Doğal gaz Kürdistan Bölgesi'nin jeopolitiğinde bir dönüm noktası olabilir mi?

26-10-2022
Etiketler Irak Türkiye Kürdistan Bölgesi Doğalgaz Petrol
A+ A-

Dr. Serdar Aziz

Bu makalede, Kürt meselesi üzerine tanınmış bir uzman tarafından Kürdistan Bölgesi'ndeki enerji değişimlerinin etkisi üzerine yazılmış kısa bir makaleyi inceleyeceğim. Makale, özellikle Kürdistan Bölgesi ile Türkiye arasındaki 2013 anlaşmasından sonraki gelişmelere odaklanıyor. Makaleyi Kürdistan Bölgesi ve bölgenin stratejik zamanı ve yeri için bir ön koşul olarak kullanmaya ve aynı şekilde makalede Kürt kişiliklerinin ve enerjisinin başkalarıyla olan ilişkilerini analiz etmeye çalışacağım. Doğal gaz, petrolden daha güçlü bir dönüm noktası olabilir, bu nedenle Türkiye'ye güvenmenin istenen sonuçları alması pek olası görünmüyor. Profesör Stansfield bu makaleyi yazdığı sırada Türkiye, çok getirisi olmayan bir “ticaret devleti” politikası izliyordu. Elbette yorum, son on yılda yaşanan bir dizi siyasi olaya rağmen, Kürdistan Bölgesi'ndeki enerji sorununun çok boyutlu ve çok karmaşık olduğunun kanıtlandığını vurguluyor.

Geçmiş

Kürtler için öncelikli olarak petrol sonra da doğal gaz, bu ikisi her zaman sadece bir enerji veya finansal kaynak olarak görülmedi ve bunlara başka açılardan yaklaşıldı. Kürdistan'da petrol, ilk kez 1904'te Osmanlı ve Safevi İmparatorlukları arasındaki bir sınır bölgesinde keşfedildi. Kürtler ve petrol uzun, karmaşık ve efsanevi bir ilişkiye sahip. Bu ilişki; İmparatorlukları, dünya güçlülerini ve birkaç çok uluslu şirketi içeren bir yapıya sahip. Bu uzun ve derin tarih tarih, Kürtlerin petrolü güç ve kurumlar yaratmanın ve bunları yok etmenin ana aracı olarak görmelerine neden oluyor.

Bu formül, 2014 yılında Profesör Gareth Stansfield tarafından yazılan kısa bir makalenin temelini oluşturuyor. Gareth, 1991’den Irak'taki Kürt sorunu meselesi üzerine yakın ve kapsamlı bir şekilde çalışanlardan biriydi ve yazılarını da çoğu zaman iyimser bir bakış açısıyla kaleme aldı. Gareth'in "Irak Kürdistan Bölgesel Yönetiminin Petrol ve Gaz Stratejisindeki Değişikliklerinin Etkisi" başlıklı makalesi Sciencespo: Centre de Recherches Internationales'da yayınlandı.

Makale, temel olarak şu ana noktalardan oluşuyordu:

1- Kürtler, Ortadoğu'da daha geniş bir siyasi ve ekonomik etkiye sahip olabilecekleri hâlde dönüm noktası etkili olarak kabul edilebilecek etkinlik ve değişim faaliyetlerin bir parçası olabilmeyi nadiren başarabilmiştir.

2- Bu özel durum, Kürdistan Bölgesi'ndeki gelişmeler ve değişimler nedeniyle tarihin derinliklerine uzanabilir. Başka bir deyişle, değişim, Kürtlerin tarihsel durumunda da bir değişiklik yaratabilir.

3- Kürdistan Bölgesi'ndeki petrol ve gaz sorunu gelişiminin etkisinin Kasım 2013'te Erbil-Ankara anlaşmasının imzalanmasından sonra güçlü olması öngörülüyor ve anlaşmanın sonuçları yalnızca devletin işleyişini değil belki İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan devlet sistemini de etkileyecektir.

Kürdistan Bölgesi ile Türkiye anlaşmasının üzerinden yaklaşık on yıl geçtikten sonra, bu görüşü Gareth'in perspektifinden inceliyor ve kendimize soruyoruz: Acaba petrol ve doğal gaz (enerji), Kürtlerin durumunu özellikle Kürdistan Bölgesi'nde ve hatta daha geniş bir bölgesel düzeyde değiştirebilir mi? Gareth'in bu sorunda karşılaşılabileceğini öngördüğü zorluklar nelerdir? Acaba Kürdistan Bölgesi bu zorluklarla karşılaştı mı yoksa bir değişiklik mi oldu? Yerel, ulusal, bölgesel ve uluslararası durum böylesi bir değişiklikten yana mı değil mi? Gareth, değerlendirmesinde Kürdistan Bölgesi ile Türkiye arasında Kasım 2013'ün başlarında imzalanan ve yerel sistemde “50 Yıllık Anlaşma” olarak bilinen anlaşmaya bel bağlıyor.

Gareth’in bakış açısına göre, “Anlaşma, Ankara'nın yeni yeni yükselen Irak Kürdistan Bölgesi'ne bakış açısında yeni bir dönüm noktası faktörü oldu. Bu da Türkiye'deki enerji eksikliği ve Kürdistan Bölgesi'ndeki hidrokarbon rezervlerinin bolluğundan kaynaklanıyor.” Gareth yazısında Türkiye'nin eskiden sadece “Uygun koşullar altında, Kürdistan Bölgesi Hükümeti'nin bağımsızlığını destekleriz.” diyen bir tarafta olduğuna ancak 2014 sonbaharında Türkiye’nin Erbil'e Kürtlerin bağımsızlık çabalarını desteklemeyeceğini bildirdiğine dikkat çekti.

Değişen ne?

Yaklaşık on yıllık süre zarfında, iki etkili siyasi olay meydana geldi: Birisi İŞİD’in Suriye ve Irak’ta kurulup yok olması, ikincisi de 2017 referandumu. Bu iki olayı siyasi olaylar olarak değerlendiriyoruz. İkinci olay, iletişim kavram, kanal ve kurumlarında beraberinde değişiklik getiren bir olaydı. İki siyasi olay, Kürdistan Bölgesi Hükümeti elitlerini taktiklerini değiştirmeye zorladı. Bu iki olayı birbirine zıt iki gelişme olarak değerlendirebiliriz. Bir tarafta IŞİD savaşının amacı Kürtleri zayıflatmak hatta yok etmek iken bu savaş Kürtleri güçlendirdi. Diğer tarafta ise Kürtleri güçlendirmesi beklenen referandumun sonuçları Kürtlerin beklentileriyle uyuşmadı. Bu iki siyasi olayı, Kürdistan Bölgesi Hükümeti'nin durumu ve değişim olasılığı üzerinde direkt bir etkiye sahiptir. Sonuç olarak, Kürdistan Bölgesi'ndeki değişiklikler geniş bir süreçtir ve sadece enerji sektörünün varlığını veya bu varlığın inşasını inşasını içermez.

Uluslararası koalisyonun Kürdistan Bölgesi Hükümeti ile ilişkileri IŞİD ile mücadele çerçevesinde yenilenmiş ve bu iki taraf arasında güvenlik, sivil ve askeri işbirliğine dayalı uzun vadeli bir ilişkinin temelleri atılmıştır. Kürdistan Bölgesi'nin önemli bir konuma gelmesi veya gerçek bir değişim geçirmesi için modern bir orduya ihtiyacı var. Sonuçta, İŞİD savaşının değişim sürecine yardımcı oldu diyebiliriz. Kısacası IŞİD'e karşı savaş, Kürtleri iç ortaklar şekline evirdi. Hâlbuki Kürtler daha önce, Henry Kissinger'in 1973 tarihli bir notta belirttiği gibi, jeopolitik satranç oyunlarında kullanılan daha zayıf araçlardı. Kürtler, İŞİD ile savaş sırasında eğitim yoluyla bir ordu kurmak için modern teknikler kullandı, liderlik etmeyi öğrendi ve aralarında bir doktrin inşa etti.

Buna karşın, referandumun sonuçları bunun tam tersi oldu. Şayet Gareth; Türkiye'nin, enerji anlaşmasından sonra Kürtlere karşı tutumunu değiştirmesini bekliyorduysa, referandum onun yanıldığını kanıtladı.  Referandum, Türkiye ile bölgesel rakibi İran arasında nadir görülen bir yakınlaşma yarattı. Bu yakınlaşma İran ve Türkiye’nin, Bağdat'ın referanduma verdiği sert tepkiyi desteklemeleri neticesinde ortaya çıktı. Petrol, referandum sürecine kadar Kürdistan Bölgesi Hükümeti'nin temel zenginlik kaynağıydı ve petrol kaynakları bağımsızlığı elde etmeye adanmıştı. Bağımsızlık referandumu sonrası dönem de iki nedenden dolayı ilginçtir: Birincisi bağımsızlığa verilen önemin azalması, ikincisi de  petrole alternatif bir rezerv olarak doğal gazın ortaya çıkması.

Doğal gaz dönemine hoş geldiniz!

Doğal gaz, geçtiğimiz on yıllarda gözde bir enerji kaynağı olarak ortaya çıktı. Baker Petrol ve Gaz Araştırma Enstitüsü'ne göre, “Son yıllardaki en dramatik enerji gelişmeleri doğalgaz alanında meydana geldi.” Ayrıca sıvılaştırılmış gaz olarak da bilinen LNG ticaretinin genişlemesi, yeni bir uluslararası gaz piyasasının gelişmesini ve bu piyasanın genişlemesini de sağladı. Doğal gaz, eskiden yerel bir kaynaktı ve taşınması oldukça zordu ancak söz konusu genişleme doğal gazı küresel çapta daha çok tercih edilen bir meta hâline getirdi. 2022'deki Rus-Ukrayna savaşı, enerji jeopolitiğini ön plana daha çok çıkardı ve manzarayı daha da karmaşıklaştırdı. Avrupa Birliği, Rusya'yı bu savaştan sonra doğal gaz konusunda artık bel bağlanacak bir ortak olarak görmüyor. Bu nedenle Kürdistan Bölgesi'nin, "Enerji konusunda Avrupa'ya yardım etme kapasitesine sahip olduğunu" belirtti.

Doğal gazın, Kürtlerin ve Kürdistan Bölgesi Hükümeti'nin rolünde değişiklik yapmak konusunda en önemli şey olduğunu düşünüyorum. Boru döşeme ve inşaat yalnızca çok maliyetli değil, aynı zamanda da zaman alıcıdır. Maliyet ve zaman faktörleri öyle bir durum yaratır ki ülkeler birbirleriyle iyi ilişkiler kurmaya mecbur kalır. Ayrıca gaz akışının devam etmesini sağlamak için, siyasi açıdan azamî ölçüde dikkat edilmesi gerekiyor. Boru hatları; ekonomi, siyasi ve askeri açılardan uzun vadeli bir ilişkinin teminatı olacak. Yazısını iyimser bir bakış açısıyla yazarken Gareth'in aklında yalnızca doğal gaz vardı.

Kürtler, her ne kadar geçmişte bu güvene karşı çıksa da Kürdistan Bölgesi doğal gazının Ortadoğu'daki Kürt sorununda bir dönüm noktası olması için Kürdistan Bölgesi'nin, doğal gaz konusunda Türkiye'ye bel bağlaması gerekiyor. Türkiye, Kürdistan Bölgesi'nden gaz almayı düşünebilir fakat Türkiye, jeopolitik ve iç politika açısından, artık bir zamanlarda sanıldığı gibi bir ticari devlet değil.

Ticari devlet, askeri veya diğer devlet biçimlerinden farklı olarak, “Klasik Türk dış politika yapıcılarından tamamen farklı olarak, çıkarları ve öncelikleri olan dış politika formülasyonuna veya diplomatik oyunlara daha geniş bir aktör yelpazesiyle katılabilir.” Bu da, Türkiye'nin komşularıyla barışı önemli bir politika meselesi haline getirmesi gerektiği sonucunu doğuruyor. Türkiye, ticari devlet olmaya çalışırken komşularıyla hiçbir sorun yaratmak istemiyordu. Rosecrans, "Sanal Devletin Yükselişi" adlı kitabında, ülkeler arasındaki sürekli ticaretin, komşular arasındaki anlaşmazlıkları çözen bir faktöre  nasıl dönüştüğünü, ticaret ve yatırımın büyümesini nasıl desteklediğini dile getirmiş.  Bütün bunlar bir seraba ya da hiç olmazsa kısa vadeli bir politika şekline büründü.

Bu da, Gareth'in tüm görüşünü, en azından şimdi ve yakın gelecekte yanlışlayıp reddediyor. Kürdistan Bölgesi enerjisinin, özellikle de gazının dışarıya aktarılabilmesi için çeşitli faktörlere gereksinim olduğu ortaya çıktı. Ayrıca rakip ve muhaliflerin varlığı da Kürdistan Bölgesi için süreci karmaşıklaştırıyor. Örneğin İran ve Rusya gibi rakip ülkeler Kürdistan Bölgesi'nde doğal gazın gelişmesine iki nedenden ötürü karşı çıkıyor: Ekonomik neden ve jeopolitik neden. İran, Kürdistan gazını kendisinin Irak'taki gazına rakip olarak görüyor. İran, bu nedenlere son zamanlarda Kürdistan Bölgesi Hükümetinin gazını ABD ve İsrail'le ilişkilendirmek gibi yeni bir neden de ekledi. Kürdistan Bölgesi Hükümeti elitleri bu bağlamda İran ile ilişkileri normalleştirme çabası içinde olmalıdır.

Türkiye’nin bu konudaki önemi her ne kadar aşikâr olsa da Kürdistan sadece Türkiye’ye bel bağlayamaz. Bu denklem, sadece Kürdistan Bölgesi için değil, diğer ülkeler için de geçerli bir denklemdir ve küresel siyaset değiştikçe, bu konu daha da karmaşık hâle bürünüyor. Enerji, tartışmaların odak noktası hâline geldi ve bu odak noktasında kalmaya da devam edecek. Enerji, günden güne daha önemli hâle geliyor ve enerjiye talep artıyor. Bu durum hem Kürdistan'ın yıldızını parlatacak hem de istenmeyen dikkatleri Kürdistan üzerine çekecektir.

ABD, Kürdistan Bölgesi gazının belirgin bir destekçisidir ve finansal açıdan destekleyici tutumunu göstermiştir. Bunun, yerel bir boyutu olabileceği gibi bölgesel ve uluslararası birkaç önemli boyutu da olabilir.

Sonuç

Enerji, tarihsel olarak Kürtlerin, Irak’ta bir statüye sahip olamayışının ana nedeni olmuştur. Acaba Kürtler kaynaklarına sahip çıktığında denklem değişecek mi? Açıkçası, enerjiyi bir dönüşüm aracı hâline getirmek için sadece enerji üzerinde çalışmak yeterli değildir, bu dönüşümü yaratmak ancak doğru politikalar, iç denge ve toplum desteğiyle mümkün olacaktır.

Kürdistan Bölgesi petrol ve doğal gaza sahiptir. Bu kaynaklar sadece enerji kaynağı olmaktan öte bir öneme sahiptir. Kürdistan’ın enerjisinin tarihi iki aşamaya ayrılabilir: Petrol ve doğal gaz. Petrol siyaseti dönemi, bağımsızlık savaşları ile birlikte sona erdi. Doğal gaz buradan çok farklı bir tarihe evrildi. Peki, doğal gaz bir iletişim kaynağı olabilir mi? Bölgesel güçler, Kürdistan doğal gaz sektörünün gelişimini,  Kürdistan Bölgesi Hükümeti'nin güçlendirilmesinin bir parçası olarak görüyor. Gaz, jeopolitik açıdan petrolden daha değerli. Petrol aktarımı, herhangi bir zamanda ve birden fazla şekilde sonlandırılabilir veya petrol birkaç farklı şekilde transfer edilebilir. Buna karşın, doğal gazın taşınması ve ihracatı oldukça maliyetlidir. Uzun vadeli doğal gaz sözleşmeleri, gaz ithal eden ülkelerin gelecekte başka kaynaklara başvurma veya kaynaklarını genişletme imkanını zorlaştırmaktadır. Bu da jeopolitik olarak doğal gazdan yaralanmayı  ve gazı pazarlayıp ve kullanma görevini karmaşık bir şekle bürümektedir. Denklemdeki her ülkenin bu konuda bazen kendi çıkarlarıyla da çakışan farklı çıkarları vardır.  

Kürdistan Bölgesi'nin ayırt edici jeopolitik özelliklerinden biri, birden fazla komşu ülke ile aynı anda, eşit bir ilişki sürdürebilmesinin zorluğudur. Örneğin Erbil-Bağdat ilişkilerinde temel sorunlardan biri, Kürdistan Bölgesi Yönetimi ile Türkiye arasındaki ilişkidir. İran ve Türkiye gibi komşu ülkeler arasında jeopolitik rekabet olduğunda bu ilişki dengesini sağlamak özellikle zordur. İç politika, her jeopolitik hedefin temel taşıdır özellikle de özellikle de doğal gazın. Çünkü doğal gaz transferinin uzun vadeli bir istikrara gereksinimi vardır.

Doğal gaz, Kürdistan Bölgesi ile Avrupa arasında bir istikrar ve bağlantı kaynağına dönüşebilir. Sorunları çözmek yerine onları uzatan ve karmaşıklaştıran alanlara milyarlarca dolar harcamak yerine, başka bir gaz kaynağı bulması  Avrupa Birliği’nin siyasi etkisini artıracağından, Birlik, Irak ve Kürdistan’a enerji alanında yatırım yapabilir.

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)

 

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli