Seyid Rıza ve Kürdistan bayrağı Ala Rengin

‘Ewte ewta kuçiken berî dirokê bû’ (Tarih öncesi köpekler havlıyordu)

Cemal Süreya

‘Dersimi vac, ma Kırmanc bime, o ri ra (coka) me qırkerdime’

(Dersimliler der ki Kürd/Kırmanc olduğumuz için bizi katlediyorlar)

Cem Vazo, 4 Mayıs'ta, 1937-38 soykırımının 83. üncü yıldönümü nedeni ile Dersim merkezde Pir Rayber Seyid Rıza’nın anıtı önünde Ala Rengin ile kısa bir anma konuşması yaptı. Bu kısa anma Kürd medyasında ve sosyal medyada büyük yankı buldu.

Milletimizin bu büyük varlığa ne kadar bağlı, buna ne kadar ihtiyacı olduğu bir kere daha bu kısa anma ve anmada ki Kürdistan Bayrağı’nda kendini göstermiş oldu.

Cem Vazo kısa konuşmasında, “Dün Dersim’de yaşanan katliam neyse Halepçe, Barzan, Güney’de ve Ağrı’da yapılan katliam da odur” dediğinde büyük Kürdistan düşüncesi pratikleşmiş oldu.

Gündem olan ilgide bu mesaj ve Dersim’de Seyid Rıza’nın huzurunda milli birlik ve varlığımızın temsili Ala Rengin’in bir arada olması idi. Cem Vazo, Ala Rengin’i Seyid’in ellerine bıraktı ve dizini öptü. Tarih yeniden yaşandı.

Bir çok geri ve Kürdleri bölmek için yapılan uğraşlara rağmen, tarihin bu bağımsızlık savaşlarının hepsinin Koçgiri’den Şeyh Sait’e oradan Seyid Rıza’ya birer milli savaş olduğu belgeleri ile ortaya çıktı. Seyid Rıza Kürd Aleviler için inanç önderidir. Mektuplarında Kürdistan ve Kürdler adına konuştuğunu belirtir. Bütün Kürdler adına konuşmasına örnek “8 milyon Kürdün temsilinden” bahsetmesi yeterlidir. Milli birliğe ve tarih çarpıtmalarına karşı başka bir örnek ise Şeyh Sait’in kardeşi Şeyh Abdurrahim’in bir birlik ile Rojava’dan Dersim’e yardıma gitmesi birliği ve tarihi bilinci göstermektedir.

Dersim, cumhuriyet sonrası önemli bağımsızlık savaşlarından birisidir. Koçgiri Bağımsızlık Savaşı ile başlayan zincirin bir halkasıdır. Bilindiği gibi Koçgiri’de ilk kez Milli Bayrağımız karargahın merkezine çekilmişti. Daha sonra aynı bayrak Dersim’de Seyid Rızan’ın Hozat karargahında dalgalandı. Cem Vazo anmasında Seyid’in huzurundaki bayrak o milli bayraktır. Bu sahiplenme ve tarih silsilesindeki gelinen nokta Hewler’den Dersim’e büyük ülke sevinci yaratamıştır. Oluşan ilgi ve paylaşımda ki çoşkunun temelinde bu duygu ve ruh yatmaktadır.

Kürdistan Bağımsızlık Savaşları başarı ve başarısızlığı ile Kürd Milli geleceğinin geleceğe, bugüne döşenen sağlam taşları olmuştur. Tarihi dönemleri, tarihleri ve direniş önderlerinin isimleri ile anılır ve bilinir olmuştur. Her bir bağımsızlık mücadelesinin oldukça kapsamlı art-cephesi olmasına rağmen, temel olarak önder şahsiyetler şahsında tarihimize kaydedilmişlerdir.

Dersim Bağımszılık Savaşı’da, bütün direnişler gibi öncü şahsiyet ile anılır, bilinir: Seyid Rıza, her ne kadar Dr Nuri Dersimi ve Alişer Efendi ile Kürd Teali Cemiyeti geleneği tarafından örgütlenip yürütülmüş olsada, hem bölgede hemde Kürd Alevi toplumda saygın ve tarihi bir yeri olan Milli ve Alevi ruh, bilinç ve tarzı oldukça yüksek olan Rayber Seyid Rıza adı ile bilinir, anılır olarak tarihe geçmiştir.

 

Dersim veya Seyid Rıza direnişi, katliamı vb diye adlandırılsa da, 1880’lerde başlayan, özerk veya bağımsız Kürdistan planını Kürd Alevi Dersim geniş (Koçgiri, Malatya, Elazığ dahil) Eyaletinde gerçekleştirmek için yapılan bir dizi savaşın sonuncusudur. Önder ve örgütleyiciler her defasında bu direnişlerine: Kürdistan Bağımsızlık Savaşı demişlerdir. Böylede adlandırılması gerekmektedir.

Seyid Rıza Büyük ve saygın bir Kürd Alevi piri ve bilgesidir. Ne yazık ki hakkında derli toplu bir araştırma, değerlendirme ve kitap bulunmamaktadır. Kürd Milliyetçileri bunu kendine bir görev edinmelidir.

Seyid Rıza’nın babası Seyid İbrahim, Dr Nuri Dersimi’nin dedesi Çolikzade Mehmet Ali Efendi ile ortak milli bilinçe sahipti.  Bu milli bilinç daha çok Çolikzade Mehmed Ali Efendi’den geliyordu. Seyid İbrahim milli bilinci 1863 doğumlu oğlu Seyid Rıza’ya aktardı. Dörd oğuldan en küçüğüdür. Zeki ve ileri görüşlü bir aydın olarak yetişen Seyid Rıza tam bir millet adımıdır. Milletin içinde milletin her sorunu ile ilgilenirdi. Adil ve eşitlikçi idi. Lirtik köyünden  Batı Dersim Şeyh Hesenu, Hesanan aşiretinin Yukarı Abbasan Avasu Kolundandır.

Dönemin tanıkları, “Bu evler kadar ceset yığmışlardı. Üst, üste, bu evler kadar. Sarı saçlı, çıplak bir çocuğu ölü yığının tepesine dikmişlerdi dağ meltemi vurdukça çocuğun sarı saçları bir tarafa doğru dalgalandırıyordu” diye vahşetin sınırsızlığını analtıyorlardı.

Savaşta Dersim nüfüsunun yarısına yakını katledildi ve sürgün edildi. İşgalciler uçaklarla ve kimyasal gazlarla savaşı her tür sürdürdüler.

Uzun süren savaştan sonra Seyid Rıza görüşmler için Erzincan’a gittiğinde hile ile tutuklanır. Hile ile tutuklandığı için halka seslenişinde “Şerefsiz ve yalancı hükümet-hukmato zurekero beşeref’ diye seslenir.

5 eylül 1937’de tutuklanır ve 15 Kasım 1937’de 74 yaşında idam edilir. Elazığ buğday meydanında Dersim ileri gelenleri ile beraber 16 yaşındaki oğlu Resik Hüseyin’le birlikte idam edildiğinde oğlunun yaşı büyütülerek ve Seyid Rıza’nın yaşıda küçültülerek idam edilmişlerdir. Mezarlarına ulaşılmasın diye kaybedilmişlerdir.

“Kırk liram ve saatim var oğluma verin” demiş ama burada da ona verilen söz tutulmamıştır. “Beni oğlumdan önce asın oğlumun idamını görmeyeyim” demiş, “olur” demişler ama oğlunu kendinden önce idam edip seyrettirmişlerdir. Vasiyeti tutulmamış, eşyaları verilecek oğlu kalmamıştır. Bir kere daha “Mı kilıte kou kerd vindi” yaşatmışlardır. Seyid Rıza, ilk oğlu öldürüldüğünde “dağların anahtarını kaybettim” demişti.

Dönemin Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil anılarında bu ayrıntıları bütünü ile anlatmıştır. Buradan da anladığımız kadarı ile büyük bir Kürd Alevi bilgesi ve kahramanı ile karşı karşıyayız:

“Seyid Rıza’yı meydana çıkardık. Hava soğuktu ve etrafta kimseler yoktu. Ama Seyid Rıza, meydan insan doluymuş gibi sessizliğe ve boşluğa hitap etti. ‘Evladı Kerbelayız. Bi hatayız. Ayıptır. Zulümdür. Cinayettir’ dedi. Benim tüylerim diken diken oldu. Bu yaşlı adam rap rap yürüdü. Çingeneyi itti. İpi boynuna geçirdi. Sandalyeye ayağı ile tekme vurdu, infazını gerçekleştirdi.”

Yine aynı anılarda Büyük Pir Seyid için, “Biliyorum, sen Ankara’dan beni asmaya gelmişsin. Gittiğinde de ki, ben senin hille ve şerrinle baş edemedim, bu bana dert oldu. Kımıl gibi asker gönderdin üzerime. Yine sana boyun eğmedim, şimdi başım dik darğacına gideceğim. Bu da sana dert olsun’ dedi” şeklinde anlatır.

“Ben yalan ve hilelerinizle baş edemedim. Bu bana dert oldu. Ben de karşınızda diz çökmedim. Bu da size dert olsun.” Söz, veciz bir direniş, kahramanlık dersidir.

Dr Nuri Dersimi, Seyid Rıza’nın son nefesinde, “75 yaşındayım. Şehit oluyorum, Kürdistan şehitlerine karışıyorum” dediğini aktarır.

 

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)