Araplaştırmanın ayak sesleri

Güney Kürdistan’a yönelik Araplaştırma politikası yeni bir eylem planı değil, Irak’ın devlet olmasıyla birlikte başlayan bir uygulama. Dönemin Irak’ın hakimi Yasin El- Haşimi Havice Bölgesine Ubeydi Arap aşiretlerini yerleştirmesiyle uygulama fili olarak bu hayata geçmiştir. Bu uygulamalar daha sonra kraliyet ve cumhuriyet dönemlerinde de devam etti. Özellikle Baas rejimi döneminde Araplaştırma politikaları farklı bir boyut kazanarak Irak hükümetinin başlıca programı haline geldi. 2003’te Rejimin çökmesiyle birlikte Araplaştırma politikalarına bir sınırlama getirildi. Araplaştırma politikaları sonucu ortaya çıkan mağduriyet ve bıraktığı izleri ortadan kaldırma mekanizması adı altında 2004’de Irak anayasasında 58’inci maddesi çıkarıldı. Daha sonra Araplaştırma eylemlerinin önüne tamamen geçmek için 2005’te 140’ıncı madde çıkarıldı.

 

Geçtiğimiz son iki yılda özellikle 16 Ekim 2017 olaylarından sonra Kürdistan’a ait bölgelerde yeni ve korkunç bir süreç başlatıldı. Böylece söz konusu bölgelerde yeni bir Araplaştırma uygulamasına kapı aralandı. Araplaştırmanın önüne geçme ve yıllar süren bu uygulamanın ardından bıraktığı izleri silmek için çıkarılan yasaların üzerinde 15 yıl geçmesine rağmen maalesef Irak Anayasası’ndaki maddeler bir türlü hayata geçirilmedi. Ve durum bu bölgelerde gittikçe daha fazla sorunun ortaya çıkmasına, 140. Maddenin uygulanması önünde engel oluşturmaya başladı.

 

Kürtlerin askeri yöndeki başarısızlığı bölgedeki faşist Arapların yeniden hareketlenmesine ve öc alma hissiyatıyla Kürtler ve bölgedeki insanlarla bu şekilde muamele etmesine neden oldu. Kürtlerin stratejik ve mili politikalar yerine partici bir zihniyetle hareket etmesi siyasi hatalara kapı araladı. Bu hatalardan dolayı Kürtler 16 Ekim olayları gibi büyük bir felaketle bölgeden çıkmak zorunda kaldı.


Araplaştırma politikaları, Baas Rejimi ve Irak’ta hükmetmiş diğer iktidarların, faşist Arapların duygu ve düşüncelerinin dışa vurmuş haliydi. Ancak şu anda durum daha farklı ve faşist Arapların yanı sıra bölgesel ülkelerin de bu denklemin içerisinde aynı zihniyetle hareket etmeye başladığı gözlemleniyor. Son zamanlarda uygulanmak istenen Araplaştırma politikasının eski rejimlerin uyguladığı politikalardan daha uzun vadeli ve daha tehlikeli olacağı sinyalleri görülüyor. Söz konusu bu planın başarılı olması halinde Kürdistan’ın büyük zararlara uğratılacağını ve eski dönemlere geri dönüleceği ihtimali oldukça yüksek.

 

Böylesi kritik bir süreçte KDP ve KYB’nin stratejik politikalar ve yeni adımlar atarak tehlikeleri püskürtmek yerine,  medya üzerinden parti kavgaları yaparak birbirlerinin eski defterlerini karıştırıyorlar. Hanekin’den, Kerkük’e oradan da Şengal’e kadar uzanan bölgelerde Kürtlere karşı uygulanan politikalara ilişkin ne Irak Federal Hükümetinden ne de Kürdistan Bölgesi hükümetinden umut verici bir tepki ve gerekli bir adım gözlemlenmedi. Irak Cumhurbaşkanı, anayasa muhafızı olarak şu ana kadar uygulanan bu politikaya ilişkin her hangi bir adım atmadı. Aynı şekilde Irak Başbakanı da bu konudaki tutumu net olmamakla birlikte bölge halkına yönelik uygulanan bu muameleye ve anayasa ihlallerine son verme konusunda somut bir adım atmamıştır. Petrol karşılığında memur maaşları uygulaması ile eli kolu bağlanan Kürdistan Bölgesi, Bağdat’a karşı adım atamıyor ve her geçen gün elindeki baskı kartları azalıp güçsüzleşiyor.


Kürdistan Bölgesi yönetimi, Kerkük başta olmak üzere bölgedeki sorunları Birleşmiş Milletler’e (BM) taşıyarak çözüme katkı sunmalarını talep etti.

 

BM 2008 yılında tartışmalı bölgelerdeki sorunların çözümüne yönelik ilk adımını attı. Öneri mahiyetindeki BM kararına taraflar kayıtsız kaldı. Ancak BM’den beklenen ikinci adımı bir türlü hayata geçirilmedi. BM’nin olaylara müdahil olması bütün tarafların onayını alma garantisini sağlamadığın da belirtelim.

 

Arapların bölgeye yönelik yeni planlarının oluğunu her geçen gün daha fazla hissediliyor. Öylesi kritik ve hassas bir dönemde Kürt partiler, aralarındaki çekişmeleri bir kenara bırakıp stratejik ve kapsamlı bir politika ile yol haritası belirleyerek bu durumun önüne geçmeleri, hataları düzeltmeleri lazım. Maalesef herkes bir diğerini farklı şeylerle suçlayarak yaralarını tazeliyor.


Bu tür politikalar ile Kürdistan karşıtlarının planlarını kolayca gerçekleştirmelerine fırsat tanıyor, karşıtlarımızın ekmeğine yağ sürüyoruz.

 

Akılı ve uzun vadeli çözüm bugün uygulananların önüne geçebilmekten geçiyor. Yarın geç olabilir. Kürtlerin bir deyimi vardır, “Bugünün işini yarına bırak”. Bu nedenle bugün Kürdistan Bölgesi dışında kalan tartışmalı bölgelerde yaşanan sorun ve sıkıntılar hep dünden kalmış ihmallikleden kaynaklanıyor.


 

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)