Kobani kumpas davası

Türkiye Kürtler için hiçbir zaman hukuk devleti olmadı. Kimin için oldu ki derseniz, o da doğru. Ancak bir gerçek var, tüm dönemlerde en ağır faturaları hep Kürtler ödedi.

Yaklaşık 8 yıldır haksız bir şekilde cezaevinde tutulan Selahattin Demirtaş, Kobani kumpas davasında 42 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Demirtaş, Yasin Börü gibi iktidarın istismar aracı kıldığı kişilerin ölümüne ilişkin suçlamalardan beraat ederken, devletin bütünlüğünü bozmaya yardım, suç işlemeye tahrik, halkı kanunlara uymamaya tahrik, terör örgütü propagandası gibi farklı suçlamalar gerekçe gösterilerek cezalandırıldı.

Dava sonucunda Sırrı Süreyya Önder, Aysel Tuğluk, Altan Tan, Ayhan Bilgen ve Gülser Yıldırım’ın aralarında bulunduğu 12 sanık hakkında beraat kararı verilirken, Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel ve Ayla Akat Ata tahliye edildi.

108 kişinin yargılandığı, Selahattin Demirtaş’ın şahsında sembolleşen Kobani kumpas davası olaylardan 7 yıl sonra, 26 Nisan 2021 tarihinde Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı.

Siyasi bir dosyaya vehamet katmak amacıyla sanıklara birer kez devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma,  37'şer kez insan öldürme, 31'er kez insan öldürmeye teşebbüs, 24'er kez yağma, 38'er kez alıkoyma, 1750'şer kez alıkoymaya teşebbüs, 397'şer kez yakarak mala zarar verme, 1060'ar kez kamu malına zarar verme ve suç işlemeye tahrik gibi muhtelif suçlamalarda bulunuldu.

2014’te Kobani’de yaşanan DAIŞ terörüne tepkinin tetiklediği 6-8 Ekim tarihli iki günlük olaylar bahanesiyle olaylardan 7 yıl sonra açılan davanın siyasi olduğu açıktır.

Bu davayla amaçlanan, mağdurların mağduriyetini gidermek ve suçluları cezalandırmak değil, siyaseten Demirtaş gibi kimi aktörleri diskalifiye ve Kürt siyasetini dizayn etmektir.

Sonraki dönemde iktidara eklemlenen ve olaylarda 7 üyesi öldürülen Hüda Par’ın o dönemde hazırladığı raporda Eylül–Ekim 2014 tarihlerinde 2 aylık süre zarfında Hüda Par ve müzahir kişi ve kurumlara yönelik gerçekleşen 73 saldırıya (fail belirtilmeksizin) yer verilmiş, olayların Öcalan ve KCK’nin çağrılarıyla başladığı belirtilmiş, HDP ve Demirtaş suçlanmamış, raporda Demirtaş’ın adı bile geçmemiştir.

Raporun giriş ve sonuç bölümlerinde HDP’nin de ismi yer almamış, 7 Ekim günü HDP Batman il binasına taşlı saldırı düzenlendiği ve parti binasının altında bulunan Çömçe lokantasının dağıtıldığı belirtilmiştir.

Devletin resmi kayıtlarında olaylarda 37 kişinin öldürüldüğü bilgisine yer verilirken, İHD’nin hazırladığı raporda 7-12 Ekim tarihleri arasında devlet görevlileri, paramiliter gruplar ve göstericilerin şiddeti sonucu 46 kişinin yaşamını yitirdiği belirtilmiştir.

Olaylarda hayatını kaybedenlerin ölümünden birinci derecede sorumlu olan devlet, olayların gerçek faillerini bulmadığı gibi, süreç içerisinde öldürülenlerden Yasin Börü’yü bayraklaştırarak kitlesel nefrete öncülük etmiş, nihayet Kobani kumpas davasıyla Kürt siyasetini dizayn hesapları yapmıştır.

Kumpas davası kararıyla Türk devletine egemen iradenin Kürtlerle uzlaşı arayışında olmadığı, çözüm odaklı bir siyaseti benimsemediği, Kürtleri mağduriyet sopasıyla hizada tutma anlayışını sürdürdüğü bir kez daha açığa çıkmıştır.

Bu politikaların devletin amaçladığı doğrultuda sonuç verip vermeyeceğini, Kürt siyasi yelpazesinin geliştireceği söylem ve stratejiler belirleyecek.

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)