1922 yılı sonlarında İstanbul’da bulunan Kürd örgütlerinin kurucu ve yöneticileri şehri terk edip değişik Avrupa ülkeleri ve İngiltere ile Fransa’nın mandaterliği altında yeni kurulmuş olan Suriye, Irak, Lübnan gibi komşu ülkelere sığınmak zorunda kaldılar. Fakat içerde Kürdistan İstiklal ve İstihlas Cemiyeti ya da kısa adıyla Azadi Cemiyeti öncülüğünde devam eden Kürd ulusal mücadelesiyle olan ilişkilerini de sürdürdüler. Alanda Şeyh Said’in liderliğinde başlayan 1925 “Kürd Milli Ayaklanması”nın başarıya ulaşmaması sonucunda, hareketle ilişkili olan binlerce insan, aşiret liderleri ve yakalanmaktan kurtulan öncü kadrolar sınırları aşarak Fransa’nın denetiminde olan Suriye’ye yani Hatt’ın öte tarafına ya da İngiltere’nin denetiminde olan Güney Kürdistan’a geçmek zorunda kaldılar. Memduh Selim Bey de, Mısır üzerinden Fransa denetimindeki Suriye’ye geçen Kürd siyasi hareketinin deneyimli ve önemli kadrolarından biriydi. Bu bölgelerde yeniden bir araya gelen Kürd milletperverleri mevcut durumdan rahatsız ve Kürd ulusal kurtuluşu için bir arayış içindeydi.
İskender mahlasını kullanan Memduh Selim Bey, Güney Kürdistan’da bulunan Şeyh Said Efendi’nin oğlu Ali Rıza ile de haberleşerek bir Kürd kongresinin yapılmasına taraftar olduğunu önermişti. Paris’te bulunan Şerif Paşa ile de mektuplaşarak Avrupa’da Kürdler lehine siyasi faaliyette bulunmasını teklif etmişti. Herkes kongrenin toplanmasını istemekteydi. Bazı Kürd aşiret reislerinden özellikle de Berazi aşireti reisi Mustafa Şahin Bey’den de kongreye katılacağı vaadini aldıktan sonra, artık kongrenin toplanacağı yerle bu toplantıyı mümkün kılacak araçların bulunması kalmıştı. İskender aynı zamanda Ermenilerle de ilişki halindeydi. Paris Barış Konferansı’nda Kürd delegesi Şerif Paşa ile Ermeni delegesi Nobar Paşa’nın kararlaştırdıkları esas üzerinde tartışmaya başlandı. Her iki milleti, hakimiyeti altında ezen Türk hükümeti bunların özel durumlarını kötüye kullanarak hürriyet ve istiklal mücadelelerinde işbirliği yapmalarına mani olduğuna hemfikirdiler.
Buna göre, iki millet arasında hasıl olan anlaşmazlık sebebiyle uzun zamandan beri Ermenilerin Kürdler aleyhine yaptıkları propagandaların durdurulması gerekliliğini Ermeni delegesi kabul etti. Ermeniler sahip oldukları yayınlar aracılığıyla hangi memlekette olursa olsun Kürd davasını savunacaklarını; Avrupa’da, Amerika’da yaptıkları aleyhtar propagandaların aksine olarak Kürdler lehine propagandada bulunmaya söz veriyorlardı. Sonra Ermenilerin çeşitli memleketlerde bulunan Kürdlerin birbiriyle ilişkilerine Kürd örgütü kuruluncaya kadar aracı olacaklardı. Kürdistan’ın büyük bir kısmını içine alan hayali büyük Ermenistan davasından vaz geçeceklerdi.”[1]
Memduh Selim, “Şeyh Sait İsyanı”ndan sonra bölgeye gelen Kürtlerle yeni bir örgütleme için temaslara başlamış. Bu amaç doğrultusunda Suriye, Beyrut, Bağdat ve Güney Kürdistan’da bulunan Kürd kadrolarıyla görüşmeler yapılır. Görüştüğü kişiler arasında Dr. Mehmed Şükrü (Sekban), İhsan Nuri, Şeyh Said’in oğlu Ali Rıza, Berazi aşireti reisi Mustafa Şahin, Paris’te bulunan Şerif Paşa ve Mısır’da bulunan Celadet ve Kamuran Bedirhan yer almaktadır.[2] Bu görüşmelerin ilk ikisi; art arda Şubat 1927 ve Mart 1927’de Revandız’de Seyid Taha’nın evinde yapılır ve toplantılara Seyid Taha, kardeşi Muslahattin, Bala aşireti reisi Mehmet Ağa, Mukri aşireti reisi Süvar Ağa, Şeyh Said’in oğlu Ali Rıza ve yakın adamlarından Hınıslı Mehmed Emin, İhsan Nuri ve Herki aşiret reisi katılırlar. Yine Seyid Taha’nın evinde, aynı kişilerin katılımıyla bu konuda üçüncü bir toplantı daha yapılır. Ayrıca Bağdat Beyrut ve Paris’te üç ayrı toplantı yapılır. Paris’teki toplantıya Suriye Kürtlerini temsilen Berazi aşireti reisi Hüsnü, Irak Kürtleri adına Şerif Paşa ve diğer Kürtleri temsilen de Dr. Şükrü Mehmed katılmıştır.[3]
Memduh Selim Bey ve İhsan Nuri Paşa, Haziran 1925’te örgütsel ve siyasi çalışmalar için Bağdat’a gitmişler ve burada Dr. Şükrü Mehmed Sekban’ın misafiri olmuşlardı. Dîyarîyî Kurdistan dergisi 18/07/1925 tarihli 7. sayısında bu değerli misafirlerin Bağdat’a gelmesiyle ilgili şu haberi yapmıştır: “Kürd aydını ve Bitlis hanedanlarından sayın Memduh Selim Bey Bağdat’a gelmiş ve Dr. Şükrü Mehmed Bey’in misafiridir. Kendisine hoş geldin diyoruz.”[4] Dîyarîyî Kurdistan’ın 04/07/1925 tarihli 8. sayınında da bir düzeltme yapılarak şöyle denmektedir: “Önceki sayıda Memduh Selim Bey’i Bitlis ahalisinden diye tanıtmıştık; ancak o Bitlisli değildir, Van münevverlerinden olup Şükrü Mehmed Bey’in misafiridir.”[5]
Memduh Selim Bey Bağdat’ta bulunduğu zaman zarfında Dîyarîyî Kurdistan dergisinin önceden çıkan sayılarını okumuştur. Derginin 13/04/1925 tarihli 3. sayısında F. Stefan’nın Kürd diliyle ilgili yayımlanan bir Arapça yazısını okumuş. F. Stefan’nın Near East (The Near East journal) adlı İngiliz dergisinde yayımlanmış olan yazısı, Xelef Şewqî Emîn El-Dawidî tarafından Arapçaya çevrilerek Dîyarîyî Kurdistan’nın 3. sayısında yayımlanmıştır.[6] Memduh Selim Bey bu dergiyi okuduğu zaman bazı hata ve yanlışların olduğunu görmüş ve F. Stefan’a cevap olarak “Tarih Huzurunda Bir Tashih” başlığıyla geniş kapsamlı bir yazıyı kaleme almıştır. Bu yazıda “Civata Hêvî” ve “Rojî Kurd” dergisiyle ilgili bazı gerçeklerden bahsedilmektedir. Adı geçen yazının yanı sıra yine Dîyarîyî Kurdistan’ın 9. sayısında da “Hayatî İhtiyaçlarımızdan: Milli Tarih ve Milli Coğrafya”[7] başlığı altında Kürd dili, tarihi ve coğrafyasının sistematik olarak yazılması alanındaki çalışmaların önemi ve gerekliliğini dile getiren geniş kapsamlı bir makalesi yayımlanmıştır.
Yukarıda bahsedilen hazırlık çalışmaları ve görüşmeler sonucunda, Vanlı Memduh Salim Bey, 1927'de Suriye’de Hoybun Kürt ihtilal cemiyetini tesis etmişti. Memduh Bey büyük gayret ve himmet sarf ederek Türkiye, Mısır, Suriye, Irak, Avrupa ve Amerika'da bulunan Kürtlerden mürekkep kalabalık bir mücadeleci kitlesi toplayabilmiş ve bu mücadeleci grubu Lübnan'ın Behamdun sayfiyesinde içtima ederek birçok celselerde müzakereler, münakaşalar yaparak bu Kürt ihtilal cemiyetine Hoybun adını vermişlerdi.[8]
[1] Kadri Cemil Paşa (Zinar Silopî), Doza Kurdistan (Kürt Milletinin 60 Yıllık Esaretten Kurtuluş Savaşı Hatıraları), Özge Yayınları, İkinci basım, Ankara, 1991, s. 105
[2] Rohat Alakom, Xoybûn Örgütü ve Ağrı Ayaklanması, Avesta Yayınları, İstanbul, 2011, s. 26
[3] Sabri Ciğerli & Didier Le Saout, Fransız Diplomatik Arşivlerinde Kürtler, Kürt Milliyetçiliğinin Ortaya Çıkışı (1874-1945), Avesta Yayınları, İstanbul, 2022, s. 240, 242, 243
[4] “Bixêrhatin ji minewerên Kurd û xanedanê Bedlîs cenabê Memduh Selîm Begî dikin ku hatine Bexdad û bûne mêvanê Dr. Şukrî Mihemed Begî.” Dîyarîyî Kurdistan, Sal: 1, Sayı: 7, Perçeme 18 Hezîran 1341-1925, s. 48
[5] Dîyarîyî Kurdistan, Sal: 1, Sayı: 8, Şemî, 4 Temmûz 1341 (1925), s. 24
[6] Dîyarîyî Kurdistan, Sal: 1, Sayı: 3, Duşeme, 13 Nisan 1341 (1925)
[7] Vanlı M. Selim, Hayatî İhtiyaçlarımızdan: Milli Tarih ve Milli Coğrafya, Dîyarîyî Kurdistan, sayı: 9, 28 Eylül 1925, Bağdat, s. 25-32
[8] Ekrem Cemil Paşa, Muhtasar Hayatım, Bürüksel Kürt Enstitüsü, İkinci Baskı, Şubat 1991, s. 67
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın