Irak’la birlikte kalmak mı ayrılmak mı?

11 Eylül 1961 Eylül Devrimi'nin 62’inci yıl dönümünde Kürt halkının fikir ve düşüncelerine dayanarak kendisine sorması gereken bir soruyu gündeme getirmek istiyorum; Güney Kürdistan'daki Kürtler ne için mücadele ediyor?

Öncelikle Güney Kürdistan'ın 1925'te Arap Irak devletine ilhak edilmesine dönmeliyiz, daha önce İngilizler, Kahire Kongresi'nde Araplar için birkaç yeni devlet kurmaya karar vermişti. Bu devletlerden biri de Bağdat ve Basra vilayetlerindeki Araplar için kurulan Irak devletiydi. O dönemde Musul vilayeti olarak bilinen Güney Kürdistan, Irak'ın kuruluşundan beş yıl sonra Kürt halkının haklarıyla ilgili bir takım şart ve esasları göz önünde bulundurularak Milletler Cemiyeti'nin kararı ile Arap Irak'a ilhak edildi.

1925'teki bu andan itibaren Kürtlerin Irak'la ilişkilerde üç seçeneği vardı. Birincisi hiçbir milli, siyasi ve medeni talebi olmaksızın bir ülkeye ve yabancı bir millete bağlı kalarak kaderine razı olmaktı. İkincisi Irak'ta ulusal, siyasi ve medeni haklarını aramaktı. Üçüncü seçenek ise Irak'tan ayrılmak için mücadeleydi. Her biri belirli sayıda alt başlığı olan bu üç seçenek dışında başka bir seçenek pek mümkün gözükmüyordu.

Güney Kürdistan’daki Türkmenler ilk seçeneği tercih ederek ama egemen Arap ulusunun içinde erimeyerek varlıklarını korumayı başardı. Ancak temelde Kürtlerin sorunu sadece baskı değil, toprak ve millet sorunu, işgal sorunuydu. Dolayısıyla ilk seçenek Kürt sorununun özelliklerine uymadığı için denenmedi.

Kürtler ikinci seçeneği seçerek Irak'ta haklarını elde etmeye çalıştı. 1925'ten 1961'e kadar yani 36 yıl boyunca Irak'a sığabileceğini düşündüğü her yolu denedi. Temsilciler Meclisi ve kabinelere siyasi katılım, Darikali ve Barzan bölgelerinde isyanlar, heyet göndermeler, müzakereler ve medeni mücadeleler ile siyasi parti kurarak demokrasi mücadelesi vermek gibi pek çok adımı vatandaşlık hakkını elde etmek için attı. Fakat Araplara verilen haklar hiç bir zaman Kürtlere tanınmadı. 

Devrimin her iki aşamasını da kapsayan 1961'den 1975'e ve 1976'dan günümüze silahlı bir hareket olarak örgütlenen Eylül Devrimi'nin başlangıcından bu yana Kürtler, Irak'ta ulusal, sivil ve siyasi haklarını talep etti. Yani Irak'ı demokratik bir ülke haline getirmenin, haklarını güvence altına alarak demokratik topluma uyum sağlamanın mücadelesini verdi. Kürt halkının yaşadığı tüm acılar, Kürtlerin Irak'ı demokratikleştirme mücadelesinin sonucudur.

Ancak Irak'ın kanlı tarihi, hem Sünni hem de Şii egemen Arap ulusunun tarihi, Irak'ın onlarca, hatta yüzlerce yıl demokrasiye dönüşemeyeceğini kanıtladı. En basit siyasi bilince sahip olan herkes bilir ki, Irak demokrasiye dönmediği sürece Kürtler Irak'ta ulusal, siyasi ve medeni haklarını elde edemeyeceklerdir. Dolayısıyla Kürtlerin Irak'ta yüzlerce yıl tüm haklarını elde edemeyeceklerini mutlaka anlamamız gerekiyor.

Birinci ve ikinci seçenekler başarısızlıkla sonuçlanmıştır, Kürtlerin üçüncü seçeneği denemesi gerekiyor. Şimdi bazıları 2017'deki Bağımsızlık Referandumunun ardından yaptığımız seçimin bedelini ödediğimizi söyleyebilir. Ben buna inanmıyorum ama diyelim ki 16 Ekim ve akabindeki olaylar ve tüm bu baskıların bağımsızlık talebiyle ilgili olduğunu varsayalım. Geçmişte Irak için demokrasi talebiyle Kürtlere yapılanlar bağımsızlık için yapılanlardan on katı fazla değil mi?

Gelecekte de bütün emareler bize şunu gösteriyor; Kürtlerin Irak'la birlikte kalması, Kürdistan halkını temizleme ve yok etme süreciyle karşı karşıya bırakacaktır. Saddam Hüseyin'in devrilmesinden bu yana Irak'taki siyasi durumu ve yönetimi takip eden herkes eğer kendisini aldatmıyorsa ülkenin geleceğinin nasıl bir felakete doğru gittiğini bilir. Iraklı lider ve politikacıları yetiştiren yöneticilerin ve toplumsal önderlerin zihniyeti de bu şekildedir, Kürtler Irak’la birlikte kalıp aşağılanmayı kabul etse dahi onlarla bir arada yaşamayı kabul etmeyeceklerdir.

Kürtlerin ayrılık yolunu tercih ederek karşılaşacakları tehlikeler Irak'ın geleceğinde karşı karşıya oldukları bilinmeyen tehlikelerinden çok daha büyüktür. Irak'ta bir arada yaşama ve demokratikleşme umutları, Irak'a sırt dönme olasılıklarından çok daha güç bir durumdur. Dolayısıyla 62 yıldır Irak'ı demokratikleştirme ve Kürtleri Irak'a ilhak etme mücadelesinin ardından Kürt halkının, partilerinin ve siyasi liderlerinin, Irak’la birlikte kalmak için fedakarlık yapmak yerine, ayrılık için fedakarlık yapacak başka bir seçeneği düşünmeleri gerekiyor.

 

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)