Çözüm taslağı böyle mi olur?
Son günlerde basına Suriye Demokratik Güçlerine (SDG) ait olduğu söylenen bir taslak yansıdı. Şam rejimiyle görüşmelerde SDG’nin istemleriydi güya. Eş zamanlı, Şam ve Moskova sözcüleri görüşmelere olumlu atıf yapan açıklamaları oldu. Doğal olarak bir beklenti oluştu.
İşin kafa karıştıran yanı vardı. Taslaktaki karmaşıklık. Basın organlarının dizdiği maddeler birbirine tutmuyordu. Düzenleme, bir derneğin talepler listesini aşmıyor. Kocaman bir pratiğin talepleri böyle mi olur? Aslını öğrenmek istedim. “Oyalama taktiği”, “nihai taslak üzerinde çalışıyorlar”, “liste tarafların masaya getirdiklerinin karması” diyenler oldu. Demek ki konuda kafası karışan bir tek ben değildim.
Şam, Kürtlerin taleplerini karşılama gücünde midir?
Ülke halen parçalı, her parçada farklı bir realite var ve Şam bunu değiştirecek, tüm Suriye’ye hitap edecek güçte değil. İradesi üzerinde başkaları etken. Moskova karar verirken Suriye’nin egemenlik haklarından çok, ABD ile olan çelişkilerini ve bölgesel çıkarlarını ölçü alıyor.
Barış ve anayasa dahil Suriye’nin geleceğini, Moskova-Ankara-Tahran üçlüsü programlıyor. Yerli güçler, ki Şam da bunlardan biridir, ancak alt komisyonlarda yer alabiliyorlar. Kürtlerin bunda yeri yok. Gündemleri Kürt kelimesini tanımıyor. Türk devleti, radikal muhalifleri evcilleştirip masaya sürmek istiyor. Bu ilişkiden Kürtlere ekmek zaten çıkmaz.
Pesimist bir resim mi? Belki. Kürtlerle anlaşan Şam güçlenir kuşkusuz. Zaten savaşın pratik konumlanmasında YPG ve SDG, Şam ile hep ittifak tutumu içinde oldular. Bundan fazla ne olabilir ki? Mevcutta Şam üzerindeki tehdit, Kürtler değil ama Türk ordusu ve müttefiki radikalleridir. Şam’ın hem bağımsız tutumu yok, hem de halen Arap şövenizminin esiri.
ABD ve Rusya faktörü
Sadece ABD değil, daha birçok devlet Kürtlerin korunması baskısıyla yüzyüzeler. Şam-Kürt anlaşmasına olumlu bakarlar. Onları sorumluluktan kurtarır. Ama bunun için çabaları var mıdır? ABD’yi yönlendiren bölgesel çıkarları. Bölgeyi kaybetmekle yüzyüze ama karşı atak gücü çok fazla. Türkiye ile pazarlık yapıyor ama Ankara üçlü dansta ısrarcı.
Rusya bu zikzakı endişe ile izliyor. Türkiye ve ABD hangi noktalarda anlaşacaklar? Anlaşabilirler mi? Bu nedenle Moskova, Kürtlerle diyalogtan yana. Yine de insanı asıl korkutan Trump’tan çok Putin’dir.
ABD işten zararsız sıyrılma peşinde. Rusya zararla çıkmasını görmek istiyor. Türkiye Kürt bölgelerini alarak, Suriye’de daha etkili olmak istiyor. İran kazançlı pozisyonunu korumak istiyor. Şam işin sahibi gibi öne sürülmeyi seviyor. İslami radikaller ihanete uğradıklarını, paralı askerlikten imha ve politik intihara kadar seçenekle yüz yüze olduklarını biliyorlar. Kürtler bu zıtlıklar içinde mucize peşinde.
1990’ların Yugoslavyasında benzer resim vardı. Kosova doğdu. Ama orada Rusya yoktu. 1990’ların başında Güney Kürdistan’da otonom bölge doğdu. Orada da Rusya yoktu ve uluslararası inisiyatif, Türkiye ile İran’ı atıl bırakacak kadar güçlüydü.
Karmaşıklık mı, çaresizlik mi?
Kimi PYD/YPG/SDG sözcülerinin açıklamaları, Kürt kamuoyunu yaralıyor. “Suriye ordusunun bir parçası olmak”, ne demek? Gücün yetmeyebilir ama Kürtlerin temel haklarını gaspeden bir orduyu methetmek? Taktik bile olsa, hiç uygun değil.
Rojava’da tüm dünyanın canlı izlediği bir dram, acı ve mucize yaşandı. Bedeli ölüler ve sakatlardır, göçtür, ekonominin, kültürün, tarihin yıkımıdır. Tutum, bu değerle çelişmemelidir.
Dünya olayı “Kuzey Suriye” değil, Kürtler olarak biliyor. Kürt hakları tanınmasa, hiçbir çözüm adil olmaz. Kürtlerin anayasal kabulü, temel istemdir. Gerisi detaydır. Detayla asılı boğmayın.
Kavramların demagojik kullanımıyla Kürt sorunu sulandırılmamalı. Demokratik yöntem en idealidir ama demokrasi talebi sorunu çözmeye yetmez. Neden?
Anayasayı, Rusya, İran ve Türkiye hazırlıyor. Hiçbiri demokrasiye inanmıyor, Suriye için nasıl demokrasi istesinler? Şam otokrat ayrıcalıklarla yaşayan demokrasi karşıtı bir rejimdir. Zaten Suriye direnişi bu nedenle başlamıştı. Muhalefete egemen İslami radikallerdir, onların istediği rejimde demokrasinin zerresi olmaz. Diyelim ki; seçimlerde anlaştılar ama demokrasi düşmanları çoğunluk. Onların demokrasisinde Kürtler dahil hiçbir etnik ve dini farklılık kendini ifade edemez.
Suriye, farklılıkların anayasal ve uluslararası güvenceye alındığı bir çözüme gebe. Kürtler ulusal kimliklerini dayatmalıdırlar. Kürt halkı duyarlı, izliyor, kavrıyor. Kan ve emek ürünü o değeri kirletmeye kimsenin hakkı yok. Hakkını veremiyorsanız, öyle bırakın, tarihe kalsın.
Sanki Kürtlerin de derin merkezi işin içinde. Sanki bizi görünenle oyalıyorlar, yoksa derinde iş pişirilmiş bitirilmiş bile. Olay o ise, geneldeki çıkmaz orada da iş başında.
Günah keçisi aramak boşuna
Süreçle ilgili kimi diğer Kürt parti ve silahlı gücünün isimleri geçiyor. Net yargıdan kaçınıyorum ama olayın yansıtılış tarzında abartı var. Neticede olayın tarafı her gücün bir tutumu olur. Bundan farklı sonuçlar çıkarmanın anlamı yok.
Geçmişte de benzer endişeler gündeme geldi. Haksızlıklar, gerginlikler oldu, ama Kürt örgütleri çatışmadan kaçındılar. Üstelik şimdi durum çok farklı. Devletler artık doğrudan sahadalar. Ayrım yapmadan süreci Kürtlersiz kapatmak istiyorlar, bu iyi biline.
Bunları biliyoruz, yine de birbirimizle uğraşmayı çok seviyoruz. Alanen bize kazık atan o kadar güç varken, bizler olmadık yerde neden yaratıp birbirimizle oyalanmak istiyoruz. Yaptığımız zavallılık!
Olay şuna da vesile; geçmişte imkanları es geçtik, ittifaktan birlikten kaçtık, birbirimizi kırdık, sürdük, tutukladık, göç ettirdik. Olayımız tüm açıklığıyla Kürt sorunu, bazı devletler örgüt damgasını vurmak istiyor. Öyle olmadığını göstermek zor olmamalı. Rojavalı her siyasal ve askeri güç, biran önce dayanışmalı. Halen o birliğin açacağı olanaklar çok fazla.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)