Kayıp bir aşkın izinde...

“Ferzende,

“Selamlar;

“Sana her mektup yazmaya çalıştığımda, ilk nüshanın sonlarına doğru geldiğimde yakıyorum, nedenini anlamış değilim. Bu sana yazdığım onuncu veya on birinci mektuptur. Yazımı bittiğinde, yakmamayı umuyorum!

“Şuan senin yolculuğundan bu yana on gün geçti, o andan itibaren sana yazmak için amansız bir özlem hissediyorum. Yolculuğun üzerine on gün geçti ve senin deyişinle; iyi düşündükten sonra, durumumu da enine boyuna anladın.

“Sevgili, sen şuan ilerlemeyi hedeflediğin yoldasın. İsveç’e gitmeye karar verdiğinde acılara boğulmuştum, hayatın meşgaleleri beni çok kolay içine çekiyor. Bundan dolayı planlarımı gerçekleştirmeye karar verdim ve üniversite sınavları bitene kadar Kahire’de olacağım. Ondan sonra, Banyas’a ninemin yanına kendimi yetiştirmek için döneceğim. Yaşamım bir okyanus gibi karmadır.”

Yukarıda “hebîbî” (sevgili) diye başlayan mektup 10 Nisan 1985 tarihli, Arapça yazılmış, Suriye’nin Banyas kentinden İsveç/Stockholm’e gönderilmiş, “Ferzende” dediği kişi, çağdaş Kürt edebiyatının en çok tanınan simalarından Mehmed Uzun’dur. Müstear isim Mehmed Uzun’un hiç sevmediği bir şeydi, ilkgençlik dönemi siyasal faaliyetlerinden kalan “Ferzende M. Baran” ismini hatırlattığımızda, gülümseyerek, onun başka bir devran olduğunu söylerdi. Mektubu yazan Kürtçe, Mehmed Uzun da Arapça bilmiyordu. Devam edelim:

“...öncelikli olarak yolculuktan sonra, Kürtçe öğreneceğim. Sana Kürtçe mektup yazma sözünü vermiştim. Dört ay geçse de ben hâlâ sözümdeyim ve burada dedikleri gibi; ‘özgür bireyin sözü, borç olarak kalır.’”

“Dostum, ...amansız bir hisle büyük özlem duydum, uzunca bir süre birbirimizi görmememize sebep olacak senin o aniden yaptığın yolculuk. Doğrusu ardından evde büyük bir boşluk bıraktın. Mekânı anılarınla doldurdun. Şuan bütün istediğim, senin dönüşün ve ikinci kez buluşmamızdır.”

Rewşen Bedirxan-Mehmed Uzun sohbetinin kayıtlarına, ses bantlarına Sînemxan Bedirxan’ın arşivinde rastladık. Rewşen Hanımın mektupları ise Mehmed Uzun’un arşivinden çıktı. Ancak her iki arşivde de Mehmed Uzun’un cevabi mektuplarına rastlamadık. Uzun çok titiz bir arşivciydi, notlarını bile saklar, arşivlerdi ama mektuplardan hiçbir iz yoktu. Aynı mektuptan satırlarla devam edelim:

“Dün doğum günümdü ve yirminci yaşıma girdim. Yirmi defa kalkıp telefonun yanına gittim. Her ahize çalışında, bir an olsun senin arayacağını ve benimle görüşmek istediğini bildirecek bir ses bekler oldum. Sesini duyacağım günü çok istiyorum ve bana; Rewşen, nasılsın iyi misin? diye soracak konuşmanı bekliyorum. Fakat görünen o ki ‘kişi her istediğine ulaşamıyor…’ Her şeye rağmen, ben çok mutluyum, çünkü ninem yanımda.”

Arşivde ondört tane mektup vardı, onikisi Rewşen Bedirxan’a ait, Türkçe, dolmakalemle ve güzel bir elyazısıyla yazılmıştı, “Mehmed, oğlum” diye başlıyordu genelde. İki tanesi başka bir elyazısıyla ve Arap alfabesiyle yazılmıştı. İnceleyince dilinin de Arapça olduğunu farkettik ve hemen çevirtmeye başladık. Ne benim, ne de Mehmed’in en yakınındaki kimsenin bilmediği bu sevgi dolu satırlarla karşılaştık. İlk olarak Zozan Uzun’u aradım, sonra kardeşleri Mustafa ve Mahmut. Daha sonra da Muhsin Kızılkaya ve Şeyhmus Diken’le konuştum. Hiçbirinin bu meseleden haberi yoktu. Mehmed’le çok şey konuşmamıza, biraz “dedikodu” da yapmamıza rağmen hiçbir şekilde böyle bir tanışmadan, karşılaşmadan bahsetmemişti. Ama mektubun çevirisini okuyunca, zarfta yazılı “Rewşen Medîna”yı tanıdığımı anladım, emin olmak için Sînemxan Bedirxan’ı aradım. Çünkü Erbil’de o tanıştırmıştı, evinde 2-3 defa karşılaşmıştık. Mektubu okuduğum Sînemxan da, Zozan da çok duygulanmıştı.

Aynı mektubun sonlarında Rewşen Medîna, Mehmed Uzun’a teşekkür ediyor, mektubunun kendisine ulaştığını ve çok mutlu olduğunu belirtiyor. Ancak her iki arşivde de mektuplar yoktu. Zozan, uzun zamandır, belki de Mehmed’in ölümünden sonra hiç açmadığı albümlerin kapağını açtı, bilgisayarda kayıtlı fotolara baktı ve Rewşen Bedirxan’ın evinde çekilmiş fotoları buldu.

Rewşen Medîna kimdi, Mehmed Uzun’unkiyle örtüşen kaderi, cevapsız mektuplar... onları da son yazıya bırakalım.

 

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)