Cibranlı Halit Bey’in örgütsel ve siyasi çalışmaları - II
Cibranlı Halit Bey’in Örgütsel ve Siyasi Çalışmaları: Kürdistan Teali Cemiyeti’nden Kürdistan İstiklal Komitesi’ne - II
Bundan önceki yazıda Cibranlı Halit Bey’in KTC içerisindeki faaliyetlerinden bahsetmiştim. Bu yazıda ise KTC’nin bütün şubeleriyle birlikte kapatılmasından sonra kurulan Kürdistan İstiklal Komitesi’nden veya mahkeme tutanaklarında geçen adıyla “Kürdistan İstiklal ve İstihlas Cemiyeti” yahut kısaltılmış adıyla “Azadi Cemiyeti”nin kurulması ve faaliyetlerinden bahsetmeye çalışacağım.
Kürdistan Teali Cemiyeti 17 Aralık 1918’de İstanbul’da Seyyit Abdülkadir’in başkanlığında kurulmuştu ve Kürdistan’da toplam 19 şubesi vardı. T. Z. Tunaya’nın tespitine göre KTC’nin, “Diyarbakır’da, Elazığ’da, Arapgir’de, Garzan, Hozat (Dersim), Erzurum, Van ve Adana’da şubeler açmıştı.”[1] KTC temsilcilerinin diplomatik misyonlarla yaptıkları görüşmelerde, Wilson Prensipleri’nin Kürdistan için de uygulanmasını savunuyordu. Cemiyet temsilcileri bu taleplerini sesini ulaştırabildikleri uluslararası platformlarda dile getiriyordu. Şerif Paşa’nın KTC adına ve Kürd temsilci olarak katıldığı Paris Barış Konferansı’nda, “Wilson Prensiplerine göre Kürdlerin de bağımsız ve özgür bir devlet kurma hakkı vardır.”[2] diyordu. Oğuz Aytepe’ye göre de, “KTC’nin asıl amacı, savaş sonrası yeni durumdan istifade ederek bağımsız bir Kürdistan devletini kurmaktı.”[3] Daha önce de belirtiğim gibi, Halit Bey Varto, Erzurum ve bölgede kurulan diğer cemiyet şubeleriyle ilişki içinde çalışıyordu ve bu şube sayılarını da artırmak çabası içindeydiler.
Dönemin siyasi egemenleri; hem İstanbul hükümeti hem de Mustafa Kemal’in liderliğindeki Heyet-i Temsiliye’nin etkin olduğu Anadolu ve Kürdistan coğrafyasında, KTC’nin şubelerinin yaygınlaştığını, Kürd milletinin cemiyete önemli bir ilgi duyduğunu ve destek verdiğini görünce, iki taraf da ilişkili bir şekilde başta Kürdistan’daki şubeler olmak üzere 1920’lerin ilk yarısından itibaren ve özellikle de Sevr Antlaşması’nın (10 Ağustos 1920) imzalanmasından sonra, cemiyet şubelerini kapatmaya başladılar. Önümüzdeki günlerde KTC şubeleri üzerine ayrı bir yazı yazacağım. Jîn dergisinin 33. sayısında cemiyetin kapatılmasına dair şu açıklama yapılmış: “Bu cemiyet Kürdlerin olduğu için kapatılmış. Çünkü bütün hükümetlerin temel siyasi amacı, Kürdlerin kendi haklarına kavuşmamasıdır.”[4] Kürdistan Teali Cemiyeti resmen kapatılmadan önce, 1920’nin mart ayında kendi içinde “otonomici” ve “bağımsızlıkçı” kanat olarak ikiye bölünmüştü. Bağımsızlıkçı kanat Mehmed Emin Âlî Bedirhan’ın başkanlığında Kürd Teşkilatı İçtimaiye Cemiyeti adıyla yeni bir örgüt kurmuştu.
KTC kapatıldıktan sonra, İkinci Meşrutiyet’in başından beri legal faaliyetler sürdüren Kürdler, bu sahanın kendilerine kapandığını görünce, illegal olarak yeniden örgütlenmek durumunda kaldılar. Nuri Dersimî, Hatıratım adlı eserinde, bu kararın Kürdistan Teali Cemiyeti merkezince verildiğini aktarır; “İstanbul’da Kürdistan Teali Cemiyeti’nden almış oldukları direktif doğrultusunda öz vatanları üzerinde Kürd kahramanı Cibranlı Miralayı Halit Bey ve arkadaşları Kürd ve Kürdistan örgütünü kurmuşlardır.”[5] Yeni örgütün kuruluş aşamasında birçok şahsiyet ve tarafla; siyasetçi, aydın, mir, ulema, şeyh, ağa, aşiret lideri, emekli veya muvazzaf Kürd zabitlerle görüşmeler yapılmış. Bu çalışmanın ürünü olarak Kürdistan İstiklal Komitesi (KİK) veya kısaltılmış adıyla Azadî örgütü ortaya çıkmıştı.
Daha önceki yazıda belirtiğim gibi Halit Bey’in Erzurum’a yerleşmesi, bilinçli ve amaçlı bir tercihti. “Halit Bey Erzurum’a yerleştikten sonra, birçok Kürd ileri geleni ve aşiret reisleriyle görüşmelerini sürdürür. Örneğin; Sipkili Abdülmecit Bey, Hayderanlı Kör Hüseyin Paşa, Zırkan aşiretinden Kermê Kolağası, Madraglı Selim Bey, Kulihan Bey ve Hesenanlı Halit Beylerle görüşmeler yapar. Halit Bey Kürd aşiret liderlerinin yanısıra Erzurum ve Kars vilayetlerindeki Türkmen aşiretleriyle de görüşmeler yapar.”[6]
Erzurum şehri Kürdler için olduğu kadar aynı zamanda Mustafa Kemal ve arkadaşları için de çok önemli stratejik bir merkezdi. Mustafa Kemal de Kürdlerin desteğini alabilmek için yoğun bir çaba içerisindeydi. 23 Temmuz ve 7 Ağustos 1919 tarihleri arasında Erzurum’da topladığı kongreyle, Kürd ileri gelenleri ve aşiret liderlerinin desteğini sağlayarak Kürdistan’daki konumunu güçlendirmek istiyordu. Halit Bey, Mustafa Kemal'i daha önceden tanıyordu, onunla yaşıt sayılırdı, Kürdler ve Kürdistan’a dair niyet ve fikirlerini de biliyordu. Bu nedenle ondan uzak kalmaya çalışıyordu. Erzurum Kongresine davetli olduğu halde katılmamıştı. Kongre düzenleyicilerden Süleyman Necati’nin aktarımına göre; “Merkezi heyet tarafından Kürdlerin muhterem ve faziletli şahsiyetlerinden olan Cibranlı Halit Bey’e de davetname gönderildi. Halit Bey davetnameye yurtseverce bir cevap vererek, kendisi ve Kürd aşiretlerinin Erzurum’a bağlı olduklarını, alınacak kararların kendilerini de bağladığını belirtip bazı nedenlerden dolayı toplantıya katılamayacağını” [7] belirtmiştir. Kürd tarafından Hacı Musa Bey gıyabında Erzurum Kongresi Azası olarak seçildiği halde, fiili olarak kongreye katılmamıştı.
Bu tavrından ve duruşundan dolayı, bölgedeki ordu komutanlığı yöneticileri faaliyetlerinden şüphelenerek onu aktif görevden pasif göreve vermişler. Halit Bey Erzurum’da 9. Ordu bünyesinde çalışırken, “Kazım Karabekir Paşa onun bir illegal teşkilatlanma faaliyeti içerisinde olduğundan şüphelenir ve bu şüphe nedeniyle 19.08.1919 tarihinde onu aktif kıtaat faaliyetlerinden geri çekmiş ve Miralayı rütbesiyle Muhasebe Divanı Komisyon Başkanı olarak görevlendirmiş.”[8] Böylece hem pasif görevde hem de Erzurum merkezde kontrol altında tutulmak istenmiş.
Gerçekte de Halit Bey ve arkadaşları, Kürdistan Teali Cemiyeti şubelerinin çalışmaları engellendiğini ve bölgedeki mevcut şubelerin peyderpey kapatılmaya başlandığını, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Kürdistan’da örgütlenmeye başladığını görünce, İstanbul merkezi de bilgilendirerek yeni bir illegal çalışma ve yapılanma içerisine girmişler. Bu süreçte, bir taraftan Sevr Anlaşması’nın uygulanması için imzalar toplanırken diğer taraftan da farklı Kürd grupları arasında birliği sağlama çalışmaları sürdürülmekte. Bu girişim sonucunda, İstanbul’daki merkez ve diğer gruplar ile Erzurum’da illegal olarak örgütlenen komite arasında bir birlik sağlanır. Bu yeni illegal örgütün kuruluş tarihi, kurucuları ve adıyla ilgili farklı kaynaklarda değişik tarihler ve bilgiler verilmektedir.
Rusya’nın Erzurum Konsolosunun verdiği bilgilere göre; Halit Bey’in başkanlığında 1920 yılının sonlarında Erzurum’da “Kürdistan İstiklal Cemiyeti” ya da “Kürdistan İstiklal Komitesi” (KİK) adıyla yeni bir örgüt kurulmuş. Britanya Hava Kuvvetlerinin gizli bir istihbarat raporunda da, KTC ve Kürdistan İstiklal Komitesi’nin ilişkilerine dair şöyle bir bilgi aktarılmıştır: “Şimdiki örgüt, 1918-1919 yıllarında İstanbul’da bulunan cemiyetin devamıdır.”[9] Osmanlı ordusunda binbaşı ve aynı zamanda örgütün üyesi olan İsmail Hakkı Şaveys, Kürdistan İstiklal Komitesi’nin kuruluşu, bileşimi, örgütlülüğü ve amacına dair şu bilgileri vermektedir:
“Cibran aşiret kuvvetlerinin de sorumlusu olan Miralayı Halit Bey, Muş ve Hınıs ilçelerinde yerleşikti. 1921’de Erzurum’da 24 Kürd kahramanın katılımıyla Kürdistan İstiklal Komitesi adında yeni illegal bir örgüt kuruldu ve bu örgüt kısa bir süre içerisinde Kuzey Kürdistan’ın altı vilayetinde şubeler oluşturarak çalışmaya başladı. Örgüt içerisinde legal veya illegal olarak kurulmuş olan Kürdistan Teali Cemiyeti, Kürd Teşkilat-ı İçtimaiye Cemiyeti, Hêvî Cemiyeti, Kürd Demokratları, Kürdistan İstiklali, Kürdistan Sosyalistleri gibi gruplar, aşiret liderleri, askerler ve ileri gelen diğer bazı Kürd şahsiyetleri, Kürdistan’ın kurtuluşu ve bağımsızlığı amacıyla bu yeni örgüt içerisinde yer almıştı.”[10] Garo Sasuni, Troşak dergisinde yayımlanan bir rapora dayandırarak, “Kürdistan İstiklal Komitesi’nin 1920’de Erzurum’da Halit Bey’in başkanlığında illegal olarak kurulduğunu, amacı, Kürdistan’ı Türklerin egemenliği altından kurtarmak ve bağımsızlığını sağlamaktı.”[11] Mehmet Emin Sever, Azadi örgütünün 1921’de kurulduğunu belirtir. Mele Xalid, Liceli Fehmi Bilal’den aktararak, KİK’in 1921’de kurulduğunu ve kısa bir müddet içerisinde Kürdistan’ın büyük bir bölümünde örgütlendiğin belirtir.[12] Tahsin Sever’e göre, Azadi örgütün çalışmalara 1919’da illegal olarak çok dar bir kadroyla başlamış ve ilk etapta örgütleme çalışmasını ağırlıklı olarak askeri birlikler içinde yapmış. 1923’ten sonra da kitlesel örgütlenemeye yönelmiş.[13] R. Olson’a göre, halk arasında Azadi kısa adıyla bilinen Kürd İstiklal Cemiyeti 1921’de Erzurum’da kurulmuş.[14] O zaman Erzurum’da görevli olan Federal Rusya Konsolosluğu görevlisi Pavlovsky, İstanbul’daki Kürd Komitesi ile Erzurum’daki Kürd Komitesi’nin Nisan 1922’de birliğini oluşturduğunu aktarır.[15] M. Van Bruinessen, Azadi örgütünün 1923’te kurulduğunu söyler.[16] Araştırmacı gazeteci Uğur Mumcu da, Kürdistan İstiklal Komitesi’nin Mayıs 1923’te Erzurum’da kurulduğunu belirtir.[17] Tarihçi Murat Bardakçı ise, Komite’nin 1919-1922 yılları arasında kurulmuş olduğunu yazar.[18] Şeyh Said’in torunu Abdülmelik Fırat göre ise, Azadi Cemiyeti’nin 1923’te kurulmuş ve amacı da bağımsız bir Kürd devleti kurmaktı.[19]
Birbirinden anlamca çok farklı olmazsa da, örgütün adına dair bazı farklı görüşler de vardır. 1925’te kurulan İstiklal Mahkemesi tutanaklarında sözkonusu örgütün adı “Kürdistan İstiklâl ve İstihlâs Komitesi” (Kürdistan Bağımsızlık ve Kurtuluş Komitesi)”[20] olarak geçmektedir. Büyük bir ihtimalle “Kürdistan İstiklâl ve İstihlâs Komitesi”, kısaltılmış haliyle “Kürdistan İstiklal Komitesi” olarak adlandırılmış. Diğer bazı kaynaklarda da “Komîteya Azadîya Kurdistanê” (Kürdistan Özgürlük Komitesi) olarak adlandırılmakta ve bu adından hareketle kısaltılmış haliyle “Azadi Cemiyeti” denilmektedir. Örgütün üyesi ve aynı zamanda devlete çalışmış olan Cibranlı Binbaşı Kasım örgütün adına dair, “Kürdistan Teali Cemiyeti isim değiştirerek illegal Kürdistan İstiklal ve İstihlas Cemiyeti adını aldığını.”[21] belirtir. Kısacası KİK illegal bir örgüt olduğundan, kurucu kadroları ve kuruluşuna dair belgeler elimizde olmadığı için, bu konudaki farklı görüşleri belirtmek gerekir.
(Devam edecek...)
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
[1] Jîn, Kürd cemiyetinin şubeleri niçin sed edilmiştir, no: 33, 17 Cemaziyelahir 1338 (8 Mart 1919), İstanbul, r. 1
[2] Bîlal Şimşir, Kürtçülük: 1787-1923, Bilgi Yayınevi, 2009, r. 305
[3] Oğuz Aytepe, Tarih ve Toplum, Yeni Belgeler Işığında Kurdistan Teâlî Cemîyeü vetî, sayı: 174, Haziran 1998, r. 330
[4] Jîn, Kürd cemiyetinin şubeleri niçin sed edilmiştir, no: 33, 17 Cemaziyelahir 1338 (8 Mart 1919), İstanbul, r. 1
[5] Dr. Nuri Dêrsimi, Hatıratım, Doz Yayınları, İstanbul, 1997, r. 47
[6] Abdulbari Han (Kevneserokê Şarederîya Gimgimê), Ji Konferansa Dîyarbekirê, 03.05.2015
[7] Süleyman Necati Güneri, Hâtıra Defteri: Erzurumda Kongre Günleri, Hazırlayan Ali Birinci, Erzurum Kitaplığı, Dergah Yayınları, 2000, S. 59
[8] Dr. İhsan Şerif Kaymaz, Musul Sorunu, Otopsi Yayınları, 2003, r. 469-470 (Ji arşîva Lûtfî Baksî)
[9] Ahmet Mesut, İngiliz Belgelerinde Kurdistan (1918-1958), Doz Yayınları, İstanbul, 1992, “FO 371/10121” nolu ve 11 Kasım1924 tarihli belge, r. 143
[10] Jiyan û Berhemekanî Îsmaîl Heqî Şaweys, , (Kokirdinewe û pêşekî: Umêd Aşna), Dezgeyî çap û belawkiraweyî Aras, jimar: 204, çapî yekem: Hewlêr, 2003, r. 15
[11] Garo Sasuni, Kürt Ulusal Hareketleri ve 15. Yy’dan Günümüze Ermeni - Kürt İlişkileri, Med Yayınları, 1992, r. 185
[12] Mele Xalid, Fehmî Firat kî ye? Kovara Bîr, hej: 7, Havîna 2007-Dîyarbekir, r. 212
[13] Tahsin Sever, 1925 Hareketi ve Azadi Cemiyeti, Çapa Duyem, Weşanên Nûbihar, Îstanbul, 2018, r. 117
[14] Robert Olson, Kürt Milliyetçiliğinin Kaynakları ve Şeyh Said İsyanı, Özge Yayınları, Ankara, 1992, r. 53
[15] Erzurum Konsolosu Pavlovsky’nin Kürd meselesi hakındaki 26.07.1923 tarihli raporu, bak. www.Newroz.com, 10 Şubat 2008
[16] M. Van Bruinessen, Ağa Şeyh Ve Devlet (Kürdistan’ın Sosyal ve Politik Örgütlenmesi), Özge Yayınları, r. 348
[17] Uğur Mumcu, Kürt-İslam Ayaklanması 1919-1925, Tekin Yayınevi, 1991, Ankara, r. 56
[18] Murat Bardakçı, https://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/830129-iste-1920lerde-yayinlanan -ilk-kurt-bildirisinin-gizli-kalmis-tam-metni (24.03.2013)
[19] Ferzende Kaya, Mezopotamya Sürgünü Abdülmelik Fırat’ın Yaşam Öyküsü, 4. Baskı, r. 31
[20] Murat Bardakçı, https://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/830129-iste-1920lerde-yayinlanan -ilk-kurt-bildirisinin-gizli-kalmis-tam-metni (24.03.2013), Mahmut Akyürekli, Binbaşi Kasım’ın Hatıraları, Avesta Yayınları, İstanbul, 2020, r. 92, Ahmet Süreyya Örgeevren, Şeyh Sait İsyanı ve Şark İstiklal Mahkemesi, Temel Yayınları, İstanbul, 2002, r. 221, 225, 251
[21] Ahmet Süreyya Örgeevren, Şeyh Sait İsyanı ve Şark İstiklal Mahkemesi, Temel Yayınları, İstanbul, 2002, r. 251