Müttefiksiz Rojava ve ihanet!

Yasemin devriminin çiçekleri, yeni bir hayat rüyaları, Arap dünyasını renklendiremedi. Devrim rüzgarı çiçekleri aldığı gibi barutla ateşe karıştırdı. Cehennemin kapsını açarak ırklar, dinler, mezhepler ve aşiretler birbirlerini öldüren bir savaş meydanında buldu kendini.

 

Bu meydan, uluslararası rakiplerin soğuk savaş sonrası kalan hesapların görüldüğü bir meydan haline geldi.

 

Suriye'de Arap Baharı'nın başlangıcında, 2011'in Mart ayında Beşar Esad televizyonda ilk konuşmasını yaptığında, "sosyla medya devrimcileri" espriyle, “Bu son bir - iki konuşması, o da gidecek” diyordu. 5 yıllık kanlı çatışmaların ardından Esad hâlâ yerinde duruyor. 11 milyondan fazla Suriyeli yerinden oldu, 5 milyondan fazlası göçetti. Kalanlar da evsiz kaldı ama Esad gitmedi. 250 bin Suriyeli öldürüldü ancak Beşar Esad hayatta.

 

Suriye Cumhurbaşkanı daha önce sonunun Saddam Hüseyin, Bin Ali ve Kaddafi gibi olmayacağı konusunda eşine söz vermişti.

 

Arap Baharı, devrimlere uygun olmayan bir coğrafyada başladı. Belki de jeopolitik bir savaşın mekanı ve uluslararası çekişmelerin merkezi olması gerektiği içindi. Dökülen bunca kandan sonra Esad ve Londra'da büyüyen eşi, selametle kurtulabilir.

 

Suriye'de başından beri, daha güzel bir dünya hayal eden gençlerin devrim rüyasi katledilerek diri diri toprağa gömüldü.

 

Savaş, sınırlarının aşarak yüzyıllık global bir savaş haline geldi. O savaştan zaferle çıkacak olanlar, müzakereler ve yeni bölünmelerde bir konum elde edenler olacak.

 

Kürtler'in konumu ne?

 

Kürtler savaş sonrası müzakerelerin yapıldığı ve haritaların çizildiği odalarda yer alacak mı? Yoksa boşaltılmış savaş cephelerinde yalnız mı kalacak? 

 

Ne Lozan, ne de Sevr anlaşmalarının yapıldığı salonlarda Kürtler'in yer edinmemesi en büyük talihsizlikti. Ancak yüzyıl sonra da müttefiksiz Kürtler milletini müzakere salonlarında ayni talihsizlik bekliyor.

 

Bu kanlı oyunun aktörleri mecburen aynı müzakere masası etrafında toplanacak. Maalesef galiba Rojava Kürtleri gene yalnız kalacak.

 

Peki yanlış nerede? Acaba Rojava kimin müttefiki ve kimin düşmanı olduğunu bilmiyor muydu?

 

Savaşın bütün yanları, stratejisi ve projelerle birlikte  oyunlar ortada. IŞİD'in halifeliği yok olarak tarihe karışacaktır, ancak Sünniler'in Suudi ve Katar'ın desteğiyle müzakerelerin bir aktörü olmasına engel değil.

 

Türkiye açıktan sınırlarının korumaya çalışarak Kürdistan'ın bir diğer parçasında yeni bir otonom bölgenin oluşmasına karşı. Ankara, sonunda Esad'la masaya oturmaya mecbur kalacak.

 

Bu oyunun sonunda, İran ise bölgedeki Alevi müttefiklerini koruyarak, hakimiyetini sürdürecek.

 

PYD kimin için savaştı? Kürtler için yoksa başkası için mi?

 

Kürdistan yerine “Rojava” diye adlandırdıkları ve Kürdistan bayrağının çekilmediği kantonların korunması için hangi strateji ve projeler vardı? Salih Müslim ulus devlet çağının geçtiğini düşünürken PYD'nin projesi neydi?

 

 

Türkiye- İran- Suriye üçlüsünün Rojava'ya karşı düşmanlığının mevcut olduğunu düşünen Salih Müslim, oyunun sonunda neyi bekliyor?

 

Avrupa Parlamentosu'nda Türkiye – IŞİD bağlantıları konusunda belgeye sahip olduğunu dile getiren Müslim, savaş sonrası müzakere salonunda yerleri olmayacağını bildiği halde bahsettiği belgeleri açıklaması gerekiyordu.

 

Bütün bunlardan sonra Rojava meselesi artık PKK'ye tümüyle tahvil edilerek, Türkiye'nin insafına bırakılmıştır.

 

Türkiye, Suriye ve İran, Suriye Kürdistanı meselesini "PKK sorunu"nun bir parçası olarak gördükçe, savaş sonrası jeopolitik denklemde o parçanın haklarına açılan kapılar kapalı olacak.

 

Oyunun sonunda Salih Müslim'in sonunun da Öcalan gibi olması uzak bir ihtimal değil. Bu, pis ve ihanet dolu tarihin, bir senaryonun sahnelerinden biri olabilir.

 

Kürtler idrak edemedikleri bir ihanete destek veriyor olabilirler.

 

 (Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)