İstanbul'un doğu yakasında güzel ve temiz bir mahalleyi arkadaşımız Rawin Sterk’in yardımıyla bir süre gezdikten sonra daha önce telefonda konuştuğum bir Kürdün evine yani Türkiye İşçi Partisi eski Başkanı Mehmet Ali Aslan’ın evine ulaştık. Pembe beyaz tenli temiz ve bakımlı bir adam, elindeki bastonuyla kapısında bizi karşıladı. Kaç yıldır İstanbul'da yaşadığını ve şehri kaç kez ziyaret ettiğini hatırlamıyor ama Kürdistan'dan uzakta yaşadığı onca yıla kıyasla iyi derecede Kürtçe konuşuyordu. Ancak maalesef çocukları kendi deyimleriyle Kürtçe anlıyor ama konuşamıyorlardı. Dolayısıyla babalarının ölümünden sonra Kürtlük adına bir şeyin bu evde ve buna benzer birçok evde kalması mümkün gözükmüyor. Dilin her milletin hayatta kalmasının omurgası olduğu söylenir, ama burada Kürtlükle onur ve gurur duyma hissi belki de sadece bir nesil daha devam ettirilebilir.
Daha çok yaşlı Alman bir adamı andırıyordu. İlk sorusu şu oldu: Uzaklardan ve Kürdistan'dan geldiniz hoşgeldiniz, gözümüz aydın.
Birkaç saat sohbet ettikten sonra eski ve yeni tarih hakkında konuşma konusunda mutabık kaldık, özellikle de komünizmin ve sosyalizmin zirvesine ulaşmayı amaçlayan Türk komünistlerinin izinden giden Kürt solunun anlatıları ve başlarından geçen hikayeleri. En azından halkların kardeşliği yanında biri solcu dahi olsa “Ben Kürdüm” diyebilmeli ve buna cesaret etmeliydi.
Mehmet Ali Aslan beyle yaptığım uzun röportajın ardından, kendisinin bunca yıl sonra Türk Komünistlerinin mesele Kürtlere geldiğinde Kemalizm çizgisine döndükleri sonucuna vardığını anladım.
Mehmet Ali Aslan uzun bir mücadelenin ardından, 1969'da ilk kez Türkiye İşçi Partisi sekreteri olmuştu. Ama bir Kürt olarak değil. Çünkü çoğu Türk komünisti için Kürt olmak ayrılıkçı, Türkiye'yi bölmek anlamına geliyordu. Ancak Mehmet Ali Aslan'ın etnik köken itibariyle Kürt olması ve Ehmedê Xanî zamanından beri Kürt bir coğrafya olarak tanınan Ağrı’da dünyaya gelmiş olması ona kısa sürede sorun yaratmaya yetti, hatta Türkiye İşçi Partisi içindeki Kürt komünistleri bile onunla rekabet ve cepheleşmeye başladılar. Bu nedenle başkanlık süresi bir yıldan fazla sürmedi.
Mehmet Ali Aslan, Ağrı bölgesinin bir evladı olarak Kürdistan bayrağını o bölgede taşıyan ve İhsan Nuri Paşa önderliğindeki Ararat devrimcilerindendi. Ancak Ali Aslan’ın dediğine göre İran, Türkiye ve çıkarıcı bazı aşiret liderlerinin birlik olması Ararat Devrimi’nin çökmesine neden olmuştu. Geliyê Zîlan ve Van’ın çevre köylerinde yaşanan soykırımlar hakkında konuştuğunda ciğerleri parçalanırcasına şöyle diyordu: “40 bin kişiyi katlettiler, sadece birkaçı sağ çıkabildi. Sütten kesilmemiş bir bebek ile 70 yaşındaki bir adam.”
Tarihçiler sık sık yeni Türkiye'nin kurucularının ve güçlerinin Kürtleri aldattığını söylüyor ama Mehmet Ali, Kürtlerin kendi kendilerini kandırdıklarını söylüyor. Meğer Türkiye'deki Kürt temsilciler Lozan Kongresi'ne telgraf çekerek İsmet Paşa sadece Türklerin değil Kürtlerin de tesilcisidir demedi mi? İngiliz yetkili bu telegrafı aldıktan sonra daha önce İsmet Paşa’ya Türkiye'de sadece Türkler yaşamıyor, Kürtler de var neden onların temsilcilerini burada görümüyorum sözlerini yutmak zorunda kaldı!
Mehmet Ali, Kuzey Kürdistan'daki Ermenilerin Kürtler tarafından soykırıma uğramadığını aksine Kürtler tarafından korunduklarında ısrar ediyor. Seyyid Rıza, Dersim'deki 15 binden fazla Ermeniyi korudu ve 30 binden fazla Ermeninin de Ermenistan'a gitmesinin önünü açtı. Ancak Diyarbakır'da Ermenilerin baş düşmanı olarak bilinen şehrin Valisi Reşit Paşa’nın ektiği nifak tohumları nedeniyle bazı Kürt derebeyileri Ermenilere karşı haksız muamelelerde bulundu.
Mehmet Ali Aslan, babasının Arapça karakterli yüzlerce Kürtçe kaynağın bulunduğu kütüphanesini hâlâ hatırlıyor. Bunların içinde bir tarihi eser niteliğindeki Ehmedê Xanî'nin Mem û Zîn eserini baş yapıt olarak görüyor. Hala Ehmedê Xanî'nin Kürt aşiret reislerine serzeniştte bulunduğu, Kürtlerin yenilgisinden ve birlik olmamalarından yakındığı şiirlerin dizelerini anımsıyor. Günümüze kadar hala bu yaranın acısından yakınarak kendi önünde şu cümleleri sayıklıyordu:
Ger dê hebûya me padîşahek
Layiq bidiya Xwedê kulahek
Rom û Ereb û Ecem temamî
Hemya ji me re dikir xulamî
Tekmîl dikir me dîn û dewlet
Tehsîl dikir me îlm û hîkmet
Türkçe tercümesi
“Bizim de olsaydı bir padişahımız
Allah nasip etseydi bir başına taçı
Türk, Arap Gürci ve Romlar
Hepsi bize kölelik ederdi
Dini ve devleti tekmil ederdik
İlim ve hikmeti tahsil ederdik”
Pencemor (Parmak izi) programının ilk bölümünde Sayın Mehmet Ali Aslan, Şeyh Sayid Devrimi'nin tarihini, Ararat'ı, katliamları ve Kürtlerin acısını çektiği yeni Türk devletinin kuruluşunu kendi perspektifinden anlatıyor. Konuşmamız sırasında bana şunları söyledi: “Biliyor musun benim annem Kürt bir kadındı ve tek kelime Türkçe bilmezdi. Sadece babamın kütüphanesinde bulunan Mem û Zîn’in nüshasını yazmak için insanların sırayla nöbet tutukları günleri hiç unutmam."
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın