Hiçbir şey eski çağlardaki gibi değil. Dünya baş döndürücü bir hızla değişiyor. Eskiden birkaç yüzyılda olan değişimler, artık üç-beş yılda yaşanıyor. Dünyanın nereden gelip nereye gittiğini görmezsek, ayrıntılarda boğulur ya da yanlış rüzgârlara kapılır, kaybederiz.
15. yüzyılda yaygınlaşan keşif ve icatlar, 17. yüzyılda aklın kurucu ilke olarak benimsenmesiyle aydınlanma çağını başlattı. İnsanlık modernite sürecine geçiş yaptı. Aydınlanma çağı düşünsel, 18. yüzyıldaki Fransız Devrimi politik, 19. yüzyıldaki Sanayi Devrimi ise ekonomik olarak bu sürecin belirleyicileri oldu. Descartes ve Kant gibi filozoflar bu süreçte felsefeye damgasını vururken, Newton ve Kopernik’le evren-dünya kavrayışı değişti.
Toplumsal yaşamın rasyonalizasyonu, özne ve özgürlük fikrinin yaygınlaşması, bireysel, toplumsal ve politik yaşam alanlarının yeniden düzenlenmesiyle yeni bir değerler sistemi egemen oldu. Soyut tanrı düşüncesi, sorgulanamaz ezberlere dayalı din ve gelenekler önemini yitirmedi ancak belirleyici olmaktan çıktı. Akıl aracılığıyla bilgiye ulaşma, aklın uygulama araçları olarak deney ve gözlem ilke olarak benimsendi.
20. yüzyılın ortalarından itibaren postmodernizm konuşulmaya başlandı. Modern akılcılığın ötesinde bir akılcılık, yeni düşünce ve yeni üsluplar moderniteyi tartışılır kılıyordu. Modernitenin kültürde anlamı ortaya çıkaran alt birimler arasındaki ilişkileri inceleyen yapısalcı yaklaşımıyla antropolojik röntgenimizi çekemeden, postmordenizmin felsefi arka planını oluşturan postyapısalcılıkla tanıştık. Sonra, postyapısalcı Jacques Derrida yapı sökümü (dekonstrüksiyon) ortaya attı. Metin ve anlam ilişkisini derinlikli bir yaklaşımla ele almak şarttı. İnsanlık ilerleyişini sürdürdü ve insanı merkeze alan yaklaşımın ötesine geçip posthümanizmi tartışmaya açtı. 2016 yılında Oxford Sözlüğü’nün yılın kelimesi seçtiği, nesnelliğin ortadan kalkmasına, doğrunun silikleşmesine işaret eden post-truth (Hakikat sonrası) yaklaşım, toplumların simülatif inşası, simülasyon, simülakrlar ve nihayet AI yani yapay zeka.
Harari’nin deyimiyle 20. yüzyılda insanlığın geçmiş ve geleceğini açıklayan üç büyük anlatı yarıştı: faşizm, komünizm, liberalizm. Faşist anlatı II. Dünya Savaşı’yla saf dışı kaldı. Sonra komünist anlatı çöktü. Özgürlüğü merkeze alan liberal anlatı çağı yakaladı ve en uzun ömürlü anlatı olmayı başardı. Ancak 2008’deki küresel finans krizinden sonra liberal anlatıda çatlaklar baş gösterdi. Tüm dünyada güvenlik duvarları, göç politikaları, hukuk, basın özgürlüğü ve muhalefet faktörü sorgulanır hale geldi.
İtiraf etmek gerekiyor, politikanın çoraklaştırdığı düşün dünyamız tüm bu gelişme ve ilerlemelere Fransız kaldı. Kıyıda köşede ilgilenenlerse bir cızırtıyı aşıp frekansa dönüşemedi.
Vasat insan, tüm bu gelişme ve tartışmaları bir fanteziden ibaret görebilir. Oysa bir bilgisayarın kapağını açtığımızda karşımıza çıkan yüzlerce kablo, çark, çip ve mekanik sistem, kullanırken farkında olmadığımız bir işleyişin arka planını oluşturduğu gibi bahsettiğimiz gelişme ve ilerlemeler de dil biliminden antropoloji, sosyoloji, siyaset ve ekonomiye, hayatımıza yansıyan tüm değişim ve dönüşümlerin arka planındaki kompleks ağı oluşturuyor. Bu ağı üreten ve ağa hükmedenler yarının dünyasını şekillendirecek. Ağdan bihaber akışa kapılanlarsa, en fazla tüketici olabilir. Tabi şanslı iseler ve tüketim malzemesi değillerse.
Yeni teknolojilerin, değişen dengelerin hangi alanda ne tür etkiler doğuracağını öngörmeden, yelkenimizi doğru yöne açmak ne mümkün! İdeoloji, din, bilim, felsefe ve yaşamımızın ana frekanslarını oluşturan diğer her şey sonlanabilir. İnsanlığı bekleyen iklim krizleri ve kitle imha silahları ne tür hazırlıklar yapmamızı farz kılıyor? Yarının dünyası nasıl şekillenecek? Yapay zekâ ve biyo-teknoloji mi yeni yaşamın belirleyicisi olacak? Bin yıllar içinde tanrıdan insana geçen otorite, insandan algoritmalar kayabilir mi?
Her şeyi devletsizlikle açıklamak ağrı kesici işlevi görse de, bireysel, ulusal ve evrensel krizimizi dindirmiyor, baş döndürücü gidişatı durdurmuyor. Birey olarak, Kürt olarak ve insan olarak yarının dünyasının ne kadar farkındayız? Daha vahimi geçmişte bir yerlere takılıp kalmış, bugünü bile görmekten ve yaşamaktan aciz bir durumda olabilir miyiz!
KRG sahip olduğu imkânlarla gelecek okumaları yapan bir network oluşturabilir. Yeni Kürt kuşakları yas gömleğini yırtıp, yiğitlik dağını aşarak, hiçbir şeyi fetişleştirmeden, bohemleşmeden, doğasını koruyarak yarının ön görüleri ve öncüleri arasında yer alabilir.
Dünden bugünün dünyasını öngörüp vaziyet alabilseydik, bugünkü durumda olmazdık. Bugünden yarının dünyasını öngörebilirsek, neden yarının söz sahiplerinden olmayalım! Neden alem damında (banê gerdûn) bayrağımız dalgalanmasın!
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın