Kürdistan Bölgesi ile Rojava Yönetimi ve ortak çıkarlar

Kürdistan’ın jeopolitik konumu tarih boyunca Kürt meselesi üzerinde etkili sonuçlar doğurmuştur. Szökonusu etkiler günümüzde hala devam etmektedir. Aynı sonuçlar tüm parçalardaki siyasi partiler arasındaki iç meseleleri de devamlı etkilemiştir.

Bölgesel düzeyde de Kürt siyasi partileri komşu ülkelerin ya da yabancı güçlerin hegemonik etkisi altında kalmıştır. Çok sayıda batılı siyasi tarihçi Kürtlerin “Coğrafik rehineler” olduğu konusunda hem fikirdir.

Kürdistan’ın diğer parçaları bu devletler tarafından kapalı birer bölgeye çevrilmiştir. Bölünmüş hiçbir parça devlet olma potansiyeline sahip değildir. Böylesi bir durumda politika yapmak ve müttefik bulmak oldukça zordur.

Şahsen, Kürt partilerinin kendi aralarında komşu ülkelerle olan ilişki ve münasebetleri konusunda hoşnut olmadıklarından eminim. Ancak siyasi süreç bu konuyu zorunlu hale getirmiş durumda. Şunu da biliyoruz; siyasette gerçeklerin üstünden atlamak iyi sonuçlar doğurmuyor.

Kürdistan Bölgesi özellikle 2003 yılında sonra siyasi manevralar yapmak için iyi fırsatlar yakaladı, bu konuda da iyi düzeyde ilerleme kaydetti. Fakat açık söylemek gerekirse, şu ana kadar bölgede gerçek bir müttefik bulamadıkları gibi kendilerine sempati duyan bir ülke de bulunmamaktadır.

Maalesef hala da bir çok ülke Kürt meselesini ve Kürtlere olan yakınlığını Kürdistan’a komşu devletleri korkutmak ve onlara karşı baskı kartı olarak kullanıyorlar. Bu yaklaşım Kürt meselesi üzerinde olumsuz etkiler yaratmıştır. Öyle ki bazı ülkeler Kürtleri “kiralık” olarak görüyor, batı ve İsrail’in çıkarları için çalışan bir taraf olarak tanımlıyor.

Kürdistan Bölgesi’nin ilişkileri nasıl olursa olsun yine de devletlerin çıkarlarına mahkûmdur. Bu nedenle mesele karar vermeye gelip çattığında bu devletler “devlet dışı güçleri” bir kurban olarak peşkeş çekiyorlar. Bu sözüm küresel güçler için de geçerli. Kürtlerin bu konuda oldukça fazla tarihi tecrübeleri vardır. Burada anlatmaya gerek yok.

Bu yazımda anlatmak istediğim şey aslında şu; Kürdistan Bölgesi’nin 2003’ten sonra uluslararası düzeyde bir yarı devlet veya defakto devlet olarak görüldüğü doğrudur. Ancak siyasi açıdan oldukça yoksuldur ve uluslararası müzakerelerde taktiksel açıdan bile kullanmak isteyebileceği her hangi bir karta sahip değil.

Kürdistan Bölgesi’nin elindeki tek kart Kürt meselesidir. Açık söylemek gerekirse Kürdistan Bölgesi şu ana kadar bu faktörden yararlanamamıştır. Muhakkak bunun da sebepleri vardır ancak hala Kürt meselesini sahiplenmesi için bir şansı da var.

Daha önce Barzani (Mesud Barzani) ve Mam Celal’dan (Celal Talabani) Kürt meselesini kullanacakları tehdidinde bulunduklarına şahit olmuştuk, özellikle de Türkiye’ye karşı. Fakat çok sınırlı bir düzeyde kaldı.

Bu sınırlama maalesef ki Kürdistan Bölgesi ile Rojava, Rojhılat ve Bakur’daki (Kuzey) Kürt partileri arasındaki ilişkilerin iyi olmamasıyla alakalıydı. Çünkü şu ana kadar Kürdistan Bölgesi’nin resmi tutumlarına sözcülük edecek sağlam siyasi bir merkezi yok. Var olanlarda farklı siyasi perspektiflerle kendi siyasi çıkarlarını gözeterek Kürdistan’daki diğer siyasi partilere yaklaşıyor.

Şunu diyebiliriz; Kürdistan Bölgesi’nin diğer siyasi partilerle irtibata geçmesi için bir fırsat doğduğunu söyleyebiliriz. Özellikle de Kürdistan Bölgesi için bölgede önemli siyasi ve stratejik konuma sahip Rojava Özerk Yönetimi diğerlerine nazaran bu şansı daha fazla. Kürdistan Bölgesi’yle Rojava yönetiminin siyasi, ekonomik ve güvenlik meselelerinde birçok ortak çıkarları bulunmaktadır. Bu ortak çıkarlardan faydalanabilirler.

Öte yandan Kürt bir oluşumun Kürdistan Bölgesi’nin komşusu olması hem bölgesel hem de küresel alanlarda Kürdistan Bölgesi üzerindeki baskıların azaltılması konusunda yardımcı olacaktır. Özellikle de Rojava’nın siyasi bir otonomiye doğru adım attığı ve ABD ile dünyadaki bazı ülkelerle ilişki kurmaya başladığı bir süreçte.

Rojava Özerk Yönetimi ile siyasi ve ticari ilişkileri kolaylaştırmak Kürdistan Bölgesi’nin çıkarına bir adım olacaktır. Rojava’nın siyasi ve ekonomik gelişimine katkı sağlamalı ki erken kendi ayakları üzerinde durup defakto haline gelmeli.

Rojava Özerk Yönetimi’nin ideolojik olarak da farklı olmasına rağmen Kürdistan Bölgesi’ne önemli bir destektir. Bunu IŞİD savaşında da gördük.

Rojava Özerk Yönetimi diğer Kürt siyasi partilerin çekişmesinden uzak durmalıdır. Kürdistan Bölgesi’ndeki siyasi partilerin arasındaki çekişmelerden de. Bu iki oluşum arasındaki ilişki ve bağlantısı parti düzeyinde değil de kurumsal bir düzeyde olmalı.

Bu Kürdistan Bölgesi için de geçerli. Kürdistan Bölgesi’nin Rojava’daki Kürt taraflarının içine müdahil olmamalı.

Her iki taraf arasında bir koordinasyon sağlandığı yönünde bir takım memnun edici haberler duyuyoruz. Rojava Özerk Yönetimi’nde İlişkiler Sorumlusu Abdulkerim Ömer, “Erbil ile ilişkilerimiz eskisinden daha iyi” diye açıklama yapmıştı.

Şunu da unutmamak gerekiyor, bazı Kürt partiler Rojava meselesini birbrilerine karşı bir baskı kartı olarak kullanıyor. Sonuç olarak bu durum Kürdistan Bölgesi’yle Rojava Özerk Yönetiminin ilişkilerine yansıdı.

Eğer Rojava Özerk Yönetimi ile ABD’li Petrol şirketi Delta Crescent Energy arasında imzalanan anlaşma sorunla karşılaşmaz ve uygulanmaya başlanırsa, yönetimin siyasi statüsünde bir değişme görülecektir.

Bu değişim sadece Kürdistan Bölgesi’yle Türkiye için de geçerli. Çünkü petrol satışına başlanmasıyla tıpkı Kürdistan Bölgesi’nde olduğu gibi Türkiye aracılığıyla sevk edilme ihtimali yüksektir. Türkiye ile ABD arasında bir anlaşma imzalanmadan bunun yapılması da imkânsızdır.

Söz konusu anlaşmanın akıbeti belli değil, çünkü çok fazla karşıtı var. Anlaşmayla PKK ile Özerk Yönetimi’ni birbirinden ayırmayı amaçlanması da uzak bir ihtimal değil. Çünkü Türkiye Rojava’ya karşı tutumunu sertleştirdikçe Özerk Yönetimi PKK’ye bir o kadar yakınlaşacaktır.

Türkiye’nin Rojava ve Kürdistan Bölgesi’yle ilişkilerinin kötüleşmesi sonuç itibarıyle Kuzey’deki Kürtler ve Kürt partilerinin de Türkiye ile aralarını bozacaktır.

Kürdistan Bölgesi’nin Özerk Yönetimi için önemli ve stratejik bir konuma sahiptir. Çünkü Suriye rejimi ile Türkiye’nin baskılarına karşın Kürdistan Bölgesi Rojava Yönetimi’nin sığınabileceği tek limandır. Dolayısyla halihazırda bu ilişkileri açık bir şekilde yürütemeseler bile her iki taraf hem stratejik ve hem de uzun vadeli düşünüp bu yönde ciddi adımlar atmalılar.