Erbil ile Bağdat arasındaki gerçek resim

Bağdat’ı ziyaret edecek olursanız, Abadi’nin bize gösterdiği resmin yanlış, Erbil’in Bağdat’a siyasi amaçla gösterdiği resmin ise tahrif edildiğini anlamanız için birkaç gün yeterli.

 

Rûdaw ekibiyle birlikte Bağdat’a birkaç günlük bir ziyaret düzenledik ve önemli basın çalışmaları gerçekleştirdik.

 

Başbakan Haydar Abadi’nin konuşmalar, mesaj ve haftalık basın toplantılarıyla çizdiği resim tamamen yanlıştır. Bağdat, halkın mutlu yaşayabileceği, tek büyük sorunun sadece yolsuzluk olduğu ve halkın, Abadi’den bu kişileri cezalandırmasını beklediği bir şehir değil.

 

 

Bağdatlı olan şoförümüz Ahmed’le birlikte, Yeşil Bölge’nin dışında olan Irak Sağlık Bakanlığı’na gittik. Gidiş gelişte toplam 5 saat arabanın içinde kaldık. Araç yoğunluğun had safhada, herkesin kendi kafasına göre hareket ettiği, kuralların ise olmadığı bir trafik var. Trafik polisi nadiren bulunuyor.

 

Aracımızın camından Bağdat sokaklarını ve insanların yüzelerini izledik. Ahmed’in anlattığı gibi Bağdat’ın en lüks yerleri şimdi harabe halinde.

 

 

Dikkat çekici bir yer ya da bina hiç yok. Hatta Saddam döneminden kalanlar haricinde birkaç katlı yeni bir bina bile göremedik. Bağdat’ın halkı, bina ve çarşılarına baktığınızda, 2003 yılından bu yana bu ülkede 800 milyar dolar harcandığına kendinizi inandıramıyorsunuz. Boşa akıtılmış. Yani hükümetler 2003’ten bu yanda bütün o bütçeyle nasıl olur da bir köprü, cadde ya da düzgün bir hükümet binası kuramamış, anlamak mümkün değil.

 

 

Erbil ile Bağdat’ı ya da Süleymaniye ile Bağdat’ı imar açısından asla kıyaslayamazsınız. Kürdistan’da yolsuzluk ve kötü yönetime rağmen yüzlerce güzel ve ilgi çekici yer var.

 

Şoför Ahmed, yolda zaman zaman insanların öldürüldüğü, kaçırıldığı tehlikeli caddelerden bahsediyordu. İnsanların anlattığına göre güvenlik durumunda iyileşme olsa da halen güvenlik yok.


 

Sağlık Bakanlığına gittiğimiz esnada Ahmed’e bir telefon geldi ve gözlerinden yaşlar akmaya başladı.

 

Beyci Rafinerisi’nde mühendis olan dayısının oğlunun ölü olarak bulunduğunu öğrendik. O mühendis bir süre önce kaçırılmıştı. Kaçıranlara ciddi bir miktar para verilmesine rağmen, öldürülmüştü.

 

Ahmed, camiye uğrayıp cenazeyi görmek için beş dakika izin istedi. Kısa süre sonra yine ağlayarak döndü ancak yüzündeki ifade çok sürmedi. Az sonra öğrendik ki Bağdat’ta ölüm ve öldürülme çok sıradan bir olay. Konu ülke medyasında haber bile olmuyor. Bu olayı haber yapmayı teklif ettik ancak “Bu ilk kez olmuyor, alıştık” yanıtını verdi.

 

Güvenlik de sağlık gibidir, kaybedene kadar farkına varmazsınız. Bağdat’ta çocuklar okula ya da çarşıya gidip gelene kadar anne ve babaların eli yüreğinde. Her yerde ve her an kaçırılma ya da bombalı saldırı ihtimali var.

 

Sağlık Bakanlığı binasına yaklaştığımızda ilk olarak sigara içme yeri gözümüze ilişti. Burda da Bağdat’ın ayrı bir resmini görmüş olduk.

 

Bakanlıktaki odaların birçoğunda bakanın bir resmi asılmış. Not düşülmesi gereken, bakanın kadın olması ve Irak gibi bir ülkede, topluma kendini kabul ettirmiş olmasıdır. Bakanın odasının kapısında da İbrahim Caferi’nin bakana yazdığı bir şiir yer alıyor. Bakanın attığı her adım, fotoğrafçı ve kameraman tarafından kayda alınıyor. Hatta toplantı odasından makam odasına geçince bile görüntü alınıyor.


 

Sağlık Bakanı, Rûdaw’a verdiği demeçte cesurca konuşuyordu. Siyasi hesap yapmadığını ve Kürdistan’a yüzde 17’lik ilaç payını gönderdiğini söyledi. Daha sonra Sağlık Bakanı’nın kendisi için bir imparator olduğunu duyduk.

 

Yine sonradan duyduk ki bakanın bu iyiliği, Bağdat’taki Kürt gruplarını birleştip bakanın parlamentodan çıkarılmasına engel olmasına dayanıyormuş. Şii bakan şimdi Kürtlerle bunun karşılığını ödüyor. Bu da Kürtlerin birliktelik ve siyasetinin ne kadar önemli sonuçlar verdiğini ortaya koyuyor.

 

Sonraki gün eski Başbakan Nuri Maliki’yle görüştük. Kaldığımız yerden Maliki’nin bulunduğ Yeşil Bölge’ye gidene kadar 10 askeri kontrol noktasından geçtik. En son Irak Cumhurbaşkanı Fuad Masum’la bir röportaj yaparak işimizi tamamladık.

 

 

Bu, hikayenin bir tarafı. Ziyaretimizde, Bağdat’ın Kürdistan’da özellikle de Erbil’de on yıllar boyunca şeytanlaştırılması resminin yanlış olduğunu gördük.

 

İstesek de istemesek de referandum sonrasındaki olayların ardından Irak’ta Kürtlerin gururu kırıldı. Bağdat’ta Kürt yetkilileri dinlediğinizde referandumdan önce Kürtlerin ne kadar güçlü olduğunu, sonrasında ne kadar zayıfladığını anlıyorsunuz. Sadece referandum değil belki, KDP ve KYB’nin kötü yönetimi ile aralarındaki hassasiyetler de etki etti.

 

Havalimanında, bakanlıkta ve kurumlarda gördüğümüz saygı beklendik bir şey değildi. Bağdat’taki kurumlar şimdi de Kürtlerle dolu. Biz bile bilmiyorsak sıradan halk nasıl bilsin?

 

Birçoğumuzun Dışişleri Bakanı Yardımcısı ile Sağlık Bakanı Yardımcısının Kürt olduğunu bildiğini sanmıyorum. Bakanlar Kurulu Sekreter Yardımcısı da Kürt. Birçok danışman ve genel müdürü saymıyorum bile.

 

Şu gerçeği kabul etmek gerekiyor ki Kürdistan Bölgesi’nin Bağdat’la ilişkilerinin yönetimi ve Bağdt’ın Kürt karşıtı ve şovenist olarak resmedilmesi yanlıştı. Kürdistan Bölgesi, Bağdat’ın son bulduğunu düşünerek hata yaptı.

 

Uluslararası ilişkilerde her zaman, başat olan aktörler olrak devletler varlığını korur. Irak ve Suriye, IŞİD’le savaş ve viranelikten sonra bile varlığını koruyor ve güç sahibiler.

 

Maliki’nin dediği gibi geçmiş iki tarafın yaptığı yanlışlarla geride kaldı. Şimdi Bağdat’la, Kürdisan Bölgesi’nin lehine olan iyi ilişkiler kurmanın vaktidir.

 

Kürdistan Bölgesi’nin statüsünün korunması için, Kürtlerin Bağdat’ı çökertebileceği hayalinden vazgeçmek lazım artık. Ayrıca Erbil ile Bağdat’ın farklılığını ve resimleri olduğu gibi görmek gerekiyor. İyi ve kötü tarafları değerlendirip hiçbirini gözardı etmememiz gerekir.

 

Bağdat imar ve güvenlik açısından on yıllar sonra bile Kürdistan’a yetişemez. Aynı zamanda Bağdat, bazılarının maksatlı olarak şeytanlaştırdığı gibi de değildir.

 

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)