Cevapsız Mektuplar...

Rewşen Medîna, doğum gününde beklediği telefon gelmediği gibi, mektubuna da cevap almıyor. Aradan bir ay geçmiştir ve ikinci mektubu yazıyor. 10 Mayıs 1985 tarihli bu sefer Mısır-Kahire’den gönderilen mektup, cevap alamadığı için bir serzenişle başlıyor. Ninesi Rewşen Hanımdan mektubunun Mehmed’e ulaştığını öğreniyor; “Ferzende mektubu almış ve telefon açarak teşekkürlerini iletmiş.” Ama gene de emin değildir, “Lütfen bana söyle, ki kendimi yormayayım, senden iki satır da olsa bekliyorum, özlem dolu gözlerim yoldadır, sen de öyle misin?” diye soruyor.

Mehmed Uzun – Rewşen Medîna “aşk”ına ilişkin bütün bilgilerimiz, Rewşen’in Arapça olarak yazdığı ve muhtemelen Mehmed Uzun’un oku(ya)madığı iki mektubunda yazdıklarından ibarettir.

Uzun, Rewşen Bedirxan’a telefon veya mektupla torunu Rewşen’in mektubunu aldığını belirtmiştir, o da ona iletmiş: “Maalesef dostum, ben senin ‘bana sürekli yazmanı istiyorum’ sözüne inandım. Benim mektuplarıma bir satır da olsa cevap vereceğine dair söz vermiştin. Sana mektubumun ulaştığını bildiğim halde! Her şeye rağmen bu mektupta, benim soruma cevap bekliyorum. Şimdiden bana ulaştığını varsayacağım ve önceden teşekkürlerimi sunacağım.”

“Şu üç gün içinde seninle telefonla konuşacağıma dair güçlü bir his sardı beni. Seni aramak için gittim fakat son anda beni alıkoyan şeyin ne olduğunu anlamış değilim. Bunun herhangi bir sebebi yok, dostum bunun ürkekliğimden kaynaklandığını itiraf ediyorum. Çoğu zaman böyle bir durumdayım, nedenini bilmiyorum. Sana birinci mektubu göndermek istediğimde de aynı durumu yaşamıştım.  Kendimi şaşkınlık içinde garajın yanında durmuş buldum, oysa beni bin bir düş sarmıştı. Yine diyorum, beni ürküten ve düşüncemden vazgeçiren şeyin ne olduğunu bilmiyorum.”

Rewşen Bedirxan, Celadet Alî Bedirxan’dan önce Omer Malik adlı Suriyeli bir mühendisle evlenmiş, daha sonra boşanmışlardı. O evlilikten Useyma ve Necwa adında iki kız çocuğu olmuş, Necwa çok küçükken ölmüştü. Useyma ise Zuheyr Zilfo ile evlenmiş, üç kız çocukları olmuş; Firîn, Nesrîn ve en küçükleri, ninesinin adını verdiği Rewşen.

Rewşen Banyas’tan Kahire’ye dönüşte, orda 15-20 bin kişilik bir Kürt nüfusuna rastladığını belirtiyor. Konumlarını anlamaya çalışıyor. Sınavdan sonra, Suriye’ye ninesinin yanına döneceğini, orda kendisini donatmak, geliştirmek istediğini belirtiyor, “Hayat hakkındaki hikmet, tecrübe ve bilgeliğinden çok feyiz alıyorum” diyor.

Mektubuna bir not da ekliyor, mektupla birlikte dört foto da gönderdiğini belirtiyor, “ikisi senin haberin olmadan çekilmiş” diyor; “Kamera karşısında haberi olan ile olmayan insanın durumunu anlatıyor. Daha sıcak ve doğaldır” diye ekliyor. Sözünü ettiği fotolardan biri muhtemelen burda yayımladığımız fotodur.

Rewşen Medîna Mehmed Uzun’a “Dostum” diye hitap ediyor, “ketum yumuşak davranışı için” teşekkür ediyor, “sana dostum diyorum çünkü tanışıklığımız kısa bir süre de olsa gerçekten dost olduğumuza inanıyorum. Yine sana ikinci kez diyorum; gerçekten dedikleri gibi dünyanın yuvarlak olmasını umuyorum ve ikinci kez buluşmamızı. Dostum, eğer böyle değilse de zaman ve mekandan öte tekrar görüşmemiz ve dönmesi için onun yuvarlak olmasını sağlayacağım.”

Mektuba bir not daha ekliyor, “Tez vakitte bana bir telgraf, ki pek fazla tutacağını zannetmiyorum, senin de bu konuda zihnen yorulmaman için senin yerine ‘mektubunu aldım, teşekkürler’ cümlesini dolduruyorum, en azından mektubumu aldığına dair yazmanı istiyorum” diyor. Kahire’den bir telefon numarası yazıyor, Halepli ablasının evi olduğunu, aradığında İngilizce konuşabileceğini belirtiyor.

Rewşen’in mektubu burda bitiyor ve “bu ikinci mektubumun son olmamasını umuyorum” dese de, muhtemelen bu son mektuptur, çünkü “yırtık gaydaya üflemeyi pek fazla sevmediğini” belirtiyor.

Sonrasında ne oldu, Muhmed Uzun mektup veya telgraf yazdı mı, telefon açtı mı, bu hususlara ilişkin elimizde hiçbir bilgi yok, Rewşen Medîna bir daha mektup yazmıyor ama ninesi Rewşen Bedirxan’ın mektupları ölümünden birbuçuk yıl öncesine kadar devam ediyor, son mektubu 26 Aralık 1990 tarihli; “Birkaç gün sonra yeni yıl başlıyor. Ümid ederim ki daha rahat bir yıl olur. İnsanlar insanlıklarına dönerler…” diye iyi dileklerini iletiyor, Memduh Selîm’in yaşamını konu edinen “Siya Evînê” (Yitik Bir Aşkın Gölgesinde) romanının çıktığını duymuştur, birkaç nüsha istiyor.

 Rewşen Bedirxan’ın diğer mektuplarında ise önemli ipuçları ve bilgiler var. Bir mektubunda “Dün Ruşen’in doğum günü idi. Oldukça güzel geçti. Seni çok andık… Sana bu sabah uzun bir mektub yazdı, gösterdi… Tabii okudum ve itirazsız postaladım…” diyor.  2 Ekim 1985 tarihli mektupta şöyle bir bilgiye rastlıyoruz: “Ruşen 20/10[’da] gelecek. Damad da 25[’in]den sonra gelecekmiş. Sıhhi durumum çok iyi değilse de daha az çok işe yarayabilirim zannındayım.”

Bir ara mektuplaşmalar duruyor, uzun süre sonra Mehmed’den bir kart almıştır. 18 Ocak 1986 tarihli cevabi mektubunda, “Galiba bize gelmen suya düşmüş gibi. Öyle ise her fırsatta birkaç kart yahut buna benzer bir şeyler yollayıp bir şey yapmak imkânını açarsın.”

Hemen devamında ise önemli bir bilgi veriyor: “Ayın 5’inde Ruşen eşiyle geldi. 13’ünde Beyrut’a geçtiler. Gelecek ay başında Asım döner. Ruşen de bir müddet bende kalır. Program böyle idi. Ne yaparlar bilmem.”

Mektup şöyle bitiyor: “On gündür yağmurlar devam ediyor. Soğuk makbul bir derecededir. Sizde kar, yağmur ve soğuklar müthiştir. Yazacak bir şey kalmadı. Gevezelikle başını ağrıtmayayım.” Rewşen, Lübnanlı bir mühendisle evlenmiş ve oraya yerleşmiştir. Bu bilgiyi, Sînemxan Bedirxan’a da teyit ettirdim.

Yazarların ilk romanları genelde biyografik olur. Mehmed Uzun da “Tu” (Sen)’de kendini yazdı. Ama aslında “Yitik Bir Aşkın Gölgesinde”, “Kader Kuyusu” veya “Dicle’nin Yakarışı”nda da bunu sürdürdü. Anlattığı bizdik, bir şekilde hepimizin hikayesiydi. Tıpkı kahramanının peşine düşen yazarın romanının sonunda onunla özdeşleşmesi gibi, o da izini sürdüğü kişilerle bütünleşti. Anlattığı kayıp bir kuşağın, kendisinin ve hepimizin hikayesi oldu. Şimdi bu hikayeyi yeni kuşaklara aktarma zamanı... 

 Sonraları ne mi oldu?

- 1992 yılı başlarında Mehmed Uzun İsveç’ten döndü. Kürtçe kitapları ard arda yayımlanmaya başladı.

- Rewşen Bedirxan 3 Haziran 1992’de Banyas’ta vefat etti. Cenazesi gerçek adı Taxa Kurdan (Kürt Mahallesi) olan (şimdiki adı Rukneddin) Selahaddini Eyyubî’nin kabrinin yanıbaşında duran Mîr Bedirxan ve Celadet Alî Bedirxan’ın yanına gömüldü.

- 1995 yılının sonlarında Mehmed Uzun’un Celadet Alî Bedirxan’ın hayatını konu edinen romanı  “Bîra Qederê” yayımlandı, kısa sürede önemli bir okur kitlesine ulaştı.

- “Bîra Qederê” romanı “Kader Kuyusu” ismiyle Türkçeye çevrildi, okurdan çok büyük bir teveccüh gördü.

- 2000 yılı Ocak ayında Mehmed Uzun için Diyarbakır’da yapılan konferans ve imza günü, adeta büyük bir gösteriye dönüştü.

- Polis imza etkinliğine müdahale etti, kitapların önemli bir kısmı yasaklandı, Mehmed Uzun yargılandı.

- 2006 yılının sonlarında Uzun amansız bir hastalığa yakalandı. Diyarbakır’a yerleşti.

- 11 Ekim 2007’de Diyarbakır’da büyük bir sevgi seli içinde toprağa verildi.

- Rewşen Medîna, Mehmed Uzun’la tanıştığında yirmi, Uzun 32 yaşındaydı. Mehmed Uzun 54 yaşında aramızdan ayrıldı. Rewşen Medîna, ondan tam bir yıl sonra, 2008’de, 43 yaşındayken aynı hastalıktan hayata veda etti. Beyrut’ta gömüldü.

(Diğer yazılara isme tıklayarak ulaşabilirsiniz.)

 

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)