4 Mayıs'ta Halepçe ve Enfal'i konuşmak üzere ABD'nin Chicago kentindeki Holokost Müzesi’ne davet edildik. Panelin başlamasından 2 saat önce, Holokost Soykırımı’nın bize anlatılması için müzede hazır bulunmamız istendi. Müze içinde mobil bir müze daha bulunuyordu. Mobil müzenin İsrail'den getirildiği ve birkaç ayda bir ABD'nin farklı şehirlerine götürüldüğü söylendi. İsrail'in, Yahudilere karşı suç işleyenlerin yargıdan kaçamayacağını gösteren mobil müze, aynı zamanda İsrail karşıtlarına gözdağı vermek için, planlarında izlediği titizliği gösteriyor.
Söz konusu müze, Alman ordusunda üst düzey subay olan ve İkinci Dünya Savaşı döneminde Yahudilerin toplu tahliyesi ve öldürülmelerini organize eden Adolf Eichmann'a ait.
Nazilerin büyük bir bölümü gibi Adolf Eichmann da Almanya'nın yenilmesinden sonra 1950'de Arjantin'e kaçarak kimlik değiştirdi.
İsrailliler savaştan sonra bir ipucu bulmak için Eichmann'ın peşine düştüler. Holokost'tan kurtulan bazıları ve Yahudiler kendilerini o suçlunun bulunmasına adadılar.
Eichmann, 1950'lerin ortasında Arjantin'in başkentinde görüldükten sonra İsrail'in Viyana Konsolosluğu bilgilendirildi. Daha sonra 10 Mossad ajanı tarafından organize edilen bir operasyonda 1960'ta Arjantin'de kaçırıldı. Mahkemede işlediği suçlar belgelendikten sonra Eichmann 1962'de idam edildi.
Burada önemli olan mahkemedeki oturumların medya aracılığıyla bütün dünyaya izletilmesiydi. Bu İsrail ve Yahudilerin destek kazandığı en büyük ve en önemli diplomasi silahıydı. Eichmann, İsrail tarihinde idam edilen ilk ve son kişiydi.
Eichmann'ın müzede anlatılması bana Tarık Ramazan'ı hatırlattı. Ramazan, Süleyemaniye Asayişi'nde verdiği ifadesinde Halepçe kimyasal saldırısına katılan pilot olduğunu itiraf etmişti. 1988 - 2006 yılları boyunca İngiliz Daily Mail gazetesi için Tarık Ramazan ile bir röportaj yapmak istedik ancak izin vermediler: “Tarık Ramazan, en azılı suçlulardan biridir ve o suçunu itiraf ederek imzasını atmıştır” dediler.
Ben Tarık Ramazan'ın suçlu olup olmadığı konusunda emin değilim. Bu kararı verecek merci yargıdır. Ancak onun 2008 yılında salıverilmesi, bırakın yasaları ve Kürdistan halkını, insanlığa karşı yapılan bir hataydı. Çünkü Tarık Ramazan gibilerinin yargıdan kaçabilmeleri başkalarını Enfal ve Halepçe gibi suçları yeniden işlemeye teşvik ediyor.
Şurası kesin; en büyük yenilen Kürtler olarak bizlerdik. Çünkü Tarık Ramazan, Halepçe ve Enfal meselelerinin dünyada soykırım suçu olarak tanınmasına yardımcı olacak en büyük delildi. Halen bazı dünya başkentlerinin Enfal ve Halepçe'yi soykırım suçu olarak görmemesinin nedeni sorabiliriz. Yanıtı şu: Çünkü Kürtlerin başına gelen felaketlerin belgelenmesi ve o belgelerin korunmasında iyi değildik. Eğer mahkeme aracılığıyla suçu ispatlansaydı, Tarık Ramazan gibi biri bu konuda en iyi belge olabilirdi.
Müzede 70 yaşındaki Gari Auslander isimli biri Eichmann'ı anlattı. İsrail ve müze için çok samimi biri olarak görünen Auslander, “Planları uygulamakta iyi olduğu ve suçluların yargı elinden kaçmasına izin vermediği için İsrail'le gurur duyuyoruz” dedi.
Mahkeme kararı olmadan salıverilen ve daha sonra asayişin “kaçtığını” iddia ettiği Tarık Ramazan'ın aksine, mobil müzede Eichmann'a ait her şey belgelenerek saklanmış durumda. Hatta 10 farklı ülkeden Mossad ajanlarının uçak biletleri, araba plakaları ve zanlının uyuşturulması için kullanılan iğne bile müzede sergileniyor.
Aslında Tarık Ramazan müzede değildi ama onun benzeri ve onun her şeyini hatırlatan biri mevcuttu. Ramazan salıverildikten sonra İngiltere'ye yerleşti.
Acaba bir gün Tarık Ramazan Kürdistan'a geri getirilip yargılanacak mı? Biz de Tarık Ramazan adında bir müzeye sahip olup, Kürt meselesini anlatmak için dünyayı gezdirebilecek miyiz?
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın