Kürdistan'da üçüncü umutsuzluğa doğru...

21-07-2015
Dr. Hiwa Haci
Etiketler Hiwa Haci Anayasa Kürdistan Bölgesi
A+ A-

Halkımız birçok sorun ve engelle karşı karşıya kalıyor. İşsizlik, alt yapı eksikliği, sağlık hizmetindeki aksaklıklar vs. yaşanılan tüm olumsuzluklara rağmen ümitsiz olmamamız gerekiyor. Tabi şunu da gözardı etmemek gerekiyor: Yaşanılan sorunların kısa ve uzun süreli olup olmadığını ayırt etmek!

 

Kürdistan halkı içinde bulunduğumuz şartlarda sadece “hoşnutsuz” değil. Aynı zaman “ümitsiz”. Bir halk bir ya da iki yıl içinde elektrik sorunu yaşıyorsa sadece bu durumdan rahatsız olur. Ancak bu sorun 20 yıl sürerse ne olur? Acaba bu durumda ümitsiz olmaya haklılar mı?

 

Sorunlar rutin ve uzun süreli olup 10-15 yıl sürebiliyorsa bu halkın da doğal olarak ümitsiz olmaya hakkı vardır. Siyasilerimiz sıradan vatandaşlar gibi duruma bakarlarsa, ülkenin “hiçbir zaman” düzelemeyeceğini söylerler.

 

Büyüklerimiz geçmişe göre bu durumu karşılaştırırken biz de şimdi aynı şeyi yapıyoruz. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Geçmişe oranla olumlu ve olumsuz değişimler söz konusu.

 

Eğitim kurumlarımız kışın soğuk, yazın ise sıcak olmasına rağmen, geçmişe oranla eğitim oranı yükseldi. Ancak öğrenciler tam olarak imla kurallarını öğrenmiş değiller. “Bilim Evleri” diye bildiğimiz üniversitelerimiz ise öğrencilerimize kendi alanlarıyla ilgili tam olarak öğretim vermiş sayılmazlar.

 

Partilerimiz ise bir anda yılların dostu olabildikleri gibi bir anda yılların düşmanı da olabiliyor. Bu durum çok sıradan olarak kabul görebiliyor. Oysaki halkı geleceğe yönelik ümitsiz hale getirmek siyasi, toplumsal ve ekonomik boyutları içinde barındırıyor.

 

Kanımca 1991 bahar ayaklanmasından sonra, Kürdistan halkı iki olumsuz olayla karşı karşıya kaldı. Yakın zamanda ise üçüncüsünü yaşıyacağımızı düşünüyorum.

 

İlkini 92 yılında yaşadık. İkincisi ise, 2003-14 yılları arasında oldu. Bu dönem ise yolsuzluk ve istikrarsılık yaşanmasına neden oldu. Bu yıllarda Kürdistan Bölgesi’nin Erbil, Süleymaniye ve Duhok gibi büyük kentlerinde 5 yıldızlı oteller yükseldi. Fransız ve İngiliz sistemiyle eğitim veren okullar açıldı. Modern hastaneler vs açıldı. Ancak gelin görün ki bu gelişmeler halka pek yansımış değil.

 

Son 11 yılda sivil toplum kuruluşları tarafında yolsuzlukla ilgili protestoların, gelişmeye yönelik etkili olduğu konusu tartışılır.

 

İbni Haldun dış müdahalelerin, içerde birbirine bağlılığı daha çok sağladığını söyler.

 

Ancak bizim Kürdistan’da tanık olduğumuz şey bu düşünceye tezat oluşturuyor. Dışardan içişlerimize müdahale ve tehdit olduğunda, bizde daha çok ayrışma ve sorunlara neden oluyor.

 

Tarafların birbirini düşmanla işbirliği yapmakla suçlamaları ise amacı aşan tartışmalara neden oluyor. Ve bütün olanlara rağmen anayasa ve bağımsızlık referandumundan söz ediliyor. Parlamentoda grubu bulunan her 5 siyasi parti istisnasız bir şekilde kendi çıkarları doğrultusunda hareket ediyor.

 

Her nekadar tarafların çoğu bağımsız Kürdistan’dan söz etse de (!) şimdiye kadar Kürdistan Bölgesi’nin tam olarak bağımsız olup olmayacağını bilemiyoruz. Yeni anayasa hazırlık çalışmalarını izlediğimizde ise anayasanın tüm maddelerinin başkanlık konusuna endekslenmiş olduğunu görüyoruz. Sanırsınız ki anayasanın başkanın görevini belirleme dışında başka bir işlevi yok!

 

Kürdistan Bölgesi’nde bulunan tüm partiler ulusal bir amaç ve çıkar için biraraya gelmek zorunda. Ulusal çıkarlarımız doğrultusunda biraraya gelmedikleri taktirde geleceğimiz konusunda, üçüncü umutsuz durumu yaşayacağız.

 

Halkımız dıştan gelen tehditlere tahammül edebiliyor. Ancak şundan eminim; iç ayrışmalar daha kötü sonuçlar doğuracaktır.

 

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli