Kürtler, keşfedilmemiş bir kıta gibidir. Ne kadar araştırılsa hayrete düşüren şeylerle karşılaşılır.
Bazen de denizde yaşayıp denizi bilmeyen balıklar gibi, yaşantımızdaki birçok şeyin farkında olmayız. Ancak dikkat kesilince farkederiz.
Geçenlerde bir mecliste Kürtlerle ilgili saçma sapan şeyler anlatan kişiye, kaynağını sorunca şöyle dedi: “Ben Kürt’üm, elbette toplumumu tanıyorum.”
Çoğu kez insanın aldandığı tam da budur. Ona dedim ki: “Şu vücut da senin, ancak tanımıyorsun. Bir doktor kadar tanıyamazsın.”
Ama hayır! Bu yazı ağır bir konuyu odağına almayacak. Kürt erkeklerinin küpelerini konuşacağız. Günümüzde küpe, daha çok kadınların süs ve takısı olarak biliniyor. Hatta küpe takan erkeklere doğu toplumlarında çoğunlukla kötü gözle bakılıyor.
Ancak küpe konusu güzel bir şeyi farketmemizi sağlıyor. On binlerce yıllık insanlık tarihi dün ve bugünden oluşmuyor. Milyarlarca kişiden oluşan insan türü de sen ve benden ibaret değil. Kadın-erkek rol ve kimlikleri her dönemde ve her toplumda farklılaşabiliyor. Karar vermede, yargı oluşturmada acele etmemek lazım.
Küpe hayli eski bir aksesuardır. İtalya Alpleri’nde beş bin yıl öncesine ait Otzi adlı mumyanın kulağında küpe bulunmuştur. Üç bin yıl önce yaşayan Mısır Firavun’u Tutankhamun’un kulağında küpe olduğu görülmüştür. Babil ve Asya kültürlerinde küpe bir kadın takısı olarak değil, erkek takısı olarak karşımıza çıkar. Pers, Roma ve Yunan erkekleri küpe takmıştır. Kürtlerin en eski atalarından olan Medlerin bazı erkek rölyeflerinde büyük halkalar şeklinde küpeler vardır.
Orta Çağ Avrupası’nda küpe izlerine pek rastlanmaz. 15. yüzyıldan sonra, Rönesans’la birlikte küpe modası başlar. 17. yüzyılda bir kült olarak süs ve takıların vazgeçilmezi olur.
Hollandalı ressam Johannes Vermeer ünlü “İnci küpeli kız” tablosuyla aristokrasiden olmayan genç bir kadını statü sahibi yapar.
Küpe değişik anlamlarda kullanılmıştır. Coğrafi keşifler döneminde kimi denizciler Ekvator’u geçmenin simgesi olarak küpe takmışlardır. Bektaşiler teslimiyet sembolü olarak sağ kulaklarına küpe takmıştır. Kalenderi ve Haydari dervişleri de “Mankuş” adlı küpeler kullanmışlardır.
Kürt kültür atlası olan Mem û Zîn’in bazı dizelerinde erkekle ilişkilendirilmeden küpeden bahsedilmektedir: “Sarhoş kıl gerdanında küpeleri / Sersem kıl mecnun, azgın ve delileri” (Serxweş ke li gerdenê guharan / Sersem ke cunûn û dîn û haran).
Tüm bunlar bir yana, bugün muhafazakar görülen Kürtler geçmişte küpeleriyle tanınıyordu. Altını deştikçe, bu muhafazakarlığın sadece “bir temenni” olduğu anlaşılıyor. Egemenlerin temennisi. Küpe de bu temenniyi deşifre eden verilerden biri.
Kürt erkeklerinin küpeleri beş yüz yıl önce, 16. yüzyılda karşımıza çıkıyor. Bu yüzyılda Şerefhan Bidlisi, Şerefname adlı ünlü Kürt tarihi kitabını yazmış ve içinde 20 minyatüre yer vermiştir. Çocukluğunda resim dersi alan Şerefhan’ın bu minyatürleri bizzat çizdiği düşünülmektedir.
Şerefname’nin tabloları arasında “Hakkari’deki avdan bir görüntü”, “Dıze Kalesi’nin işgali”, “Amediye’de bir hastane ve doktorluk okulu”, “Cizre Botan ve Mem û Zîn”, “Botan Miri’nin Meclisi”, “Hasankeyf Kalesi”, “Hizan’da İnşaat yapımı”, “Bitlis kalesinin Akkoyunlular tarafından kuşatılması”, “Şerefhan Bidlisi’nin Meclisi” gibi içeriklere yer verilmektedir.
Bu tablolarda insan, doğa, mekan ve hayvanlar resmedilmiştir. Aynı şekilde Osmanlı Türkleri, Avrupalılar ve Persler tablolarda yer almaktadır. Tablolar Kürt kültürü ve diğer ulusların o dönemdeki görünümlerine ilişkin pencereler açar.
Şerefname minyatürlerinde Kürt erkekleri küpelidir. Diğer uluslardan olanlarda ise küpe yoktur. Bu da bize o yüzyıllarda küpenin Kürt erkeklerine özgü bir takı olduğu bilgisini verir.
Nitekim Evliya Çelebi 17. yüzyılda Hakkari Mirliği’ni gezer ve Hakkari erkeklerinden “Hakkari erkeklerinin çoğu kulaklarına küpe takar” şeklinde bahseder.
İngiliz doğubilimci James Silk Buckingham da 1816’da Urfa, Diyarbekir, Mardin ve Musul gibi bazı Kürdistan şehirlerini gezer ve seyahatnamesinde Mardin’le ilgili şunları yazar: “Bazı kadınlar burunlarına hızma takar, tüm genç erkekler de küpe takar, özellikle sağ kulaklarına.”
Abdurrakip Yusuf, Şerefname Tabloları Sanatı adlı eserinde Kürt erkeklerinin küpelerinin izini sürer ve 1991’de yaşları 80 ve 90’larda olan birçok Kürt yaşlısına bu durumu sorar. Yaşlılar, eskiden Kürt erkeklerinin gümüş ve altın küpeler taktığını anlatır. Kimileri boncuklu küpeden bahseder, kimileri zengin ailelerin tek erkek çocuklarının evlenene kadar küpe taktığını, evlendikten sonra çıkardıklarını söyler. Kimileri de erkek çocuklarının cinler tarafından kaçırılmaması ve değiştirilmemesi için kulaklarına küpe takıldığını anlatır.
Bu konuyu konuştuğum 50 yaş üstü Botanlı bir dostum hala kulağında küpe izinin olduğunu söyledi.
Belli ki Kürt erkeklerinin küpe süsü hayli azaldıysa da, bitmedi. Kim bilir, belki de bir gün yine erkekler için küpe takmak moda olur. Ne güzel demiş atalarımız: “Karnınızda bulgur olmasın, kulağınıza küpe olsun” (Nekin girar di zikê xwe de, bikin guhar di guhê xwe de).
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın