‘Irak’ ve ‘birlik’ sadece 2 kelime
Irak 2003 yılından itibaren, yani Baas partisinin çökmesiyle birlikte herkes için bir umut oldu ve yeni sayfada hiç olmazsa federal bir ülke olur umudu vardı.
Irak Ortadoğu için bir örnek olacaktı.
Geçici hükümetin hemen ardından yapılan seçimler, gelen hükümetler, oluşturulan yasalar, kısacası bu hareketlilik sözde halkların haklarını garanti altına alacaktı. Geçen sürede Kürdistan Bölgesi’nin haklarının tamamını elde ettiği ve rahat bir şekilde yaşadığı ne federal bir ülke gördük, ne teknokrat bir hükümet gördük, ne de bütün halkların haklarını garanti ve koruma altına alan bir anayasa gördük.
Onca yıl bir vanpirden (Saddam Hüseyin) kurtulmak isteyen Irak, onca acıdan sonra tekrar bir grup yetkilinin sultasından yakınmaya başladı. Çünkü tabloya baktığımızda yine kan, savaş ve ekonomik kriz görüyoruz.
Bugün de şovence düşünenlerin sayısı bir hayli çoktur.
Bize açık açık diyorlar ki haklarınızı yiyeceğiz ve sakın hak talep etmeyin çünkü siz Irak’ın birliğini bozuyorsunuz.
Ben sormak istiyorum acaba “Irak’ın birliği” diye birşey var mı? Gerçek mi, yoksa hayal mi?
Sanırım sadece onların hayalinde böyle şeyler var.
Evet “Irak” ve “birlik” diye iki sözcük var ama bu sadece sözcükten ibaret.
Şiiler Şiiler için, Sünniler Sünniler için ve Kürtler de Kürtler için çalışıyor.
Halihazırda İktidar ve güç Şiiler’de. Sünniler ile Kürtler’in sesini kıstırmaya ve haklarını yok etmeye çalışıyor.
Hala Kürdistan Bölgesi’ni hazmedemediler ve anayasada yazılan haklarını tanımadılar.
Onlar hala Kürdistan Bölgesi’ni Bağdat zannediyor ve merkezden yönetilmesini istiyor.
Aslında 2014’e kadar bu durum gizliden gizliye yapılıyordu. Dönemin başbakanı Nuri Maliki’nin art arda yaptığı sert açıklamalar bunun aleni bir şekilde devam etmesini sağladı.
Şimdi ise Başbakan Haydar Abadi, “Irak’ın birliği” parantezinde Kürdistan Bölgesi’ne yönelik medyalarda aslı astarı olmayan vaatlerde bulunuyor ve kargaşa yaratmak istiyor.
Sanki Irak o kadar iyi bir ekonomiye sahip de, eğer Kürdistan Bölgesi’ndeki petrol Bağdat’a teslim edilirse maaşları gönderecekmiş.
Peki madem öyle neden Irak Maliye Bakanlığı maaşları temin etmekten başka bir harcama yapamıyor?
Neden bütün projler yerli yerinde duruyor?
E madem öyle neden gidip başka ülkelere el açıyor ve ekonomik krizi borç alarak atlatmak istiyor?
Madem ki Kürdistan Bölgesi’nin çıkarlarını bu kadar düşünüyor, Erbil heyeti geçen haftalarda Bağdat’a gittiğinde bu “hayırlı” sözcükleri neden o zaman kullanmadı?
O zaman kapalı bir alanda karşılıklı oturmuşlardı ve birbirilerini daha net algılama şansları vardı.
Peki o zaman neden, ne kadar petrol verirseniz o kadar para verceğiz demedi?
Asıl sıkıntı şu ki, Kürdistan halkı Bağdat’ın sözlerine inanıyor. Ancak Erbil’in 10 lafından birine inanmıyorlar.
İşte bu yüzden de buradan birkaç soru daha yöneltmek istiyorum:
Halkımız neden hala Bağdat’a inanıyor?
Neden Erbil’in sözlerine şüpheyle yaklaşıyor?
Yoksa bütün bunlar, Erbil, halkını olanlardan ve olacaklardan haberdar etmediğ için mi oluyor ?
Tamam diyelim ki Erbil yanlış yolda; peki Bağdat’ın bu kadar yıldır Kürdistan Bölgesi’ne ne tür bir hayrı dokundu?