Barzani’nin Belindeki Hançer

11-09-2016
İbrahim Halil Baran
A+ A-

Yakın bir zamana kadar Kürtlerin sembollerinden biri de yanlarından hiç ayırmadıkları hançerleriydi. 1500’lerden itibaren ülkemizi ziyaret eden Şarkiyatçılar, Kürdistan’a dair çokça bilgi verdikleri gibi, Kürtlerin yaşamının neredeyse her sahnesini de çizgilere aktarmışlardır. Kürt mirlerinin, ağa ve beylerinin gravürlerinde en dikkat çeken şey ise hançerleridir.

 

 

Aynı şeyi son yüzyılın başlarında objektiflere yansımış Kürt fotoğraflarında da görürüz. Kartal bakışlı insanlar ve ihtişamlı kıyafetlerinin ortasında kuşaklarına sapladıkları ve el ucuyla dokunarak hâkimiyetlerini göstermek için bağ kurdukları hançerler.

 

Devrin payitahtı İstanbul’un göbeğinde, zalim Türk sultanın kapısını tekmeleyip Kürtlerin haklarını isteyen Seîdê Nûrsî’nin haçeri de en az kendisi kadar meşhurdur. 31 Mart Vakıasını anlatan dönemin gazeteleri, gösterilerde en önde yürüyen “Molla Kürdî”nin hançerinden uzun uzun bahsederler.

 

Türk romancı Ahmet Altan, İsyan Günlerinde Aşk adlı kitabında Kürt mollanın hançerine bir bölüm ayırmıştır. Dünyanın boyun eğdiği İngilizlere karşı hiçbir zaman baş eğmemiş olan Kürdistan kralı Şêx Mehmûdê Berzencî’nin hançeri, Kürt inadının ve bağımsızlık arzusunun bir simgesi olarak anıldı hep. Ölümsüz lider Mele Mustafa Barzani de öyle. Hançeriyle dolaştı bütün bir ömrünü. Hasta yatağında bile hançerini yastığının altında tutarmış.

 

1966’nın Mayıs ayında Kürt ordusu ile Irak ordu birlikleri arasındaki çarpışmalar Zozik eteklerinde artık göğüs göğüse sürmeye başlayınca Barzani’nin bir sözü savaşın seyrini değiştirir: Xençer bira ye, tifang pismam e*. Orduya karşı cephesi tükenen Kürtler, Arap askerlere hançerlerle saldırır ve Mahzar Ubeyd’in komuta ettiği 3. Tuğay’ı tümden yok ederler.

 

O günden itibaren Araplar, ne zaman Kürdistan’ın bağımsızlığı meselesinden bahsedecek olsa hançer metaforunu kullanırlar. Derler ki “Kürt devleti, Arapların sırtına saplanmış bir hançerdir”.

 

Gerçekten de öyledir. Kürdistan haritası, şekil olarak Arabistan yarımadasının sırtına binmiş bir hançere, bir kamaya benzer.

 

İlginçtir ki hem Susa ve Kirmanşah’ta, hem de Hakkari’de bulunan heykeller ve stellerde dikkatleri çeken en önemli şey hançerlerdir. Üstelik bu antik hançerlerin biçimleri de bugünkü Kürt hançerleriyle neredeyse tıpatıp aynı. Varın Kürdistan’ın nasıl tarihsel bir kültürel aktarıma sahip olduğunu siz düşünün.

 

Mesela, dünyada hançerleriyle tanınan iki ülke var: Kürdistan ve Yemen. Tesadüf değildir. Ahbâr’üt-Tivâl adlı tarih eserinde atam Ebû Hanife el-Dinawerî (820-896), Yemen halkının Kürdistan’dan göç ettiğini yazıyor.

 

Şimdi dilleri değişse de onları ortak kılan kıyafetleri ve hançerleridir. Yine Büyük İskender’e atfedilen bir söylence var. Gordion Düğümü’nü çözemeyince çekip hançeriyle düğümü kesmiştir. Bu hikâyede düğüm nedir, hançer kimdir? Başkenti Kardû (Cizre) olan Gordione (Kurdione) ile neredeyse aynı dönemde Frigya'nın başkenti de Gordion’dur. Tesadüf müdür? Değildir. Kürt adının Anadolu’daki biçimidir Gord. Ankara’daki Gordion ve Manisa’daki Gordoes (Gördes) ve bunların mitolojilerindeki hançerle ilgili hikâyeler, aynı tarihsel kökene işaret ediyor.

 

22 Eylül 2014’te Kobani’den göç eden bir kafile Suruç’a geldiğinde eski bir güneş tapınağı üzerine Berazî Kürt mimarisiyle inşa edilmiş Ehmedê Bîcan camisine yerleştiler. Bu kafilede yer alan ve kör bir hafız olan Bavê Moro adlı dengbêj, etrafına toplanmış kalabalığa perişan hallerine aldırmadan bir şiir okudu. Şöyle diyordu Bavê Moro: “Alarengîn kesk û sor û zer e / Li ser wê roj û xençer e / Karê me Kurda ceng û ze’fer e”.**

 

2014’ün Ekim ayında ajanslara düşen bir haber, içinde vatan sevgisi olan Kürtleri derinden etkiledi. Pêşmergeleriyle birlikte Zumar ve Raiba cephelerinde savaşan Mesud Barzani’nin bir pikabın kasasında uyuduğu ve “Şengal ile Kobanî kurtarılmadan eve dönmek bize haramdır” dediği söylendi. Nitekim her iki Kürt memleketinin kurtarılmasında da üstün gayretleri oldu. Minnettarız.

 

O sıralarda Barzani ile aynı cephede savaşan bir arkadaşımla telefonda görüştüm; “Başkan sürekli cephede ve yaşına aldırmadan bir genç gibi savaşıyor; gece çökünce, babasından kalan hançerine bakıp ağlıyormuş”. Üstüme kaynar sular döküldü. Boğazım düğümlendi ve telefonu kapattım. Gözlerimin önüne henüz 14 yaşındaki Mesud’un, babasının hançeriyle çektiği fotoğrafı geldi.

 

Aynı hançeri, hem Mele Mustafa’nın hem de Berzencî’nin fotoğraflarından tanıyorum. Berzencî, Bağdat’ta sürgündeyken “Kürdistan dağlarının anahtarı sende kalsın” diyerek Mele Mustafa’ya hançerini göndermişti.

 

Sonra Mele Mustafa’nın bir sözü geldi aklıma. Denilir ki Saddam Hüseyin, ona kaç yaşında olduğunu sormuş. O da gülümseyerek şöyle demiş: “Savaştığımda on dört, divana oturduğumda seksen yaşındayım”.

 

Uzun bir aradan sonra bir Kürt lideri elinde kalem ve hançerle dolaşıyor. Uluslararası diplomaside bir bilge, savaş meydanındaysa kuşağına hançer saplamış bir genç olarak. Şüphesiz Kürdistan dağları son yıllarda her biri Kürdistan’dan da büyük kahramanların şehadetleriyle doldu taştı. Ve şüphesiz Kürtler, son yıllarda çok büyük liderler de gördü. Her birinin samimiyetinden şüphe duymayacak kadar seviyoruz onları.

 

Ama hiçbiri Mesud Barzani kadar bağımsızlıkçı çizgisinden sapmadan siyasetini yürütmedi ve Kürdistanlılara bir devlet kurmak için böyle açık bir politika uygulamadı. Bu, Barzani’nin tüm eksikliklerine rağmen görülmesi ve peşinden gidilmesi gereken tarafıdır.

 

Yazıktır ki Güney Kürdistan sosyal adalette tökezliyor ve anayasa hiçbir zaman olması gerektiği gibi ülkeye hâkim değil. Emekçilerden ve sanayicilerden çok komisyoncuların zengin olduğu bir ülke elbette ki bizim hayalimiz olamaz. Bunda bütün partiler, koalisyon ortakları kadar ve hatta daha fazla Barzani’nin sorumluğu var; çünkü hançer onda.

 

Bugün dünyada Kürdistan denilince akla lider olarak sadece ve sadece Barzani’nin ismi geliyor ve Eyyubilerin, Mervanilerin, Bedirxanilerin, Soran ve Behdinanların rasyonel mirasçısı da ondan başkası değil. Öyle ki ruhsal karizması da birey olarak duruş ve politik manevrası da arkaik Kürt prototipinin güncel bir yansıması.

 

Bugün Kürdistan’ın bağımsızlığı Barzani’nin hançerinin ucundadır. Hançer ki egemenliğin sembolüdür. Onu devreden, egemenliğini de devreder. Hançere sahip olan korkmalıdır çünkü onu kullanmasını bilmeyen kendi kalbine saplar. Kardeştir hançer. Adaletle davranılmazsa bileği keser; çünkü bize ondan daha yakın ve daha uzak kimse yoktur.

 

Hatırlanmalıdır; Raperin’in başlangıç tarihi 5 Mart 1991’dir. Kürt kentleri, Ranya’dan başlayarak ayaklanırlar. Bitwên’den Çemçemal’e, Şeqlewa’dan Mexmûr’a…

 

31 Mart’ta ise Irak Ordusu, Hewlêr’i işgal eder. Kürtler dağılarak Kuzey Kürdistan sınırına kadar çekilirler ve kocaman bir trajediye bulanırlar. Sonra geri dönüş başlar ve Kürtler yine Barzani’nin liderliğinde Arap egemenliğini Kürdistan’ın kalbinden söküp atarlar.

 

19 Mayıs 1992’de seçimler yapılır ve 4 Temmuz’da Güney Kürdistan Parlamentosu kurulur. 4 Ekim’de Güney Kürdistan Federe Devleti ilan edilir ama daha 2 Ekim’de Brakujî’nin ilk olayı kabul edilen çatışma başlamıştır. Çünkü hançer bir kaktüs gibidir. Sen ona ne kadar dokunursan o da sana o kadar batar.

 

Şimdi Barzani, Bağımsız Kürdistan’ı ilana hazırlanıyor. Uluslararası destekler alınmış ve neredeyse tarihler belirlenmiş durumda. Ortadoğu’da her şey değişiyor ve Kürtler için de hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. En azından şunu biliyorum ki Kürtler devletsiz kalmayacak.

 

Benzer bir süreci SSCB’nin dağılışında gördük. Bağımsız Devletler Topluluğu’nun üyeleri olarak ortaya çıkan devletler 1991 yılında peş peşe bağımsızlıklarını ilan ettiler. Bütün dünyanın gözü o zaman da Kürtlerdeydi. Beklediler ama Kürtler sırf kendi içlerinde bir anlaşma sağlayamadıkları için kaldı öyle. Bir fırsattı ve değerlendirilemedi. 1998 Washington Antlaşması’na kadar da hep öyle, arada sırada birbirleriyle çatışarak beklediler.

 

Şimdi de Kürdistan’ın bağımsızlığına açıkça karşı çıkan Kürt grupları var. Öyle azımsanacak sayıda da değiller. Tarih şahittir, kazananı olmayan içsavaşların kaybedeni bütün bir ülke olur. Bu hataya düşmeden Barzani, bilgeliğiyle bu sorunun üstesinden gelmelidir. O kadar açık ve sert bir diplomasi ve siyaset yürütmelidir ki Kürt halkı da bağımsızlıktan yana olmayan her Kürt grubunu tarihin en aşağılık mertebesine gömmelidir.

 

Hançer ki bir ucu keskindir diğerinde merhamet saklar. Kürdistan’ın dağları o hançerin kabzasıdır.

 

Barzani’nin belinde taşıdığı, babasından ona kalan, geceleri üstüne titrediği o hançer, bizim de geleceğimizi taşımaktadır. Geç kalınırsa Kürtlerin kalbine saplanacak o hançer, üstümüze çökmüş bu karanlığı yırtacak kudrete de sahiptir.

Meraklısı İçin Notlar: 

 

*Hançer kardeştir, tüfek amcaoğludur. 

 

*Kürdistan bayrağı yeşil, kırmızı ve sarıdır / Üstünde güneş ve hançer vardır / Kürtlerin işi savaşmak ve zaferdir / Kim ki vatanını kurtarmazsa / Onlara müjde yoktur.

 

İstanbul yıllarında Saîdê Nursi ve hançeri

 

Kürdistan Kralı Şêx Mehmûd Berzencî ve hançeri

 

Simko Axayê Şikakî ve hançeri

 

Qazî Mihemed ve hançeri

 

Mele Mustafa ve hançeri

 

Mesud Barzani ve hançeri

 

Hakkari stelleri ve hançerli klan şefleri

 

Luristan kazılarında bulunan hançerli kral heykeli

 

Kirmanşah kazılarında bulunan hançerli kral heykeli

 

Jambiya adı verilen hançeriyle bir Yemenli. 

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli