Kalbinde yuva kurmuş “zehirli yılanlar”ı çıkar. Özgür kıl kendini ve bütün bir benliğini. Kalbindeki zehirli yılanları çıkar ki “adalet kuşu” görevini yapsın, herkes hak ettiği değeri bulsun.
Gelip geçer bütün muktedirler, muhalifler, ötekiler. İnsan kalbiyle kalır. Kalbinde yaşattıklarıyla yaşatamadıklarıyla.
Yeşert kalbindeki “merhamet ağacı”nı. Sevgi ve bağışlamayla sula. İnsan tek başına gelir dünyaya merhamet ağacının gölgesinde, yapayalnız göçer aynı yerde. İnsanın ilk görevi kendini kurtarmaktır. Dünyayı kurtarmak ne kimsenin haddinedir ne de görevidir. Kimseye kalmayacak olan dünya hiç de kurtarılmaya değmez.
Asıl haksızlık kalbine ihanet etmektir. Muktedir ve muhalif maskelerin gölgesinde delik deşik edilmiş, sevgi bağlarını yitirmiş, evrensel ahlak yasalarını ıskalamış, ruhunun mihenk taşını kaybetmiş, insanı insanla tamamlama hissiyatından kopmuş bir kalple yaşamaya çalışıyorsun.
Kalbini zehirli yılanların yuvası yapıyorsun. Gün geçtikçe kalbindeki yılanlar deri değiştiriyorlar, güçleniyorlar, çoğalıyorlar. Sen öylece kalakalıyorsun bütün yitimlerinle, acılarınla, hasretlerinle, hayallerinle.
Dünya arenasında muktedirler ve muhalifler hep değişir. Bir iktidar gider, bir muhalif gelir. Gün gelir muktedir ile muhalif arasında hiçbir fark kalmaz. Önemli olan zulümden, karanlıklardan yana olmamaktır. Çoğu zaman muktedirler göz kamaştırıcı maskelerle gelirler. Daha şaşırtıcı olan muhaliflerin hak maskeleriyle gözükmesidir. Belki budur muktedirlerin göz kamaştırıcı maskelerine güç veren, yerini sağlamlaştıran.
Yüzündeki maskeleri ayırt edemiyorsun. Muktedir ve muhalif maskeler karışıyor yüzünün her yerinde. Kalbindeki yılanlar adalet kuşlarına yem oluyor, adalet kuşları zehirli yılanlara dönüşüyor. Her şey birbirine karışıyor. Her şey suni teneffüslere adanmış bir yanılsama, başı sonu olmayan bir yanılgı belki de.
Tanımadın kalbini. Bilmeden kalbinin senden ne istediğini. Gözün hep dışarıdaydı. Hiç güvenilmeyecek olan dünyada adalet bekliyordun. İçini, kalbini ihmal ettin. Hayatın maskeler geçidinden ibare oldu da farkında olmadın. Rengarenk muktedir ve muhalif maskeler, hiç olmadığı kadar yakın ve uzak, baştan çıkarıcı ve alıklaştırıcı. Hiçbir maskede yoktun. Hiçbir yerde de yoktun.
Her yerde güçlü korkuların ve pek zayıf umutların vardı. Maskelerin ardına sığındıkça kendinden kaçacağını sandın. Belki dönüşüm geçirirdin başka bir şey olurdun. Bir kurtarıcı ya da vaftizci.
Kendini hep olmaması gereken yerlerde görüyordun. Kendinden çok istiyordun. Kendine yükleniyordun. Oysa bir insandın ve merhamet ağacının altında sana ayırtılmış bir mezar yerin dahi vardı. Cesedinin kokusunu alıyordun, ama olmuyordu.
Maskelerle kafayı bozmuştun farkında olmadan. Maskeler aklını başından almıştı. Maskeler yüzünden yüzsüz kalmıştın. Maskelerle uğraşmak seni hakikate bakan yüzünden etmişti. Halin, kuşunu arayan kafesten farklı değildi. Yüzünü yitirdiğin için, muktedir ve muhalif maskelerin hakim olduğu dünya hepten kocaman bir kafes olmuştu sana da farkında değildin, diğer birçok şeyin farkında olmadığın gibi.
Görmek istemiyordun. Görmek istemeyen bir insandan daha kör kimse olamaz. Dünyayı kurtarmak için çıktığı yolda, nerden gelip nereye gittiğini unutmuştun, muktedir ve muhalif maskelerin maskotu olmuştun.
Kalbinde zehirli yılanlar, durum ve konuma göre adil ve zalim maskelerinin yerlerini değiştirerek saltanat sürerken adalet kuşu merhamet ağacında konacak dal dahi bulamıyordu. Bu adalet miydi?
Hak için çıktığın yolculukta kalbine, merhamet ağacına ve adalet kuşuna en büyük haksızlığı yapmış olmuyor muydun?
Kalbindeki yılanları çıkar. Muktedir ve muhalif maskelerden umudunu kes. Merhamet ağacının dallarında adalet kuşunun yuva yapması için yer aç. Yarın geç olabilir.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın