Lukaşenko’nun oyununda Evin (Aşk)
Belarus ile Avrupa Birliği (AB) arasındaki sınırda sıkışan göçmenler, Belarus Devlet Başkanı Lukaşenko'nun kendi hedeflerine ulaşmak için politik bir silah haline geldi. Göçmenler bir yandan Belarus ile AB arasındaki sıkı rekabetin kurbanı olurken, diğer yandan Rusya'nın emellerinin kurbanı oluyorlar.
Gerçekleri profesyonel medya çalışması kapsamında aktarmak ve göçmenlerin durumunu yerinde gözlemlemek, Rûdaw Medya Ağı aracılığı ile tüm dünyaya duyurmak için birkaç haftadır binlerce kilometre yol kat ettik. Durumlarını öğrendikten sonra da belirsiz gelecekleri hakkında Avrupalı yetkililere çözüm yollarını sorduk.
İki hafta önce Polonya'ya geldiğimizde göçmenlerin durumunu görmek için yüzlerce kilometre daha yol aldık, kötüye giden durumlarını ülkenin yetkililerine iletmeyi amaçladık. Polonya'da henüz hiçbir basın kuruluşu bu durumu yerinde aktarmamıştı. Rûdaw, göçmenlerin sesini dünyaya duyuran ilk medya kuruluşu da oldu.
Daha sonra Almanya'ya döndüm ve Polonya ile sınırı bulunan bölgelere gittim. Orada da göçmenlerin kötüleşen durumu hakkında başbakan ve o bölgelerin yetkilileriyle görüştüm. Onlara da göçmenlerin akıbetini sordum.
Siyasi rekabet o kadar sert ki, insan hakları ilkesini ön planda tutan AB bile tamamen bu kez göçmenlerin durumuna karşı sessiz kalmayı yeğlemiş.
Bazılarımızın annesi, ablası, babası, ağabeyi olan göçmenlerin bu görüntülerini görmek beni derinden etkiledi. Bu yüzden bir kez daha durumlarını yakından görmek için Polonya’ya döndüm.
Orada ne mi gördük? Bu bir kaç gün içerisinde dünyanın süper güçlerinin rekabetinin kurbanı olan onlarca acı ve çok dokunaklı hikaye gördük. Lukaşenko, Batılı ülkelerin kendisini cumhurbaşkanı olarak kabul etmesini ve ona kırmızı halı sermelerini istiyor. Her zaman göçmen karşıtı politikalar güden Polonya’nın sağcı hükümeti de, iç muhalefetin sesini kısmak için adeta böyle bir sorunu Tanrıdan diliyordu ki bu sayede seçmenlerinin sayısını yükseltsin ve AB’ya krşı göğsünü kabartsın.
Göçmenler nedeniyle, Polonya Parlamentosunda mevcut Polonya hükümetinin çıkarına olan birkaç yasa kabul edildi. Polonya olağanüstü hal ilan etti ve Puşbak yasasını onayladı. Ayrıca Belarus sınırına bir duvar inşa etmeye karar verdi ve medyanın Polonya-Belarus arasındaki göçmenlerin durumu hakkında gerçeği öğrenmesini engellemek için sınıra gitmesine izin vermedi.
Süper güçler kendi gündemleri ile meşgul ve karar üstüne kararlar alıyorlar. Lukaşenko onlara gol atmasın diye kalelerini güçlü hale getirdiler. Bu arada bazı göçmenler soğuktan dondu, hayatını kaybetti. Ancak ülkemin insanlarının günlerini ve gecelerini afet içerisinde geçirirken onların sırtından oynanan oyunların ve alınan kararların farkında olmadıklarını görmek yüreğimi acıttı.
Hayattan bir hayır görmeden ölen 25 yaşındaki Geylan’la ilgili bir rapor hazırladım. Çok üzülmüştüm. Aynı gün bir kampa gittim. Kalbi acı ve ıstırap dolu bir kadınla konuştum. Ne tesadüf ki rahmetli Geylan'ın kız kardeşi çıktı. Ne bugün ağabeyiyle Geylan'ın ölümü hakkında konuştuğumu biliyordu, ne de ben onun Geylan'ın zavallı kız kardeşi olduğunu biliyordum. Bu hikaye beni o kadar etkiledi ki birkaç gün uyuyamadım.
Peyderpey kalbi kırık anne ve babası da benimle iletişime geçmeye çalışıyordu. Sınır bölgelerinde kaybolan ciğerparelerinin akıbetini soruyorlardı.
Bu sefer de yürek burkan ve içinde ölüm olan bir hikaye raporuma konu oluyor. Hastanede Evin'i gördüğümde baygındı ve nerede olduğundan habersizdi. Beş çocuk annesiydi. Hamile olduğu için, Belarus-Polonya sınırında, soğuktan ve açlıktan karnındaki körpesini kaybetmişti. On gün boyunca bebeği karnında Evin’i o halde tuttular ve sağlığının bozulmasına neden oldular. O şimdi yoğun bakımda.
Bu hikaye yüreğimi o kadar sarstı ki, haberden sonra uzun bir süre gözyaşlarıma hakim olamadım. Ben de bir anneyim ve Evin’in beş çocuğunu düşünüyorum. Şimdi o çocuklar hangi duygularla annelerinin dönmesini bekliyor diye kendime sormadan edemedim.
Sınırda aileler parçalanmış, bir birinden ayrılmıştı. Çocuklar soğuktan donmuş, gençler dövülmüştü. Allah’ım, bu sahneler ne kadar acı verici böyle! Avrupalı ve Polonyalı yetkililer de kin tutup; "Hayır, onlara kapıyı açmayacağız" diyor. Çünkü Lokaşenko’nun elinde politik bir silah haline geldiklerini ve bu şekilde onların huzurunu bozduklarını söylüyorlar.
Onlara hep şunu soruyorum (Avrupalı yetkililere): Peki, şimdi tarifsiz acılar içerisindeki anne ve babalara ne diyeceksiniz? Evin'in çocuklarına ne diyeceksiniz? Geylan'ın ablasına ne diyeceksiniz?
Ben bir gazeteciyim ve sadece gerçekleri aktarabilirim. İşime karşı sorumluluğum, insanlara güzel yalanlar söyleyip daha kötü hale gelmelerine izin vermiyor. Avrupa ülkelerinin kararlarını da doğru bir şekilde Rûdaw izleyicilerine aktarmam gerekiyor. Bu seferki oyun politikti, kararlar benim ve sizin beğenimize göre değil, çok insafsızdı.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)