Göçmen krizi: AB insancıldır ancak saf değildir

Bir süreden beridir Belarus-Polonya sınırındaki göç ve göçmen krizi gündem olmuş durumda. Her ne kadar gelişmeler insani bir krize yol açmış ve Kürtler de bunun bir paçası olmuş olsa da, gerçekte mesele daha çok Rusya ile Avrupa Birliği arasında jeopolitik bir çekişmenin ürünüdür ki burada Belarus, Rusya’nın vekilliğini üstleniyor. Kriz, güvenlik, savunma ve enerji politikalarını kapsıyor ve her bir Kürt bireyin de bunu anlamasına ihtiyaç var.

İlk olarak şunu belirtmekte fayda var; Belarus ile AB arasındaki ikili ilişkiler kargaşa dolu bir tarihi geçmişe sahip.  Belarus’ta yaşanan insan hakları ve özgürlükler sorunu bu ilişkilerin ileri taşınması önündeki en temel engel durumunda. Uluslararası alanda sıkı bir insan hakları savucunucusu olarak ön plana çıkan AB, sürekli Belarus’taki ihlallere dikkat çekmeyi ihmal etmemiş ve hatta Alexander Lukaşenko’yu “Avrupa’nın son diktatörü” şeklinde tanıtmıştır.  

Ağutos 2020’deki seçimleri Lukaşenko kaybetmiştir. Avrupa, iktidarı kazanan tarafa bırakması konusunda Lukaşenko rejimine çağrıda bulunmuştur. Seçimlerden önce başlayan gösteriler, seçimlerin ardından da devam etmiş ve AB muhalefeti desteklemiştir. Bu kapsamda Belarus’a yönelik bir takım yaptırımlar uygulanmasına karar verilmiştir. Yaptırımlar daha çok Lukaşenko’ya yakın isimlerin seyahat izinlerinin daraltılması, Avrupa bankalarında ona yakın isimlerin hesaplarının bloke edilmesi şeklinde olmuştur. Bu arada Rusya Devlet Başkanı Süleyman Soylu ise Lukaşeno rejiminin en yakın dostu olarak yanında yer almıştır.   

Krizin öteki yüzü; Rusya ile AB arasında jeopolitik çekişme

Jeopolitik açıdan Ukrayna ve Belarus, Rusya ile Avrupa Birliği ülkeleri arasında birer duvar konumunda bulunuyor ki hayırı ve şerri ile bu durumda bulunuyorlar. Her iki ülke de Rus gazının Avrupa’ya ulaşmasında geçiş güzergahı üzerinde bulunuyor ve bu iki ülke için de temel iç gelir kapısı oluyor. Fakat cografik konumları bir yandan da bu ülkelerin jeopolitik keşmekeşliğin kurbanı olmasına vesile oluyor.  

Ukrayna yıllardır bu değirmenin taşları arasında un gibi eziliyor. Fakat Rusya’nın uzun süredir hayata geçirmek için üzerinde çalıştığı yeni Nord Stream 2 projesi ile doğal gazı doğrudan Almanya’ya ulaştırması bu denklemi bozuyor. Projenin önemi, Ukrayna ve Belarus’un artık Rus gazının Avrupa’ya ulaşmasında temel geçiş noktası olmaktan çıkması anlamına geliyor. Dolayısıyla bu durum Belarus-AB ilişkilerine güvenlik, savunma ve enerji stratejisi şeklinde farklı bir boyut kazandırmış durumda. 

Siyasi gözlemcilere göre, göçmen krizi Belarus’un her zamankinden fazla Rusya’nın planlarını eskisinden daha fazla hayata geçirmeye mahkum olduğunu gösteren yeni bir gerçeği ifade ediyor. Öte yandan Lukaşenko’nun göçmenleri sınıra yığarak AB’den intikam almaya çalıştığı belirtiliyor. AB’nin gözünde ise göçmen krizi, kendilerine karşı başlatılan çok yönlü bir hibrit savaşı ve bu savaşta Belarus, Rusya’nın maşalığını yapıyor. 

Sonuç itibariyle Avrupa Birliği ülkeleri, göçmenlerin Polonya sınırına yönlendirilmesini Rusya’nın jeopolitik bir oyunu olarak görüyor ve “diktatör Lukaşenko”yu da da bu oyunun aktörü olarak görüyor.

 Bu yüzden 21 Ekim 2021’de gerçekleştirilen AB liderler zirvesinde Avrupa’nın bu baskıya boyun eğmeyeceği mesajı yinelendi ve Belarus rejimi üzerindeki ekonomik yaptırımların arttırılmasına karar verildi.

Yine 15 Kasım 2021’de Avrupa Birliği Komisyonu Belarus üzerindeki cezaların arttırılmasına karar verdi. Dolayısıyla, AB ne kadar insancıl bir yönetime sahip olursa da olsun, üye ülkeler bu meseleyi ortak bir güvenlik sorunu şeklinde ele alıyor. Yani AB meseleyi sadece insan hakları cephesinden ele alarak adım atacak ve Polonya’ya sınırlarını göçmenlere açmasını isteyecek kadar da saf değil. 

Önümüzdeki süreçte neler yaşanacağı henüz kessin olmasa da açık olan şu ki, Belarus-Polonya sınırına dayanan çoğu Güney Kürdistanlı göçmenler jeoppolitik bir oyunun kurbanı durumundalar.

Avrupa’ya komşu ülkeler 2014’ten beri göçmen meselesini jeopolitik bir silah olarak Avrupa Birliği’ne karşı kullanıyor.

Kürdistan Bölgesi hükumeti geçmişte bunu yapabilecek durumdayken sorumlu davranmayı tercih etmiştir. Gelecek açısından önemli olan siyasi iktidarın Kürdistan halkının yaşam koşullarını iyileştirmesi kadar bir daha uluslararası güçler tarafından oynanan oyunlara alet ve kurban olmaları için Kürt bireyleri aydınlatmasıdır.

Zana Kurde Avrupa Birliği ilişkileri uzmanı

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)