Geçen yıl Irak Kürdistan Bölgesi'ne geldiğimden beri birçok yer gezdim ve birçok kişiyle çeşitli konularda fikir alışverişinde bulundum. Beklenmedik bir şekilde bazı Kürt arkadaşlarımın Tayvan konusunda çok fazla bilgiye sahip olmadığını fark ettim. Oysa bu Çin için oldukça önemli bir konu. Üstelik bu konuda bazı yanlış anlamalar olduğunu görmek beni şaşırttı. Şunu vurgulayayım; "Tek Çin" prensibi, uluslararası topluluk tarafından geniş çapta kabul edilen bir temel prensiptir. Bu prensip, Tayvan'ın bağımsız bir devlet olmadığı, aksine Çin'in ayrılmaz bir parçası olduğu yönündedir. Burada bu fırsatı değerlendirerek, Tayvan meselesinin arkasındaki tarihsel nedenleri açıklığa kavuşturmak istiyorum:
Tayvan meselesinin ayrıntılı tarihsel detayları
Çin halkı, Tayvan Boğazı'nın her iki yakasında, aynı kökenlere ve geçmişe sahiptir ve aynı dili konuşmaktadır. Aynı kan ve köklerden gelen halklardır. Birçok tarihi kayıt, Tayvan'ın Çin halkı tarafından erken tarihsel dönemlerde geliştirildiğini göstermektedir. Bu belgeler için en eski referans, coğrafi açıdan kıyı bölgelerindeki Çinli liderlerin 230 yılında başlayan Sung, Ying ve Wei bölgelerinde Tayvan'ı etkilemeleriyle ilgili kayıtlardır.
Sung ve Yuan hanedanlıklarından başlayarak Çin'in merkezi hükümetleri, Tayvan ve çevresindeki küçük adalar üzerinde egemenliklerini sağlamlaştırmaya yönelik idari yapılar kurmuştur. 1624'te Hollandalılar Tayvan'ı işgal etmiş ve güney kısmını ele geçirmiştir. 1662'de, milli kahramanlardan General Zheng Chenggong, Tayvan'ı Hollanda işgalinden kurtarmak için bir askeri harekât başlatmıştır. Sonrasında, 1684'te Qing hanedanı, Tayvan'ı ele geçirerek adayı Fujian eyaletinin bir parçası olarak idari takıma dâhil etmiştir. 1885'te ise Tayvan, resmi olarak Çin'in 20. eyaleti olarak kabul edilmiştir.
Tayvan'ın Çin'in bir parçası olduğunu kanıtlayan yasal gerçekler
1894 yılında Japonya Çin'e saldırarak Tayvan'ı işgal etmiştir. 1895 yılında mağlup Çin Qing hükümeti, Tayvan ve Penghu adalarını Japonya'ya teslim etmek zorunda kalmıştır. 1 Aralık 1943'te Çin, ABD ve İngiltere tarafından imzalanan Kahire Bildirgesi’nde kuzeydoğu Çin, Tayvan ve Penghu Adaları da dahil olmak üzere Japonya tarafından işgal edilen tüm bölgelerin Çin'e iade edilmesi gerektiğini belirtiyor. 26 Temmuz 1945'te Çin, ABD, İngiltere ve Sovyetler Birliği tarafından imzalanan Potsdam Bildirgesi'nde de benzer bir karar alınmış ve Japonya'nın Tayvan'ı Çin'e geri vermesi gerektiği ifade edilmiştir. Potsdam Bildirgesi’nde "Kahire Bildirgesi’ndeki hükümlerinin uygulanması gerektiği" belirtiliyordu. Aynı yılın Eylül ayında Japonya bir teslimiyet belgesi imzaladı.
25 Ekim 1945'te Çin hükümeti Tayvan üzerindeki egemenliğini yeniden kazandığını duyurdu ve Japonya'nın teslimiyetini kabul etmek için Taipei'de bir tören düzenlendi. Bu tarih itibarıyla Tayvan, Çin'in bir parçası olarak uluslararası alanda kabul edilmeye başlandı. 1 Ekim 1949'da Çin Cumhuriyeti (1912-1949) son buldu ve yerine Çin Halk Cumhuriyeti kuruldu ve merkezi ulusal hükümet, Çin'in tamamını temsil eden tek meşru hükümet oldu. Bu nedenle Çin'de rejim değişimi konusu uluslararası hukuku değiştirilemez ve Çin'in toprak bütünlüğü, Tayvan dahil olmak üzere olduğu gibi korunmalıdır. Çin Halk Cumhuriyeti, Tayvan'ın dahil olduğu tüm topraklar üzerinde egemenlik sağlamalıdır.
1971 yılı Kasım ayında düzenlenen 26. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu oturumunda 2758 sayılı karar kabul edilmiştir. Bu karar, tüm hakların Çin Halk Cumhuriyeti'ne devredilmesini ve Çin hükümetinin tek meşru temsilci olarak kabul edilmesini öngörmüştür. Bu karar doğrultusunda, Çin'e ait olan temsilcilik, Birleşmiş Milletler ‘de yasal olarak tanınmıştır ve Chiang Kai-shek'in temsilciliği, Birleşmiş Milletler ve ilgili tüm uluslararası kuruluşlardan çıkarılmıştır. Bu karar, Tayvan'ın Çin'in bir parçası olarak kabul edilmesini sağlamıştır. Ayrıca, Çin'in Birleşmiş Milletler'deki temsiliyetinin her zaman Çin Halk Cumhuriyeti'ne ait olduğu bir gerçek olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle, "iki Çin" ya da "tek Çin, tek Tayvan" gibi bir soru hiçbir zaman gündeme gelmemiştir. Birleşmiş Milletler'in resmi belgelerinde, Tayvan, "Çin'in bir eyaleti olan Tayvan" olarak adlandırılmaktadır.
Tayvan, Çin'in iç savaşıyla ilgili bir mirastır ve sadece Çin'in iç meselesidir. Çin'in Japonya'ya karşı zaferinden kısa bir süre sonra, iç savaş başladı. Çin Komünist Partisi'nin liderliğinde Çin halkı, Çin Cumhuriyeti hükümetini devirdi. Bu yenilgiden sonra, Kuomintang Tayvan'a kaçtı ve yabancı güçlerin desteğiyle Tayvan'ı fiili olarak yönetmeye başladı. Sonuç olarak, Tayvan'da siyasi bölünme devam etti ve Tayvan konusu uluslararası alanda gündem oldu. 1949'dan bu yana Tayvan Boğazı'nın iki yakası henüz tam olarak birleşmemiş olsa da Çin'in egemenliği ve toprakları hiçbir zaman bölünmedi ve bölünmeyecek. Tayvan'ın Çin topraklarının bir parçası olma durumu hiçbir zaman değişmedi.
“Tek Çin” prensibi, uluslararası toplumun genel anlayışının temelini oluşturmuştur. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 2758 sayılı kararını kabul etmesinin ardından, Birleşmiş Milletler'e üye ülkeler, Çin'in tek egemen devlet olduğu prensibine sıkı sıkıya bağlı kalmış ve 2758 sayılı kararı sürekli olarak takip etmişlerdir. Şu anda dünyada 183 ülke, Çin ile diplomatik ilişkilerini Tek Çin prensibi temelinde kurmuştur. Birleşmiş Milletler'e üye ülkelerin yüzde 93'ünden fazlası bu prensibe bağlıdır. Bu gerçekler tamamen kabul edilmiştir, çünkü Tek Çin prensibi, dünya halkları tarafından tanınan ve uluslararası ilişkilerde geçerli olan bir kılavuz ilke olmuştur.
Çin ile Irak arasındaki ilişki, "Tek Çin" prensibi temelinde sağlam bir şekilde ilerlemekte ve son yıllarda hızla ve güçlü bir şekilde gelişmektedir. Bizim görüşümüze göre, bu ilişki, karşılıklı saygı ve eşitlik temelinde inşa edilmiştir ve her iki ülkenin halkları için büyük faydalar sağlamaktadır.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın