Onu Fransız Burjuva Devrimiyle (1789) tanıdık. Altın dönemini 1918-1960'larda yaşadı. Ulusların kurtuluş mücadelesi, gençliğimizde ilham kaynağımızdı.
Birleşmiş Milletler’in kuruluş yasasında "halkların kendi kaderlerini derini tayin etme hakkı" yer alıyor (24.10.1945). BM, 1960'ta "Sömürge Sözleşmesi"ni onayladı: "Her halk kaderini özgürce tayin etme ve istediği siyasi, ekonomik, toplumsal ve kültürel yaşamı sürdürme hakkına sahiptir."
Ama BM Genel Kurulu kararları bağlayıcı değildi. Kavramların anlamı da net değildi. Çokuluslu ülkelerde bir halk devlete damgasını vuruyor, diğerlerini avuçlarını yalıyorlardı.
Demem şu ki bolca uluslararası yasa ve antlaşmalar var, ama pratikte gücü ve "dayısı" olan konuşuyor.
Peki ulusal azınlıklar? Konu Kürtler ise, onlar Türkiye, İran, Irak ve Suriye'de azınlık değiller. Kürtler kendi ülkelerinde, Kürdistan'da yaşıyorlar. Yabancılar gelmiş, ülkelerine el koymuşlar. Anılan ülkelerde Kürtleri "azınlık" olarak tanımlamak hem yanlış hem de hakarettir.
Ama maalesef içimizde bile Kürtler için "azınlık" kavramını kullanan ve Kürt sorununu bununla sınırlayan siyasi sapıklar hiç de az değildir.
Haklılık ve suistimal
Ulus devletlerin aralarında ittifaklara başvurması bir gelenek olmuş. Zira küçükler büyüklere yem oluyorlar. Sovyet ve Avrupa Birliği deneyleri konumuz açısından ilginç örneklerdir. Birincisi dağıldı, ikincisi halen canlıdır.
Avrupa Birliği (AB) daha 19. yy'da gündemdeydi. Sosyalist liderler, "kapitalist zeminde birlik yaşayamaz" diyorlardı. Ama tersi vak'a oldu. Olabilir ki AB üyesi devletler daha özgür karar verdiler ve sistemin demokratik zemini daha güçlüydü.
AB kendi içinde ulusal sorunları çözüyor, Bask sorunu gibi. Hatta sınırlarının ötesinde de benzer sorunların çözümüne katkıda bulunuyor.
Türkiye ve İran, bu örneklerden çok çok uzaklar. İkisi de halklar hapishanesi. Halkların özgürlüğü, özellikle Kürtlerin, en ivedi konu.
Ulus-devlet dönemi geçmiş midir?
Yaşam iddiayı yalanlıyor. Dünya genelindeki ekonomik-siyasi entegrasyondan dolayı birlik eğilimine rağmen, şimdiye kadar ulus devletten vazgeçeni görmedik.
Kürtleri ulusal istemlerinden dolayı "milliyetçilik", "pan - Kürdizm" ve "ulus - devlet dönemi geçmiştir" ile suçlayanlar, Türkler, Farslar ve Araplardır.
Kuzey Kürtleri siyasi ve kültürel asimilasyondan, Güney Kürtleri de çağdaş anlamda "uluslaşamamadan", bu tuzağa düşüyor.
Kuzeyde devlet istememenin arkasında Türk devleti, Güney de ise "yerel ayrımcılıkta diretme" ve işin içine karışan İran var. Ama ne İran ne de Türkiye ulus devletten vazgeçiyor.
Kürtler devlet kurabilirler mi, kuramazlar mı? Burada sorun bu değil. Kürtlerin "devlet olma hakkı" inkar ediliyor.
Şu sonuçlara bakalım:
Kuzeyde Kürt dili yabancı, Türkçe ana dil olmuş. Kürtçe öğrenme gayretindeki Kürtler, Türkçe yoluyla Kürtçe öğreniyorlar.
Kürtler güya İran'ın "soykardeşi"! Ancak Kürt dili ve kültürünün geleceği belirsiz.
Güneye Baas rejiminin Araplaştırma politikasının ürünü olarak yerleştirilen Arapları artık yerli kabul ediyor, onların özerklik sorunları gündemimizi dolduruyor.
Batı Kürdistan'da Arap nüfus o kadar yoğun ki, kanımızla inşa ettiğimiz yönetimimize onları dahil edecek kadar "cömert" davranıyoruz.
"İkinci İsrail"?
İsrail Filistin toprağına el koyduğu için mi? Peki ama Kürtlerin toprağına el koyanlar kim?
İsrail, Filistinlileri öldürdüğü ve evlerini yıktığı için mi? Peki Silvan, Cizre, Nusaybin, Sur, Şırnak ve Yüksekova'yı yıkan kim? 1980'lerde Rojhilatı kim yıktı? Güneyde Saddam ve DAIŞ'i, Batıda DAIŞ ve El Nusra’yı ekleyelim mi?
İlişkilerden dolayı mı? Peki MİT ve İran SAVAK'ını eğiten ve donatan MOSSAD değil miydi? Türk kontgerillasının silahları İsrail'den gelmiyor mu? Türk-İsrail ekonomik, askeri ilişkileri o biçim değil midir?
Suçlamanın sahibi İran ve Türkiye, Kürtleri İsrail gibi kuşatmakla tehdit ediyorlar.
Suçlamaya cevabımız: Kürtleri katleden, topraklarına el koyan, özgürlüklerindan mahrum bırakan, Yahudiler midir yoksa Türk, Fars ve Araplar mıdır?
Araplar ile ortak devlet?
Kastım Irak Arapları’dır. Peki ama hangi temel üzerinde?
İslami kardeşlik mi? Kürtlerle Arapların dini bir mi ki? Irak Arapları ağırlıklı Şiiler. Kürtler, Sunni ve Ezidiler. Sunni Araplar ağırlıklı Baasçı ve DAIŞ'çiler. Kürtlerin Sunniliği, bu Araplarınkinden çok çok farklı olmalıdır.
Ortak tarih? Katliam ve soykırımlar dışında ne var ki?
Demokrasi? Bugünkü Araplar ve demokrasi? Birarada söylenmesi bile demokrasiye hakaret. Bağdat Şii yönetimi, Tahran temsilcisi, onun düzenini uyguluyor.
Bugün için Kürtleri ve Sunni ya da Şii Irak Araplarını birarada tutmak, Kuzey ve Güney Kutbunu birleştirmekten daha zor. En iyisi uzak durmak. Belki birgün. Ama her koşulda özgür devletlerin ürünü olan bir birlik.
Devletsiz halk olamaz
Devletleşme, diğer bir halka düşmanlık değildir. Devlet sadece asker, polis ve vergi de değildir. Devlet dil, kültür ve tarihin korunmasının ve geliştirilmesinin de güvencesidir. Devletsiz bir halk, bu varlık öğelerini koruyamaz.
Özerklik devletin görevlerini yerine getirmez. Özerklik ulusların değil, dinsel ve kültürel azınlıkların istemidir.
Devlet bir psikolojik tatmin olayıdır da. Şöyle: Hangi uluslararası etkinlikte adımız ve bayrağımız var? Hiçbirinde!
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın