Amcamla Yörüklerin yanındaydık
Kemal Sadık Gökçeli, usta romancı Yaşar Kemal'in tam adıdır. Adı Kemal, babasının adı Sadık, soyadı ise Gökçeli'dir. Yazar, sevgisinden dolayı yeğenlerinden birine babasının ismi olan Sadık ismini verir.
Yaşar Kemal'in yeğeni Sadık Gökçeli, İstanbul'da bizimle yaptığı kısa bir röportajda amcasından, o büyük ve etkili yazarla olan ilişkisinden bahsetti.
Sadık beye, “Bana amcanızla ilgili kısa ve dokunaklı ama duyulmamış bir anınızı anlatır mısınız?” diye sordum.
Sadık Gökçeli de biraz durduktan sonra şunları anlattı:
“Kadirli’nin içinden bir ırmak geçer Savrun Irmağı. Amcam oraya gidelim dedi. Beraber iki arkadaşım ve amcamla arabaya bindik. Andır’ın yaylasına yaklaştığımızda Yörükleri gördük. Keçi koyun sürüleriyle yaylaya göç ediyorlar ama orada konaklamışlardı.
Amcam, ‘Şunlarla bir görüşelim’ dedi.
Arabayı çektik vardık. Genç iri yarı bir Yörük bizi karşıladı. Amcam ‘Yörüklerin Karakeçililer, Sarıkeçililerine ne oldu?’ diye sordu. ‘Senin söylediklerin Yaşar Kemal'in kitaplarında kaldı, onlar artık yok’ dedi.
Biz de gülünce dedi ki; ‘Gülmeyin Yaşar Kemal'i okursanız Sarıkeçilileri, Karakeçilileri görürsünüz ama şimdi hiçbir yerde bulamazsınız.’
Arkadaşım dönüp, ‘İşte Yaşar Kemal’ dedi. Yörük çocuk bir heyecanla çadıra koştu, baktım çok yaşlı bir adamın kollarına girmişler getiriyorlar ama adam yürüyemiyor, ayaklarını sürüyerek getiriyorlar. Geldi adamın iki gözü de görmüyor ve ağlıyor.
‘Yaşar Kemal buraya mı geldin?’ dedi. ‘Ben senin bütün kitaplarını torunuma okutup dinledim, bütün kitaplarını biliyorum’ dedi. Hepimiz tabii çok duygulandık amcamla ihtiyar kucaklaştı. ‘Bu son zamanında seni kucaklamak da varmış, çok şükür’ dedi.”
Sadık bu sözlerden sonra biraz ara verdi, kendisini sakin ve keyifle dinlediğimi görünce şöyle devam etti:
“Benden başka da yeğenleri var ama benden yakını yok. İsmimi kendisi koymuş, babasının ismini, Sadık benim ismim. 14-15 yaşından itibaren beni İstanbul'a yanına aldı. Bir ya da bir buçuk ay birlikte kaldık. Büyüdüğümde ise artık kendim İstanbul'a gidip gelirdim.
Florya'da oturuyordu o zaman, Basınköy'de çıkar dolaşırdık, yürürdük hep anlatırdı, dinlerdi. Kadirli'deki akrabaları, oradaki halkın yaşamını, durumlarını hep onlarla ilgili şeyler sorardı. Doğa dostuydu, yaylaları sorardı.
Sadık, Kadirli ve Hamide köyü halkının İnce Memet hakkındaki düşünceleri hakkında ise çok ilginç bir detayı anlattı:
Kadirli halkı İnce Memet’i gerçekten yaşayan biri olarak kabul ediyorlar. Sanki İnce Memet orada doğmuş, büyümüş ve yaşamış gibi. Hep anlatırlar bize, İnce Memet var ya amcanın bahsettiği, işte çatıştığı bölge şurası, vurulduğu yer burası diye.
Bir gün biri geldi ve bana ‘Babam İnce Memet'in atının boynuna taktığı şeyi Yaşar Kemal'e göndermek istiyor’ dedi. Yani insanlar o kadar çok inanmışlar ki yaşadığına, orada anlatılan şeyi göndermek istiyorlar.
Yani anlatamıyorduk aslında İnce Memet’in Yaşar Kemal'in ürünü olduğunu.
Alman yazar ve yayın Marcel Reich-Ranicki (1920 - 2013), Alman dili ve edebiyatının en etkili eleştirmenlerinden biriydi.
Peki neden bu kadar etkiliydi? Harika büyük metinler üzerinde çalışır, yazar ve metnini de halkın nezdinde büyük hale getirirdi. Metnin tılsımlarına dokunmuş, sırlarını açığa çıkarmış veya onlara ışık tutmuş ve metinden aldığı keyfi okuyucuyla paylaşırdı.
Marcel Reich-Ranicki yazarları yaratan ya da daha büyük yazarlar haline getiren ve edebiyatın temellerini güçlendiren eleştirmenlerden biriydi.
Yazarı çökertmeyi, kırmayı amaçlayan bir eleştirmen, yazmayı bırakıp gücünü denemek için savaş alanına gitmelidir.
Bu keşmekeş dünyada, savaş ve üzüntülerle dolu, sınırsız rekabet ve insanların beyhudeliğiyle dolu çağda, hâlâ oturup yazan, acı çeken, bizim için roman, öykü ve şiir yazan insanlar olduğu için sevinmeliyiz. Bir eleştirmenin bunları iki ucuz paragrafa sığdırması ise trajedidir.
Şu felakete bakın; Birisi gelip bize içimizi ısıtan, sarhoş eden bir müzik sunuyor ve teşekkür etmek yerine kendisine ve eserine saldırılıyor. Bu bir yazarın, bir yorumcunun, bir eleştirmenin işi değildir. Eleştirmen bize görmediğimiz, hissetmediğimiz güzellikleri ve zevkleri sunmalıdır. Ayrıca bu tür eleştirmenler zarar görür ve itibarları zedelenir.
Düşünün ki güzel ve sık bir orman var ki o Şêrko Bekes'in şiirindeki ormandır. Kaç kişi içinden yanından, kaç kişi içinde yaşadı, kaç kişi hakkında çeşitli şeyler söyledi? Ama nerede o sesler, o kırma çabaları?
Peki ya Şêrko’nun şiir ormanı? Şêrko'nun şiir ormanı Kürt edebiyatının ve dilinin en enerjik nefes alan organlarından biridir.
Eleştirmenler ve yorumcular eleştiri ve değerlendirmelerinde Marcel Reich-Ranicki kadar başarılı olamasalar bile yazıya, edebiyata, sanata Yaşar Kemal'e sevdalı olan o Yörük kadar değer verebilirler.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)