Avrupa Birliği'nde lobicilik

Geçtiğimiz birkaç on yılda Brüksel, Avrupa Birliği ve dünya ile ilgili stratejik, politik, ekonomik ve güvenlik konularında önemli kararların verildiği bir merkez haline geldi.

Bu önemli karar merkezi, Brüksel'i AB'nin kamu ve dış politikalarının sonuçlarını kendi çıkarları doğrultusunda etkilemeye çalışan lobiciler için bir ortam olarak Washington'dan sonra ikinci konuma taşıdı.

Avrupa Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu arasındaki anlaşmaya göre lobicilik, AB politikasının oluşturulmasını veya uygulanmasını ve AB kurumlarının karar alma sürecini dış taraflar, gazeteciler, medya, mesleki merkezlerle sözleşme, düşünce kuruluşları, platformlar, forumlar, kampanyalar ve temel inisiyatifler aracılığıyla doğrudan veya dolaylı olarak etkilemek için üstlenilen tüm faaliyetler olarak tanımlanıyor.

Lobiciliğin kesin bir tanımını geliştirmek kolay değildir. Lobicilik, ülkelerin politikalarının gidişatını ve sonucunu etkileyen etkili birer araç olarak tanımlanıyor.

Lobicilik, politika eğilimlerini, süreçlerini ve sonuçlarını etkilemek için bir araç olarak tasvir ediliyor. Lobicilik karar vericilere, kararlaştırılan politikanın benimsenmesiyle ilgili bilgileri iletir.

Lobicilik, özel toplantılarda ve mekanlarda çıkar grupları, politikacılar, onların personeli ve temsilcileri arasında bilgi aktarımı için bir kanal olarak da tanımlanıyor.

 Burada bilgi lobicilik için bir araç olarak kullanılıyor. Lobicilik, karar vericilerin lobicilerden etkilendiği ve lobicilerin çalışmalarının doğası, hedefleri ve yönü ile tutarlı kararlar aldığında başarılıdır. Ayrıca, lobicilik başarılı olduğunda, lobiciler karşı oldukları bir kararın veya politikanın uıygulanmasını da engeller.

Avrupa Birliği'nin resmi tanımına göre lobicilik, politikaların ve karar alma süreçlerinin oluşturulması veya uygulanması üzerinde doğrudan veya dolaylı etki yapmayı içerir.

Tüm bu tanımları birbiriyle karşılaştırdığımızda, AB'nin daha kapsamlı ve geniş bir lobicilik tanımı sunduğu sonucuna varabiliriz. Bu tanıma göre, birliğin karar vericilerini etkilemek, belirli bir politikanın veya siyasi tavrın sonucunu etkilemeyi amaçlamaktadır. Bu durumda lobicilik amacına ulaşmış ve birliğin politikasını etkilemeyi başarmıştır.

Lobiciler sosyal, ekonomik ve endüstriyel konularda bilgi ve uzmanlık sağlayarak karar vericileri de etkileyebilir. Sonuç olarak, karar vericilere bilgi sağlamak, birlik içindeki politikacılara ve karar verme kaynaklarına ulaşmanın anahtarı olur.

Lobicilerin AB kurumlarındaki kaynaklara ve politika oluşturma süreçlerine erişebilmeleri için yetkililere hassas ve önemli bilgiler sağlamak durumundadırlar. Diğer bir deyişle, lobiciler ve yetkililer kendi aralarında bilgi alışverişinde bulunmak için işbirliği yaparlar. Bu nedenle, lobiciler bir etki yaratmak için önemli, doğru ve doğru bilgilerle iyi donanımlı olmalıdır.

Lobicilerin stratejileri:

‏‎ Lobiciler, belirli hedeflerine ulaşmak için özel stratejiler ve yöntemler benimserler, yani farklı hedeflere ulaşmak için farklı stratejiler ve önlemler benimser ve etkili yöntemler kullanırlar.

Politikalar çoğu farklı AB kurumunda hazırlandığından ve karara bağlandığından, lobiciler tarafından sağlanan bilgi türleri  de farklılık gösterir, ancak yasa taslağı ve stratejik kararlar alma uzmanlığına sahip olan AB Komisyonu'dur.

Bu nedenle lobicilerin ilk başvurdukları ve lobi yapmaya çalıştıkları yer komisyondur. Dolayısıyla lobicilerin başarısı, politika ve yasama sürecinde yaptıkları lobicilik faaliyetlerine bağlıdır. Müdahalenin etkili olabilmesi için, lobicilik, yüksek kaliteli ve ilgili siyasi bilgiler sağlayarak politika oluşturmanın sonraki aşamalarında yürütülmelidir. Bu nedenle, yüksek kaliteli bilgiye sahip olmak, lobicilik süreci boyunca başarılı lobiciliğin anahtarıdır.

Avrupa Komisyonu, AB hukuku kapsamında politikaların, yasaların ve düzenlemelerin formüle edilmesinden sorumlu organdır ve bu nedenle, yasa, politika ve yönetmelik türleri önerme yetkisine sahip tek AB kurumu olduğu için lobicilerin ilgisini çekmektedir.

Komisyon, politikalar ve stratejiler için farklı türde teklif ve öneriler hazırlayabilir. Komisyon daha sonra önerileri tartışmak veya değiştirmek için Avrupa Parlamentosu'nun ilgili bir komitesine ve Genel Kurul'da görüşülmek ve oylanmak üzere Avrupa Parlamentosu Plenum'una havale eder.

2009 yılında Lizbon Antlaşması kararlaştırıldıktan sonra, Avrupa Parlamentosu AB'de politika oluşturma sürecinin kilit bir parçası haline geldi ve AB düzeyinde tüm mevzuat ve politikalar üzerinde karar alma yetkisi kazandı. Avrupa Parlamentosu'nun yasama yetkisindeki bu değişiklik, lobicilere hedeflerine ulaşmaları için daha fazla fırsat verdi ve sonuç olarak lobicilik amaçları için daha büyük bir odak noktası haline geldi.

Diğer bir deyişle, lobiciler bir yandan Komisyon'da elde ettikleri zaferi garanti altına almak için Avrupa Parlamentosu'ndaki faaliyetlerini yürütebilirken, diğer yandan da Avrupa Parlamentosu düzeyinde başarısızlık durumunda Parlamento'ya başvurmak için başka bir fırsata sahip oldular.

Avrupa Parlamentosu, ülkeler bazında değil, siyasi gruplar temelinde örgütlenmiş, soldan sağa farklı siyasi gruplardan oluşuyor.

Avrupa Parlamentosu şu anda yedi siyasi gruptan oluşuyor ve hiçbir siyasi parti çoğunluğa sahip değil; Bu nedenle, amaçlarına ulaşmak için birbirleriyle müzakere ve işbirliği yapmak ve hatta diğer gruplarla uzlaşmak zorundadırlar.

Lobiciler için bu, faaliyetlerinin ve hedeflerinin siyasi grupların çoğunluğunun görüşleriyle çelişmemesi gerektiği anlamına geliyor. Bugün, Avrupa Parlamentosu 705 milletvekilinden oluşuyor ve elbette bu kadar çok milletvekili arasında lobi yapmak zordur.

Bu nedenle lobiciler daha çok Hristiyan Demokratlar ve Sosyal Demokratlar gibi büyük gruplar üzerinde çalışıyor ve bu iki grubu ikna etmek amaçlarına ulaşmak için öncelikleri haline geliyor. Yanı sıra diğer gruplardan önde gelen etkili milletvekilleri ile lobi yapmak da lobicilerin öncelikleri arasında.

Lobicilik, bünyesinde uzman ve deneyimli kişilerin bulunduğu özel lobicilik şirketleri aracılığıyla yapıldığını ve bunun için özel bir bütçe ayrıldığını belirtmekte fayda var. Verilere göre, 48 bin uzman ve deneyimli kişinin istihdam edildiği 12 bin farklı şirket ve kuruluş aracılığıyla yalnızca Avrupa Birliği'nde lobi faaliyetlerine yılda 1.8 milyar avro harcanıyor.

Belirttiğim gibi, bir lobicilik stratejisi geliştirmek ve hedefler belirlemek, lobiciliğin temel adımıdır. Burada bilinmesi gereken önemli nokta, karar verme mekanizmasını oluşturmaktır ki lobiciler, kararın kendi lehlerine sonuçlanması veya bazı hedeflerine ulaşmaları için karar verme sürecinin etkilerini dikkatli bir şekilde yorumlamalıdır.

Bilindidği gibi, karar verme mekanizmaları ülkeden ülkeye ve kurumdan kuruma değişiyor. Bu nedenle, her ülke ve kuruma özgü strateji ve önlemlerin benimsenmesi önemlidir. Burade kendimize sormamız gereken soru şu; Kürt halkı, özellikle de Kürdistan Bölgesi, amaçlarına ulaşmak için lobicilikten ne ölçüde yararlandı? Lobicilik gerektiği gibi yapılmadıysa sorunlar nereden kaynaklanıyor ve nasıl çözülebilir?

Bu ve diğer birçok sorunun bilimsel bir şekilde araştırılması, analiz edilmesi ve diğer uluslar gibi Kürtlerin de küresel düzeyde sağlam ve etkili bir lobicilik stratejisine sahip olması gerekiyor.

Dilawer Ajgeyi - Kürdistan Bölgesi Hükümeti Avrupa Birliği Temsilcisi

 

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)