Avrupa Birliği işleri uzmanı Dr. Zana Kurde
Bu yazı, Kürdistan’ın dört parçasında Avrupa Birliği’nin Kürt sorunu bağlamında izlediği politikalar ve çıkarları hakkında yazı dizisinin dördüncü bölümüdür.
4. Bölüm: Avrupa Birliği’nin İran’a yönelik stratejisi
Önceki bölümlerde de işaret ettiğimiz gibi, Avrupa Birliği’nin topyekün Kürt sorunu hakkında özel bir strateji ve politikası yoktur. Çünkü, dört ülke ile ilişkileri çerçevesinde Kürt meselesine yaklaşmaktadır. Dolayısıyla ilk başta AB’nin İran’a bakışını bilmemiz önem kazanıyor.
AB, İran'ı etkili ve otoriter bir ülke olarak görüyor. Kalabalık bir ülke olan İran, ekonomik olarak da Avrupalı şirketler için önemli bir pazar olarak kabul edilirken, İran, Avrupa'nın ihtiyacı olan ham petrol ve doğalgaz gibi doğal kaynaklar açısından zengin bir ülkedir.
Bütün bunlar, İran'daki insan hakları durumu ve ülkenin nükleer programının gelişimi hakkında Avrupa'da var olan tüm eleştiri ve görüşlere rağmen AB'yi her zaman İran devleti ile iyi ve dostane ilişkiler kurmaya yöneltmiştir.
2015 nükleer anlaşmasından bu sonraki iki yılda, İran ile AB arasındaki ticaret hacmi 2017'de yaklaşık 21 milyar avroya ulaştı ve bu, birkaç kat artma ve İran'ı Avrupa'nın ana ticaret ortaklarından biri yapma potansiyeline sahipti.
Ancak anlaşmanın başarısız olması, İran'ı Avrupa ve Batı'nın şiddetli bir ekonomik ablukası altına soktu ve bu da Avrupa ile İran arasındaki ilişkileri sıfıra yaklaştırdı.
AB’nin gözünde Rojhılat’ta (Doğu Kürdistan) Kürt sorunu
AB'nin Rojhılat’taki Kürt sorununa ilişkin ne resmi ne de perde arkasında belirli bir politikası yoktur ve Rojhılat’taki Kürtlerle resmi veya gayri resmi ilişkiler kurmamıştır.
Bunun üç sebebi var. Birincisi; Doğu Kürdistan'daki Kürt Sorunu'nun diğer üç bölgedeki Kürt Sorunu'na göre yurtdışında pek bilinmediği bir gerçektir. AB'nin Rojhılat’taki Kürt sorununa özel bir bakış açısına sahip olmamasının nedenlerinden biri budur. İkinci neden ise şu gerçeğe dayanmaktadır ki, ülkedeki insan hakları konusunda giderek artan insan ihlaller konusunda AB'nin eleştiri ve yorumları olmasına rağmen, İran’ı jeostratejik öneme sahip bir ülke gördüğü ve Ortadoğu'da istikrarı sağlamak için temel bir karakter olarak algıladığı için İran'da rejim değişikliği konusunda hiç bir zaman bir stratejisi sahibi olmamıştır.
Üçüncü neden, birleşik cephe oluşturamayan ve güçlü bir karakter olarak Rojhılatlı Kürtlerin uluslararası toplumun dikkatini İran'ın bugününe ve geleceğine çekememesiyle ilgilidir.
AB ile günümüz ve gelecekte Rojhılat’ta Kürt sorunu
Avrupa Parlamentosu'nun son 10 yılda İran hakkında kabul ettiği 15 karardan bazıları İran rejiminin Kürtlere yönelik suistimallerine atıfta bulunuyor.
AB dış politika ofisi de zaman zaman memnuniyetsizlik beyanları yayınladı (17 yaşındaki Şayan Seidpour'un 2020'de idam edilmesinden sonra olduğu gibi). Ancak tüm bunlardan daha geniş anlamda "İran'daki insan hakları" bağlamında bahsedildi, "Kürt sorunu" bağlamında değil.
AB'nin diplomatik baskı ve bazı İranlı aktivistlere yardım dışında İran'a karşı başkada bir siyasi kozu yok.
Kürtlerin de umut bağladığı yaygın bir görüş, yaptırımların devam etmesi ve daha da önemlisi İran'ın tecrit edilmesi ile İslami rejimi çöküşün eşiğine getirmek yönünde. Ancak ne Kürtler böyle senaryoya hazırdır ne de AB’nin İran'daki rejimi değiştirme gibi bir eğilimi var.
Her halükarda Doğu Kürtlerinin varlıklarını daha fazla dayatmaları gerekiyor. Rojhılatlı Kürtlerin Avrupa’da lobi kurabilmeleri için çok iyi bir altyapıları vardı ki bu da merhum Dr. Abdurrahman Kasımlo sayesinde 1970'lerde ve 1980'lerde oluşturuldu ve güneydeki Kürtler de bu ilişkilerden yararlandı. Ancak Rojhılatlı Kürtler, bu güçlü lobinin varlığını devam ettirmek ve Kürt diasporasını örgütleyip siyasi hedeflerine ulaşmak için daha etkili kullanabilme konusunda başarılı olamadılar.
Doğu Kürdistan siyasi partileri birleşik cephe oluşturamadıkları gibi, ilişki çemberlerini de Avrupa'daki sosyal demokrat partilerden öteye taşıyamadılar.
Bu, AB'nin siyasi başkenti olan Brüksel başta olmak üzere Avrupa ülkelerinin başkentlerinde faaliyet gösterme fırsatı buldukları bir dönemde bu hale geldi.
Dolayısıyla Rojhılat Kürdistan'daki partilerin dış politikalarındaki söylemlerini birleştirmeleri, diplomatik faaliyetlerini ve lobilerini genişletmeleri Avrupa ülkelerinin dikkatini çekmek için önemli ve gereklidir. Rohılat Kürdistan’ındaki Kürtleri ancak bu şekilde kendilerini "büyük resme" girerek İran'da güçlü bir karakter haline gelebilir ve Avrupa ülkelerinin ve AB yetkililerinin de dikkatini çekebilir.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Avrupa Birliği işleri uzmanı Dr. Zana Kurde’nin diğer yazıları
1. Bölüm: Avrupa Birliği ve Kuzey Kürdistan’da Kürt sorunu
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın