meşru mücadelelerini ilerletmek adına kullanmalı. Ancak bu ABD’nin Irak’a karşı kullanmak istediği bir baskı unsuru da olabilir. Özellikle de Beyaz Saray’ın Youtube sayfasının ABD Başkanı Donald Trump ile Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih arasında yapılan görüşmeyi “İran Cumhurbaşkanı” ile yapılmış bir görüşme şeklinde yazıldığı gibi. Buna yazı hatası gibi bakılmamalıdır. Bütün bunlar ABD’nin çekişmeler için kullandığı yeni baskı yöntemleri olabilir. Bu nedenle görüşmenin önemini bu saydıklarımızla sınırlayacak olursak yapılanların bir baskı unsuru olarak kullanılmış olacağı ihtimali oldukça fazladır.
Trump ile Barzani görüşmesinin önemi bölgenin ve Kürtlerin özellikle bölgesel konumu ve Irak çerçevesindeki durumuyla ilgili olabilir. Kürtler son 3 yılda hem uluslararası hem de bölgesel büyük tehdit ve komplolarla karşı karşıya kaldı. Kerkük ile Efrin’in işgal edilmesi, Türkiye’nin Rojava’ya yönelik saldırıları, Kürtlerin özerk yönetim ve kantonlardan geri çekilmesi ve boşaltılması, İran’ın Erbil’e karşı tehditleri, Türkiye’nin Şengal ve Kandil’e karşı tehditleri. Bağdat’ın Erbil’i soyutlaştırmak için uyguladığı baskılar, anayasa değişikliği, federal sistemi ortadan kaldırmak, PKK’ye saldırmak için ortak bölgesel tehditler (Irak, Türkiye ve İran) ve daha birçok tehlike ileride Kürt halkının karşılaşacağı gelişmeler olarak yaşanması bekleniyordu.
Ancak ABD’nin Rojava’dan çekilmesi ve Trump’ın müttefiklerine sırt çevirdiği manasına gelen açıklamalarıyla önceki dönem ABD yönetimlerini bölgeye asker gönderme politikalarını eleştirmesi, bunlarla birlikte Rusya’nın bölgede daha fazla öne çıkması, özelliklede Körfezle yakınlaşması, ABD içerisindeki tepkileri öyle bir aşamaya getirdi ki bu durum Washington yönetimini İran ile çekişme halindeki tutumunu değiştirmeye itti. Böylece bölgede ve özellikle de Irak’taki denklemlerde büyük değişimler görülecektir. Bu durum Kürtler ve Kürdistan için fırsatlar yaralatarak tehlikelerden uzaklaşarak kalkınma sürecininin içine girmesine vesile olabilir. Söz konusu görüşme kalkınmanın başlangıcı olabilir. Özellikle de bir karar verici olarak Trump’ın ülkesinin stratejisine bağlı kalmayarak, Kürt meselesin içerisinde yer alan diğer taraflarla olan çıkarlarından dolayı Kürtleri bir av gibi bırakma tehlikesi varken.
Dolayısıyla Trump ile şahsi yakınlaşma ABD’nin stratejisine yakın olmak kadar önemli. Neçirvan Barzani bu yönüyle geçmişte de yaptığı işlerle ilişkileri devam ettirebileceği kapasitesine sahip olduğunu ispatladı. Güney’deki Kürtleri kendi stratejisine karşı bir tehdit olarak gören Türkiye’nin bu görüşünü değiştirerek Kürdistan enerjisini dünyaya bağlayan önemli bir ortak olmalarını sağladı. Bu çok büyük bir değişimdi ve Neçirvan Barzani’nin mühendisliğini yaptığı bu süreci kimse de inkar edemez. Bu nedenle Trump ve Neçirvan Barzani’nin döneminde ABD ile Kürdistan Bölgesi arasında gerçekleştirilen bu zirvenin akabinde Barzani’nin birkez daha Beyaz Saray’a davet edilmesi Trump’ın Kürtlere ve bölgeye karşı tutumunu değişmesi için bir başlangıç olabilir. Özellikle de geçtiğimiz yıl Kürt ve Kürt sorununa karşı aldığı kararlar Kürtler için son derece kaygı vericiydi.
Trump ile politika enerji ve çıkarlar üzerine kurulmuştur. Kürdistan da bölgedeki büyük enerji kaynaklarından biri olarak bu alanda iyi çalışmalar yapılmış ve hala bu sektörün stratejisi Bağdat’ta teslim edilmeden Kürtlerin elinde bulunuyor.
Özellikle de Kürtler Rojava’da petrolün bulunduğu bölgelerde hegemonyasını artırmaya başlamışken. Uzun vadede bu durum bölgedeki gelişmelerde Kürtleri etkili bir güç olmasına vesile olacaktır. Kürdistan Bölgesi bu stratejiler temelinde küresel güçlerle iletişimini sürdürebilir. Öte yandan ABD ile İran arasındaki yaşanan geçici çekişmeleri kendi konumunu güçlendirmek için kullanabilir. Özellikle İran-ABD çekişmelerinden dolayı Irak öyle bir durumla karşı karşıya ki adım atamaz hale geldi. Kalben İran’a destek vererek ABD’yi ülkeden çıkarmak istiyor, ancak bir taraftan istikrarı diğer taraftan mali durumu tamamen ABD’yle ilişkili. İran ve Şii gruplar ABD’nin çıkması için baskılarını sürdürüyor. Irak ve bölgenin içinden geçtiği durumdan ABD kolay kolay bölgeden çıkmayacaktır.
Adil Abdülmehdi son açıklamasında, yeni kurulacak hükümetin yabancı güçlerin ülkeden çıkarılmasının sorumluluğunu üstlenmesi gerektiğini söylemişti. Burada Irak’ın bu krizden çıkması için yeni bir çıkış bulması gerektiğinin mesajını vermek istiyor. Bu durumda Irak’ın, İran ve kendi içindeki iç baskılardan kurtulmak için Kürdistan Bölgesi yetkilileri ABD güçlerinin Kürdistan Bölgesi’nde kalmasına ikna edebilir. ABD, Kürdistan Bölgesi’ni kendi alan olarak görüyor. Oluşumunda ve korumasından sorumlu olmuş, Irak’tan farklı olması meşruiyetini kendi vermiştir. Bağdat’ta Tahran da bu gerçeği biliyor.
Her ne kadar bu tehlikeli bir risk olmazsa da ancak tecrübeler bize şunu gösterdi eğer bunu yapmasak da güvenli olmayız. Aksine ayakta kalmamız ABD’nin bölgedeki varlığıyla ilişkilidir. Tahran yönetimi ile Washington arasında görüşmelerin yeniden başlamasıyla ABD’nin güçlü konumundan dolayı Kürdistan Bölgesi’nin de konumu güçlenecektir. Arabuluculuk için atılan adımların başarısız olması ve çekişmelerin dozu daha da artması halinde ABD bölgeye daha fazla güç getirecektir, bir yönüyle bu da Kürdistan’ın koruma altında olacağı anlamına gelir.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)